Ahmet İnsel ile Çanakkale’de Sol ve Ekoloji Tartışıldı

01 Nisan 2013

ÇANAKKALE İÇİNDE – Ç! // Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi kurucu üyesi yazar Ahmet İnsel, 31 Mart Pazar günü Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Çanakkale İnisiyatifi’nin koordinatörlüğünde Belediye Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen “Sol ve Ekoloji” konulu söyleşinin konuğu olarak Çanakkale’deydi.

Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Çanakkale koordinatörü Oral Kaya katılımcılara teşekkür ederek, “Bugün bu güzel havayı dışarıda bırakarak söyleşimize katılan siz değerli dostlarımıza teşekkür ediyorum. Farklı bir siyasetin var olabildiğini ve farklı bir siyaset anlayışı içinde nasıl adımlar atabileceğimizi hep birlikte bulmaya çalışacağız” dedi.

Aralarında Belediye Başkanı Ülgür Gökhan dahil olmak üzere öğrencilerin, akademisyenlerin, sendikacıların, çeşitli sivil toplum örgütlerinden temsilcilerin ve gazetecilerin bulunduğu 100’e yakın kişi Ahmet İnsel’i yaklaşık iki saat boyunca ilgiyle dinledi.

Sağ ve Sol Ayrımına Tarihsel Bir Bakış
Ahmet İnsel, sağ ve sol kavramlarının tarihsel bir analizini yaparak başladığı konuşmasında “Hem dünyada hem Türkiye’de ‘sol’ dediğimiz o çok geniş, muğlak, zaman zaman çok zayıf olduğunu düşündüğümüz, dünyanın geleceğinin anahtarını elinde tuttuğunu düşündüğümüz, zaman zaman ‘bundan hiç bir şey çıkmaz. Sol denen kavram kalmadı. Zaten dünyada da bitti’ diye düşündüğümüz iyimserlik ve karamsarlıklar arasında gidip geldiğimiz bir siyasal ideal olarak tanımladığımız, sol, sosyalizm, eşitlik, özgürlük, bütün bunların hepsinin bir zenginliği oluşturan demokrasi kavramı üzerinden solun bir değerlendirme paylaşımı yapmak istiyorum. Solda olmanın diğer siyasal pozisyonlardan, biraz daha zor ve biraz daha sorunlu olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla da biraz daha insana şevk ve sorumluluk veren bir pozisyon olduğunu ifade etmek gerekir.” dedi.

Sol ve sağ kavramlarının insanlık tarihinin başından beri bilinen insanlık haliyle özdeşleşmiş kavramlar olmadığını, sol ve sağ diye yapılan ayrımın Fransız devremi sırasında ortaya çıkmış bir ayrım olduğunu belirten İnsel, “Türkiye’de sol ve sağ ayrımı 1960’tan sonra TİP’in kurulması ve buna tepki olarak, ortaya çıkan yeni sosyal hareketleri, işçi hareketlerini, ortaya çıkan yeni demokrasi alanının dinamiklerini kendinden toplamak için, İnönü’nün meşhur ‘ortanın solundayız’ tabiriyle iyice yerleşen bir siyasal ayrımdır. Başından beri böyledir ve böyle var olacaktır inancı çok doğru değildir. Siyaset var oldukça sol ve sağ diye mi ayrılacak? İnsanlar böyle mi anlamlandıracaklar? Bunun yüzyıl sonrası için güvencesini veremem. Çünkü yüzyıl önce bu böyle değildi” dedi.

“Solcu olmakla, solda olmak zaman zaman birbiriyle örtüşse de farklı şeyler”
Solcu olmakla, solda olmanın zaman zaman birbiriyle örtüşse de farklı şeyler olduğunu söyleyen Ahmet İnsel, solcu olmanın alınan/benimsenen siyasal tavrın, siyasal toplumsal ilkelerin özcü biçimde değişmez, doğa kanunu gibi kabul edilmesi anlamına geldiğini, “ben solcuyum” dediğimizde bunun bir değişmezlik ilkesi olarak algılandığında tartışılamaz olduğunu belirtti. Solda olmanın ise amacımız çerçevesinde değişen koşullarda pozisyonlar almayı içerdiğini bu yönüyle solda olmanın deccal olarak kıyamet tellallığı yapmaya değil, bir çıkış kapısı göstermeye karşılık geldiğini vurguladı. Kürt sorunu, kadın-erkek eşitliği, sosyal haklar,afaki yurttaşlık eşitliği, farklı dini ve dinsiz kimlikler bağlamında eşitlikten ne anladığımız sorusuna da yanıtlar arayan İnsel, insanın dimağını, yaratıcı potansiyelini, yaratma imkanlarını yok eden “yarın endişesinin” ortadan kalkması ve zenginin himmetine muhtaç olunmadığı bir eşitliğin nasıl sağlanacağı üzerine yeni bir sol tahayyülü ve varoluşu bu topraklarda etkili kılmak için uğraşmak gerektiğini belirtti.

“Eşitliği Feda Etmeden Özgürlük, Özgürlüğü Feda Etmeden Eşitlik”
Ahmet İnsel, solun uzun yıllar 19. yy. pozitivist düşüncesinin etkisiyle ve bütünüyle ilerlemeci bakış açısıyla her şeyin iktisadi büyümeyle düzeleceğine inandığını, insanları sadece karnının doyurulması gereken yaratıklar olarak görmenin aynı zamanda onları aşağılamak demek olduğunu ifade etti. Sol kadroların büyük bir kesiminin Kemalizm’den kalma bir düşünce biçimiyle kendisini okumuşlar olarak toplumu yeniden biçimlendirmeye muktedir toplum mühendisleri olarak gördüğünü belirten İnsel, çevreci hareketin 1970’lerden başlayarak ortaya koyduğu eleştirilerle solda bir yarılma yarattığının altını çizdi. İnsel ayrıca, 21. yy’da solun çözmesi gereken en önemli meselelerden birinin özgürlüğü feda etmeden eşitliğin nasıl sağlanacağı, eşitliği feda etmeden özgürlüğün nasıl sağlanacağı sorusu olduğunu söyledi.

Piyasa toplumunun yıkıcı etkilerinin doğal varlıkları ve çevreyi de tehdit ettiğine de değinen Ahmet İnsel, hayvanların ya da doğanın siyasi özneler olmadıkları için hak talep edemeyeceklerine, toplumu kuran ve anlamlandıran gücün insan olduğuna, yaratma ve aynı zamanda yıkma kapasitelerinin bilincine sahip olarak bizlerin bir etik değerler dünyasında yapabileceği her şeyi yapmak durumunda olan insanlar olmadığımızı söyledi. Bu nedenle “Nasıl bir topluma gidiyoruz?”, “Nasıl bir toplum istiyoruz?” sorularına yanıt arayarak kendimize etik sınırlar getirdiğimiz bir bilince de sahip olmamız gerektiğini vurgulayan İnsel, Türkiye’nin geleceğinde doğaya, insana, emeğe, eşitliğe, özgürlüklere ve adalete aynı oranda önem veren güçlü bir siyasal oluşum yaratmanın önemine değindi.

İkinci bölümde soru ve cevaplarla devam eden söyleşide Çanakkale’de yaşanan çevre sorunları da gündeme getirildi. Söyleşinin sonunda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Çanakkale koordinatörü Oral Kaya, Ahmet İnsel’e ve söyleşiye katılan herkese teşekkür ederek, demokratik, ekolojist, eşitlikçi ve özgürlükçü bir değişim için bu tür etkinlikleri sürdüreceklerini söyledi.

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir