Kalkım Beldesi ve Güreşler

İki çoban konuşuyorlarmış. Can sıkıntısı. Birisi ortaya bir palavra sallamış.

Demiş ki;

?Geçen gece bi şimşek çaktı. Şavkında bin çakal saydım.?

Öteki çoban atılmış.

?Hadi len! Bin çakalı nası saycin. Atma. İndir şu çakal sayısını biraz aşağı.?

?İndirmem? demiş çoban.

Öteki çoban başlamış söze. Demiş ki;

?Gazdağının tepesine bi deve oturmuş. Boynunu da uzatmış. Akçay?da denizin içinden su içiyodu.?

Çakalcı çoban atılmış.

?Bak şimdi sen attım. Hiç deve Gazdalanın tepesine oturabili mi? Otursa bilem u gıda uzun boynu olur mu ulen! Bide denizden su işcek. Hadi len.?

Öteki çoban atılmış hem.

?Bene bak. Sen çakalları yüze indir. Ben de deveyi düze indirim.?

*

Çakal sayısı yüze, deve düze indi mi? bilmem.

Ben Kazdağları?nın (İda) en güzel düzüne indim.

Kalkım?ın düzüne indim.

?Davetsiz düğüne helvacılar gidermiş? derler. Elimde bir davetiye olmasa da gittim. Şeref tirübününde de oturmadım. Zira şeref tirübününde ?davetsiz miafirler? oturmasın diye yapılan anonsu da duydum.

Ben lafımı baştan söyleyeyim. Kalkım güreşlerinde ?basın mensubu? kimse yoktu. Ya da ben meydanda görmedim.

Kalkım?a otostop yaparak gittim. Kalkım?da beni kimse tanımaz. Meydanda bir tur attım. Yunus Emre Çeşmesi?nden bir su içtim, yüzümü yıkadım. Çeşmenin etrafındaki dörtlükleri okudum.

?Elif okuduk ötürü.

Pazar eyledik götürü.

Yaradılanı severiz

Yaradandan ötürü.?

Başka söze gerek yok. Eyvallah.

Çeşmede, bayağı bir eskimiş. Bir bakıma ihtiyacı var. Eee! Bir beldenin ortasındaki bir eser bakımlı olmalı. Hele bu, Kalkım?daysa. Birde yol üstündeyse.

Mini bir anket yaptım.

En az on kişiye sordum. Sorduğum kişilerin hepsinin nüfus cüzdanlarında doğum yerinde ?Naipli? yazıyor.

Soru şu;

?Naip nedir?? neden eskiden Kalkım?a, ?Naipli? demişler.

Bir kişi çıkıp, ?Naip? şu demektir demedi. Herkes söz birliği etmişçesine.

?Kalkım?ın eski adıdır? diyor. Başka bir şey demiyor.

Aslında bizler, okuma özürlüyüz. Allahın günü bankamatiklerde para okuruz. Bankamatiklerin yanında, Kalkım?ın Tarihçesini anlatan levhayı bir dakikacık olsun okumayız. Sonrada, ?Naipli Kalkım?ın eski adıdır,? deyip yatıyoruz kulağımızın üstüne.

Bak hiç başka yerden bilgi edinmeden Kalkım?ın meydanındaki levhadan aynen aktarayım size.

??Karesi Beyliği tarihe karıştıktan sonra, Osmanlılara bağlanmış. Osmanlı İmparatorluğu zamanında önemli bir yerleşim merkezi olmuş. Burada çevre mahkemelerine bakan kadı vekilleri olan ?naipler? oturduğundan ?Naipli? adını almıştır??

?Naip? demek, kadı vekili demekmiş.

O zamanlar, naiplerin oturduğu Kalkım?a da, ?Naipli? denilmiş.

Osmanlı döneminde de kadılar yaşamayı seviyorlarmış, zevk sahibiymişler.  Kalkım?da yaşadıklarına göre.

Kalkım ve çevresinin tarihi, M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanıyor. Antik çağda birçok uygarlığın gözdesi olmuş Kalkım. ?Büyük Agonya? içinde önemli bir yeri var. Her mevsim, insan yaşantısını olumlu etkileyen bir ikliminin olması, hep ön planda tutmuş bu yöreyi.

Yunan tanrılarının, av sahası mitolojide. Truva kralının oğlu Paris?in sürülerini otlattığı bölge. Hani şu, ?En güzele?deyip elma atarak güzel seçen ve daha sonra Truva savaşlarına neden olan, İda?nın yakışıklı çobanı. Bizanslı komutanların yaylası, ayı geyik ve karaca avladıkları bölge. Büyük İskender?in uğradığı önemli bir yer Kalkım.

Etrafının çok yüksek olmayan dağ sıraları ile çevrili olması, yerleşim yerinin düz olması daha da değerli kılıyor Kalkım?ı.

Ege Denizi?nden, Kazdağları?nın üzerinden gelen esintiler her zaman havası temiz, oksijeni bol bir bölge yapıyor. Kalkım?ı. Bu yörede insanlar sigara içmesin, kesin yüz yaşını geçerler. 93 yaşında birisiyle tanıştım. Adam benden hızlı yürüyor. Gözleri görüyor. Çenesi laf yapıyor.

Kalkım?ın mini ve güzel parkında havuzlar var. Havuzun birisinin ortasında bir geyik, ön tarafında da bir av köpeği.

Başka bir havuzun ortasında da testiler.

Kalkım Yöresi dokumalarındaki desenler ve ilmek yapısı hala akademik bir çalışma bekliyor.

Kalkım yöresinde yurtdışından gelip ?domuz avcılığı? yapanlar oluyor. Bir otelin organize ettiği domuz avcılığı av sezonu boyunca devam ediyor.

Kalkım Yöresi madencilik, maden işletmeleri yönünden de zengindir. ?Karaydın Madenleri? Osmanlı döneminde işçi grevlerinin yapıldığı ilk yerdir. Ülkemizdeki işçiler çalışma şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili ilk haklarını, Karaydın Madenlerinde yaptıkları grevlerle elde etmişlerdir. Sekiz saat çalışma hakkı, öğle yemeği, barınma, temizlenme vb.

Kalkım Beldemizin bahar aylarındaki yeşili çok farklıdır. Kör gözle bile bakan birisi, bunu fark edebilir. Doğadaki renklerin en güzeli Kalkım?dadır. Çiçekler farklı açar, bu yöremizde. Güneş farklı ısıtır. Kuşların bile ötüşü farklı notalardadır. Bu nedenle yabancılar gelir, bu yöremize. Arazi alırlar. Kalkım?a ev yaparlar. Sinema ve dizi film yapımcıları, zaman zaman Kalkım?da çekimler yaparlar. Doğal bir platformdur Kalkım.

Yaz sıcağının bunaltıcı gecelerinden işkence çekenlerin kendilerini kurtarabileceği tek yerdir Kalkım. Kalkım?dan günü birlik, git Edremit?e. Gir denize. Akşam gel Kalkım?a. Rahat rahat uyu. Sakın sahilde kalıpta geceni zehir etme.

Ben niye Kalkım?ı övüp duruyorum ki.

Gelin görün. Sonra konuşalım.

Kalkım yerinde duruyor.

?Halep ordaysa Arşın burda.?

*

Kalkım?ın belediye başkanı bir dönem değişti.

Sürekli yapılan güreşler iptal edildi.

Beş yıldan beri, ?Yağlı Pehlivan Güreşleri? yapılmıyordu.

Belediyenin başına geçip, beş yıl idare edenler güreşleri iptal edince ne kazandılar?

Hiç.

?Hiç? kazandılar.

İlçelerde, beldelerde ?sosyal etkinlikler? yapılmalıdır.

Siz hiç, 70 yaşındaki birinin yüzündeki mutluluğu gördünüz mü?

Kalkım?da beş yıldan sonra yapılan güreşlerde, yanında oturduğum dedelerle birlikte çatallayıp çatallayıp künde çektik, önümüze çıkan pehlivanlara. Bazı dedeler, ne sarmalar çekti. Kimisi yörük aykırılamasına da aldı rakibini. Deh etti çayırın ortasına.

Bu dedelerin mutluluğu bedeldir, her şeye. Bu dedelerin duaları yerini bulur.

Bu terapi bize bir yıl yeter.

Köylü dayım çıkmış gelmiş. Mutlu olmuş. Heyecanlanmış. Bir yıl anlatır gali. Güreşe gitmeyenlere. Köy kahvesinin bir köşesine oturur.

?Ule Üsin. Gidem didimde gelmedin köreşe. Göremedin Turgutlulu çocun köreşini. Ule Turgutludan da pelefan çıkıyo ulen. Pırava len.?

Başka birisi;

?İremzi sen Haydardan evlidin dimi. Haydarlımış. Adı Mesut Özgül. Kalkım?da başaltıda birinci oldu.Tanıyon mu len??

?Tanımıyom dayı.?

?Tanıman tabi. Pari gıyıpta bi yere gittin mi va. Götürün u paraları öte tarafa. Kerkenez kuşları sizi.?

Bu konuşmalar sürer gider. Zevkli de olur hani.

*

Uzun yıllardan beri güreş izlemedim.

Çocukluğumda sabahlara kadar güreş izlerdim. Kadınlarda izlerdi güreşleri. Kalkım?da da kadınlar vardı güreş izleyen.

Kaliteli bir seyirci vardı. Helal olsun. Ne seyirciden ne de sporculardan bir tek olumsuz hareket görmedim.

Küçükten büyüğe bütün pehlivanlar M.Kemal Atatürk?ün veciz sözünü özümsemişlerdi.

Sporcuların hepsi atik, çevik ve ahlaklıydı.

Güreşlere, Edirne?den, Balıkesir?den, Kocaeli?nden, İzmit?ten, Turgutludan güreşçiler gelmişti.

Manisa Kula?dan güreş okulu öğrencileri gelmişlerdi Kalkım?a. Akçakoyun YİBO öğrencileri meydandaydı. Manisalı miniklerin başında ?Emir Himmet Çağılcı? adında eski bir pehlivan. 60?lı 70?li yılların pehlivanı. Hala bir çocuk gibi heyecanlı.

Bir söz vardır. ?Pehlivanlığın sonu cazgırlıktır.? diye.

Kalkım?da er meydanında birçok eski güreşçiler vardı. Kule Hakemliği, meydan hakemliği? Hepsinin bir görevi vardı. Bu güreş nasıl bir tutkudur ki. Kırkpınar?da başpehlivan olmuş bir usta, yeni yetme bir çırak gibi hizmet ediyor güreşe, güreşçilere.

Kırkpınar başpehlivanlarından, ?Albay Kardeş? ile tanıştım.

İsmini bildiğim baş pehlivanlar, Sezgin yüksel, Ali Gökçen, Cengiz Zengin, Kadir Ergin ve daha başkaları.

*

En güzel güreşleri küçükler yapıyor. Bu her yerde böyle. Kula?dan gelen minikler kategorilerinde birinci oldular. Miniklerin, birinci kategorisinde Akçakoyun YiBO birinciliği aldı.

En ilginci ise, eski bir kot pantolonu giymiş, paçalarını kınnap ipliği ile bağlamış, minik güreşçi, kendinden büyük rakibini öyle bir yendi ki, yenilen güreşçi hiçbir şey anlayamadı. Her halde güreşte ?kılçık atma? böyle bir şey. Fatih İyice isimli minik güreşçinin abisi İsmail İyice?de, kispetli sarışın rakibini öyle bir yendi ki, iki kardeş aldılar birincilikleri. İkisinin ayağında da birer eski püskü kot, paçaları kınnap ipliği ile bağlanmış. Güreşin dikenli yolları böyle oluyor demek ki. İleride bu çocuklar büyük başarılar elde ederse, ilk tanıkları benim. Emir Pehlivanın çocukları, minik pehlivanlar, gülerek sevinçle düştüler, Kula?nın yoluna.

Güreşin en zevkli karşılaşması Turgutlulu Ali Gökçen ile Karamürselli Semih Yılmaz arasında oldu bence. Küçük Orta boyda yapılanan güreş, seyircilerin çok keyifli saatler geçirmesini sağladı.

Güreşi seyreden yaşlıların, ?Aslanlarım benim!? demeleri görülmeye değerdi.

Başpehlivanlardan birisi çok dikkatimi çekti. Daha sonra küçük orta pehlivanı Ali Gökçen ile birlikte gördüğün pehlivanın yanına gittim. İkisi birbirine çok benziyor. Sordum ?Kardeş misiniz?? Dediler ki: ?Sayılırız.? Nasıl? ?Amca çocuklarıyız.? İkisinin de adları ?Ali Gökçen?

Başa güreşen Ali Gökçen, meşhur pehlivanlardan ?Turgutlulu Yörük Mehmet?in? oğluymuş. Küçük Ali Gökçen?de, Yörük Mehmet?in kardeşinin oğlu.

İki amcaoğlu.

İkisi de mükemmel pehlivan.

Çanlı güreşçilerden Ali POLAT ileriki yıllarda kendisini gösterecek gibi görünüyor. Böyle güreşmeye devam ederse. Pişecek.

Başaltıda güreşen Haydaroba Köyü?nden ?Mesut Özgül? emin adımlarla yoluna devam ediyor. Eğer çalışırsa ileriki yıllarda başpehlivan olarak çıkacak karşımıza. Yenicelilerin gururu olacak. Başpehlivanların güreşinde de göz dolduran, seyirciden takdir toplayan Ali Gökçen ile Kadir Ergin arasındaki güreşti.

Sezgin Yüksel?in rakipleri ile yaptığı iki güreş şova yönelik güreşlerdi. Çok zevkli değildi. Horoz döğüşü gibi bir şey. Bazı seyirciler başpehlivanların güreşlerine bakmadan ayrıldı gitti, er meydanından. Balıkesirli güreşçi Cengiz Zengin, kilolarına göre hareketli ve sempatik bir güreşçi. Ancak, asıl işi şovmenlik.

Unutmadan, güreşçilerin çoğu şişman ve göbekli. Güreşçilerin bel yapıları çok kalınlaşmış. Demek ki bakımları iyi. İyi de, dengeli değil. Fazla yediklerini göbeklerinden ve bellerinden kredi olarak birikmişler.

Atletik yapılı fiziksel yapısı güzel olan pehlivanlar daha iyi güreşiyorlar ve takdir topluyorlar.

Güreşlerin cazgırlığını(sunucu) Pele Mehmet?in oğlu yaptı. Cazgır kendisini yetiştirmiş. Ağzı laf yapıyor.

Pehlivanlara Kalkım?da çok iyi bakmışlar. Ben öyle anladım. Pehlivanların hepsi bir ?sofraya? teşekkür ediyorlar. ?Bilmem ne sofrası? pehlivanı Sezgin Yüksel.

Kalkım?da bir lokanta adı zannedersem. Bütün başpehlivanlar o lokantanın pehlivanı.

?Bilmem ne sofrası? iyi bakmış başpehlivanlara demek ki.

Kalkım?da başpehlivanlığı kazanan Sezgin Yüksel?in bir kartviziti var ki sormayın. Saymakla bitmiyor. Kartviziti okurken cazgırın canı çıkacaktı neredeyse.

Önemli misafirler gelince cazgır bir takdim ediyor. Davulcular zurnacılar, takdim edilen adamın önüne. Vur davulcu, çal zurnacı. Gelsin bahşişler.

*

Güreşlerin yapıldığı saha çok güzeldi. Bu yıl bahar iyi ya. Her taraf çayır. Yemyeşil otlar. Güreş bilmeyen bile güreşir. Güreş yapılacak sahaya diden yolun üstüne bilet satış gişeleri oluşturulmuş. Biletler on lira deyince bazı insanlar, geriye dönmüşler gidiyorlar. On lira çok geliyor vatandaşa.

Bedava olacak.

Bedava olsun, bal yerine sirke olsun.

On lira nedir ki?

Yılda bir defa.

Hergün sigara içiyoruz. Para hesaba gelmiyor.

Niye güreş bileti, hesaba geliyor?

Daha sonra herkesi aldılar güreş alanına. Güreş alanının olduğu yer çok güzel.

Her çeşit satıcı toplanmış. Köfteciler orda. Ekmek arası sucuk var. Ciğer var. Tatlıcılar var. Çerezciler var. Su satıcıları. Mucizevî krem satıcısı bile var.

Otuz yıl önce gördüğüm bir şerbetçiyi gördüm güreş sahasında. Kütahya Gediz?den gelmiş. 1987 yılından beri limonata satarmış. Adı Mustafa Torlak. Limonatayı sırtındaki özel yapılmış bir güğümde saklıyor. Bakırdan yapılmış bu güğümün en yukarıda musluğu var, eğilince akıyor. Yalnız elinde eski ?çın çın? bardaklar yok. O da zamana uymuş. Plastik bardakla satıyor limonatayı. Vatandaş, sıcakta yandıkça yükleniyor limonataya.

*

Kalkım?da güreş güzeldi. Bana göre tanıtım eksikliği vardı. Mahalli gazetelerden kimse yoktu. Ulusal basından bazı gazetelere ve televizyonlar davet edilebilirdi. Davet edildiler de gelmediler mi? Bilmiyorum.

Pehlivanların reklamını yaptığı sofranın çok sesi çıkar, bilesiniz. Sofraya oturmayanın sesi çıkmaz. Bu böyle biline.

Çanakkale?den hiç mahalli gazete/gazeteci yoktu.

Milliyet.blog yazarı olarak ben geldim. Kalkım Belediyesi?nin bu etkinliğini Yenice ?İda Gazetesi? yayınlayacak.

Bir dahaki sefere bende, ?bir helva tablası? ile gelirim.

*

Beş yıl aradan sonra yeniden, Milli sporumuz, Ata sporumuz ?Yağlı pehlivan Güreşlerini? tertipleyen, yöre insanının beğenisine sunan, Kalkım Belediye Başkanı Ahmet Şahin?e, teşekkür ederim.

Yenice?ye nasıl mı döndüm?

Otostop yaparak.

O günkü kazancım mı?

Para olarak hiç.

İnsan olarak çok.

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir