Altınların Dizgesi

Altın.

Değerini yitirmeyen maddelerden birisi.

Madde diyorum.

Bu madde için can verilir.

Cinayet işlenir.

Altın için yârdan geçilir.

Sevilmedik adama gidilir.

Her devrin vazgeçilmezidir meret.

Doğada az bulunduğu için değerlidir.

Her hazinenin vazgeçilmez maddesidir.

Köpek yemez. Kedi koklamaz.

Değerlidir işte.

Birçok medeniyetin güç simgesidir.

Kralların,padişahların,kraliçelerin? baş tacı.

Firavunların altın mumyaları?

Altın maskeleri kralların?

Altın elbiseleri prenseslerin? (Gülriz Sururi isimli tiyatro sanatçısını da altın bir elbisesi varmış.)

Altın güç demek.

Altın söz demek.

Altın, yiğidi uşak yapar.

En sofi adamı dinden imandan çıkarır.

Vatanseveri hain eder. Haini de vatansever.

İnkalar ve Mayalar bir altın medeniyeti oluşturmuşlardı yüzlerce yıl önce.

Biriktirdikleri altınlar daha sonra başlarına bela olmuştu.

İspanyol çapulcular, altın için İnkaları ve Mayaları tarihten silip attılar.

Gerçi İnkaların, Mayaların ve Azteklerin gizemli hayatları hâlâ ilgi çekicidir.

Anadolu medeniyetlerinin çoğunda da altın en önemli değer ve süs eşyasıdır.

Küplerin içinde saklanan, günümüze ulaşan hazineler ?hazine avcılarının? sürekli başını döndürmeye devam etmektedir.

?Karun ve Troia hazineleri??

Antakya Müzesi?nde gördüğüm altın küplerini bazı hazine delilerine anlattığımda, ne heyecan duyuyor gariplerim.

Kimi arayıcılar, hazine bulma derdine ellerindekini de kaybediyorlar. Adamların elinde hazine bulma derdine, ne ev nede tarla kalıyor. Kimisini karısı ve çocukları da terk ediyor.

Ölüyorlar bir cami köşesinde gariplerim. Öldüklerinde kefen parası bile çıkmıyor ceplerinden.

Hazine bulanlar tesadüfen buluyorlar. Bulduklarına da sahip olamıyorlar. Kavga ediyorlar aralarında, paylaşım yaparken. Bir sana, iki bana durumları oluyor. Kavga ederken çıkıyor her şey meydana. Ellerindekileri aldırıveriyorlar başkasına. Ya da hazineye gidiyor her şey.

Yine herkes züğürt ağa.

*

Antika para, altın bulanlar satıp zengin olsalar da, paranın sarhoşluğu ile çok çabuk dönüyorlar eski hayatlarına. Garibim hazine delileri, öyle para harcıyorlar ki, paranın bittiğini bile fark etmiyorlar. Birde bakıyorlar evin içinde bir kuru hasır kalmış.

*

Bazı kişiler vardır ki, zayıf kişiliklerini ?altın? ile kuvvetli kılmaya çalışırlar.

Ne kadar başarılı olurlar? Bilemiyorum.

Ancak bildiğim bir şey var.

?Sonradan görme, gâvurdan dönme? bu zenginler, taktıkları takıştırdıkları altınlarla gülünç olurlar. Toplum içinde gülünç duruma düşerler. Böyle çok ?güngörmemiş? insanlar vardır toplumda.

Karikatürist Latif Demirci?nin, kahramanı ?Arap Kadri? gibi olurlar. Maganda olurlar yani. Görgüsüzlerin kraliçesi olur kadınlar. Maganda kralı olur erkekler. Rezil davranışlarla takıp takıştırmakla ciddi bir iş yaptım sanarak, rezil olurlar. Bu rezilliğin farkında bile değillerdir.

Hep bu işi yapan, ?altın? denilen maddedir.

*

Düğünlerde hediye olarak ?küçük altın? götürür herkes birbirine.

Altın getirene, altın götürülecektir. Düğüne gelen altınların üstünde isim olur, bir etikette. Düğün sahibi de bir liste yapar. Günü gelince gelen altını tekrar hediye olarak götürmek için.

Bu durum, ?eşek eşeği ödünç kaşır? sözünün tam anlamını ifade eder.

Bir düğüne, altın götürende yazar bir yerlere götürdüğü altınları. Eğer bir cemiyet yaptığında, gelmezse götürdüğü altınlar. Kıyametin koptuğu saat gelmiştir.

Yüzsüzlüğün en güzeli yaşanır, o zaman.

Açar telefonu, ?Ben sizin düğüne altın getirmiştim. Siz getirmediniz. Getirin çabuk altınımı? azarlamaları olabilir. Oluyor da.

Altın yapar yapacağını. İnsanları çirkefleştirir. Hatır gönül bırakmaz.

Günümüzde ?altın? böyle dolaşır, düğünden düğüne. Kazanan sarraflardır. Bu işte insanlık kesinlikle zarardadır.

Kârınız/kârımız mı?

?Yediğiniz keşkek, içtiğiniz hoşaf?

Yediklerine de burun kıvıranlar vardır.

?Altın getirmedi emme, keşgi eyi gaşıklıyo gappanalı? diyenler de çıkabilir.

Şekere ve tansiyona dikkat.

Afiyet olsun.

*

Köyün en güzel kızını, en yakışıklı oğlan alamaz her zaman. Birbirlerine, ?Leyla Mecnun? olsalar da olmaz. Kim takar züğürt delikanlıyı? Kim bakar delikanlının ahlakına, dürüstlüğüne meziyetlerine?

Gencin ağzında dişi olmasın. Bacakları çapraz olsun. Bir gözü kayık. Kulakları kopuk.Aklı biraz eksik. Mühim değil.

?Altını? çok olan, ?en salak en avanak? oğlan tercih edilir bazen.

Yani ?altınların sarısı paraların destesi? her şeyi bitirir.

Kızın ailesi, ?iki çıplak bir hamama yakışır? diyerek kestirip atar. Kızda, altınların sarısına tutularak, heba eder hayatını. Evliliğin 6.ayında alınır altınlar taze gelinden. Gelinin kolları boş kalır. Pişman olsa ne yazar. Altın yapmıştır yapacağını. Züğürdün kolunda ya da boynunda, birkaç yıllık saltanattan sonra çekip gitmiştir. Züğürt yine züğürttür.

?Mutluluğun anahtarıdır? altın.

Yanlış anlamayın.

?Sahte anahtarı.?

Kilit önemli değil.

*

Kızını sevdiği oğlana veren aile bile on bilezik, beş yarımlık isteyebilir. Küpesi, zinciri ve kolyesi hariç.

Kıza ne kadar çok altın yapılmışsa, o kadar havası yüksektir. Takar altınları kızcağız. Meydan devesi gibi gezer artık, düğünlerde bayramlarda, şangır şangır.

Oğlan babası altınların borcu ile büzülürde büzülür. Oğlan anası da ?hindi gibi? gabarır da gabarır. Gezer düğün meydanlarında, bayram devesi gibi.

Kız anaları, kendi oğullarını evlendirirken yapamadıklarını kızlarına isterler.

Hiç kimse para varmış, yokmuş diye düşünmez.

?Elâlem ne der?? sözüne inanarak, bütçeler yerle bir edilir.

Borçlar artar.

Bütün borçlar, anne ve babaya kalır. En çokta, baba koşulur sabanı. Belini doğrultamaz adamcağız.

Ahlat dibinde, armut arar garibim.

Aşağı mahalledeki evini, yukarı mahallede sanır. Evin yolunu şaşırır.

İşin namı şöhreti, ?elâlemin diline bal? olur.

Bu ?altın işi? bir aileyi ipotek altına alır. İnim inim inletir. Dokuz köye dinletir.(Valla Çanakkale/Yenice ilçesi köylerinde böyle)

*

İnsanımız, ?tasarruf için altın? biriktirir.

Yastık altı bankacılığı çok geçerlidir bizde.

Ancak kilitsiz yastık altları bazen ziyaret edilir hırsızlar tarafından. Yastıklar boşaltılır.

?Falcılar, tansiyon ve şeker ölçümcüleri? misafir geliverir bazen.

İyi fal bakarlar. Tansiyonu güzel ölçerler.

Çoktur böyle, altınlarını kaptıran insanlar.

Kolundaki bilezikler için öldürülen çoktur ülkemizde.

Hırsızların, en beğendiği maddedir altın.

?Ağırlıkta hafif, pahada ağır.?

*

Elime bir fotoğraf geçti. Fotoğrafa bir baktım. Şaşırdım.

Bütün kızların boyunlarında, birer dizge altın.

Bir dizgede on altın olur. Kimisinde on üç altın.

Bizim yarımlık dediğimiz altınlardan. Bir tanesi, 890 lira. Her kız çocuğunda, 10 bin liralık altın.

Vay be!

Bu ne ya!

Yıl 1975.

Bu altın bolluğu.

Bizim köyde, İnkalar gibi bir ?Altın Medeniyeti? oluşturulmuş ta bizim haberimiz yok.

Şimdi şu gün, acil bir ihtiyacım olsa, akrabalarıma gidip ?bana yardım edin? desem.

Kimsede, delik tıkayacak para çıkmaz. Yastık altında da bir şey bulunmaz.

Herkes teneke.

Her şey ?çok gibi? görünse de.

Hiçbir şey yok.

Sanal bir zenginlik var.

Herkes bankalara borçlanmış.

Köylerden adam toplayıp tıkıyorlar mahpusa. Neden mi? Borçlarını ödeyemedikleri için. Bazı köylerde borcunu ödeyemediği için hapiste olan en az altı kişi var. İleriki yıllarda köylerin yarısı hapise girerse şaşırmayın. Herkes bankalara borçlanmış. Yıllık faizi ödüyorlar. Ama, ?ana para? olduğu gibi duruyor.

Bankaların kârı ikiye, üçe katlanmış. Nasıl bir tuzağa düştüklerinin farkında değiller.

Elde avuçta zor günler için ?altın maltın ?yok.

Bizim köyde herkes bankalara borçlu.

İleride en geçerli türkü, ?Yandım Ayşe? türküsü olacak.

*

Kimsenin birbirine hava atacak hali yok.

Dizge dizge altınlar yok.

Evlenen de yok.

Nişanlanan kız da yok.

Düğünler çok yavan.

Parasız evlenilmiyor ki.

Ülkemizde boşanma olayları, evlenmeden fazlaymış.

Ekonomi çok iyi gibi olsa da, bir çelişki var.

Ha! Arada sırada gün görmemiş patavatsızların gelinleri ?dirseklerine kadar bileziklerle? dolaşıyor mahalle aralarında.

Böylece ?bilezik, yarımlık? gibi altınları görebiliyoruz.

Buna da şükür.

*

İster istemez merak ediyorum.

Nereye gitti bu altınlar?

Bu kızların boyunlarındaki altınlara ne oldu?

Unuttum söylemeye, kızların üzerlerindeki elbiseler var ya. 70?li yıllarda modaydı. Diyarbakır?dan gelirdi kumaşlar. Parlak simli kumaşlar, Suriye?den gelirmiş Diyarbakır?a. Bir Diyarbakırlı satıcıdan alırmış köylüler. Kızlarına elbise dikermiş analar.

*

Birde şöyle geliyor aklıma.

Bir kızın boynundaki altınlar, mahalledeki komşularından tek tek toplanıp bir dizge yapılmıştır. Sadece bir cemiyette kullanılıp iade edilecektir.

Bu doğrudur diyelim.

Şimdi, bu gün kim emanet eder, bu kadar altını bir çocuğa?

Böyle güvenli bir ortam var mı?

Kim kime, bu kadar altını emanet eder?

Bugün, bu kızlardan birisinin boynundaki altınları takıp, meydanda dolaşacak cesaretli birisi var mı?

Çarşı Pazar dolaşan insanlarda, bayanlarda ?altın bir süs eşyası? takıp dolaşan birisini göremiyorum ben.

Küpe için kulak.

Hızma için burun.

Bilezik için bilek.

Gerdanlık için boyun lâzım.

Yaşamak için, ?altın dışında? hepsi lazım.

Boş verin altını.

Peşinize takmayın kötüleri.

?İnkalar Mayalar? gibi talan olursunuz.

Altını başka yerde arayın.

Hayat çok kısa.

?Altına? esir olmayın.

Siz, daha güzelsiniz böyle.

Sade.

Siz, altın denilen maddeden daha güzelsiniz.

İnsansınız.

Çocuktum, 70?li yıllarda. Torhasan Köyü?nde bir köy hayrına gittim. O zamanların meşhur meddahı ortaoyuncusu, ?Dört Parmak? bağırıyor.

?Bir dizge altın bulunmuştur. Kim gaybettiyse gelip alsın.?

Şimdi kaybedin bakalım.

Geri gelecek mi?

Kaybolan altın olsun.

İnsanlığınızı kaybetmeyin yeter ki.

Yenice?yi çok seviyorum.

İnsanlık daha kaybolmadı, Yenice?de.

?Başka yerlere? bir bakın anlarsınız.

Filtreler:

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir