Bir Baba Bir Oğul

Çocukluğumda yaşlı bir adam tanıdım.
Az konuşan, çok çalışan bir adam.
Hiç otururken görmedim, bu yaşlı adamı. Köyümüzde nerede bir su kaynağı var. O su kaynağının başında bu adam.

O su kaynağının suyunu, bilek gücüyle bir yol kenarına künklerle, diğer canlıların uğrayabileceği bir yere getiren çeşme yapan adam.
Bütün canlıları, su ikram eden çevreci bir adam.
Ağır ağır çalışan, hergün çalışan sabırlı adam.
Köyümüz ve çevresinde gördüğümüz, bütün çeşmeleri yapan büyük usta.
Her çeşmenin önüne, suyla ilgili farklı bir yazı yazan bilge kişi.
Tüfekçi Musa.”
Asıl mesleği, tüfek yapmak olan bu adam. Bir tüfeği el aletleriyle kendisi yaparmış. Tüfek tamiri yapmış. Tüfek işi bozulunca, “demircilik” yapmış. O işte bitince “çeşme” yapmaya başlamış.
Kendi tarlasına değil. Her yaptığı çeşmenin ayağına, birçok ceviz fidanı dikmiş.
Hazine arazisi olsa da, art niyet beslemeden, su olan her yere ceviz fidanları dikmiş. Ceviz gömmüş toprağa.
Ben dedelerimin diktiği fidanların meyvesini yedim. Benim diktiğim fidanların meyvesini yeni doğanlar yesin.” Düşüncesini hayata geçirmiş.
Köyümüzde çeşmelerin alt tarafları, dere kenarları hep ceviz ağacı. Ceviz ağaçları çok büyüdüler. Ceviz veriyorlar.
Musa Dede’nin cevizleri.
Tüfekçi Musa’nın cevizleri.
Herkes, ceviz düşürüp yiyebilir.
Sincaplar, diğer canlılar, Cevizle besleniyorlar.
Bir bilgi olarak eklersek, Yenice’nin birçok köyünde yol kenarlarında, sahipsiz armut, erik ve elma ağaçları vardır. Kızılcık ve hövez ağaçları bütün insanlarındır. Yenice insanı, şöyle düşünür. “Biz ekelim. Bir insan yesin. İnsan yemezse, kurtlar, kuşlar yer.”
Bundan daha güzel bir yardımlaşma olur mu?

Köy muhtarlığı, bu cevizlerden gelir elde ediyor.
Bu ceviz ağaçları, Musa Dede?nin adını yaşatıyor. Hiç unutulmuyor, Musa Dede.
Ceviz yiyenler, teşekkür ediyor.
Su içenler çeşmelerden, “Elhamdülillah” deyip Musa Dede’ye dua ediyor.
Musa Dede, 80 yaşlarında vefat etti.
Çocuklarına göre, çok uzun yaşadı.
Yaptıklarıyla, fazlasıyla hak etmiş yaşamayı. Belki de yaptıkları, yapacakları yaşatmış Musa Dede’yi. Ömrü, “iyiliğe yatkınlığından” uzamış.
Allah ömrüne ömür katmış.
Büyük adammış Musa Dede.

Musa Dede’nin, üç oğlu vardı.
En büyük oğlu, elli yaşına gelmeden kalp krizi geçirdi öldü.
İkinci oğlu, ellibeş yaşında, üçüncü teklemede, gitti kalp krizinden.
Üçüncü oğlan ellisinde felç oldu. Ölü gibi yaşıyor.
Torunlarından birisi açık kalp ameliyatı oldu.
Diğer torunlarında da kalp sorunları var.
Musa Dede’nin arkasında kalanlar, elli yaşını biraz geçince dayanamıyorlar. Göçüyorlar bu dünyadan.

Musa Dede’nin oğullarından birisi, geçmiş zamanın bir gününde, oturmuş kahveye.
Başı, sargılı ve bandajlı. Kafasını bir yere mi çarpmış? Ne olmuş? Kesin, bir kaza geçirmiş.
Anlatıyor, dinleyelim.
Fasulye ektim. Sırık fasulyesi. Fasulyelerin saralanması geldi. Gittim çay kenarına. Fasulye sırığı kesmek için, bir çınarın tepesine çıktım. Başladım kesmeye. Birden kafama bir şey makineli tüfek gibi tak tak diye vurmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadım. Elimi başıma koydum. Kan akıyor. Çınardan aşağı indim. Yüzümü temizledim. Kafam didik didik, bir sürü delik? Kafamı kim bu hale getirdi göremedim. Eve gittim. Kafamı sardırdım. Tekrar çınarın dibine geldim. İyice inceledim. Çınarda bir kovuğun içine bir ağaçkakan girdi. Çaktım olayı. Benim kafamı didikleyen bu kuş.
Hemen çıktım ağaca. Baktım kuş deliğin içinde. Yavruları da var. Kuşun girdiği deliği genişlettim. Soktum elimi, yakaladım ağaçkakanı.
Sen misin len benim kafamı didikleyen. Nacakla kestim kafasını. Yavrularını da tek tek kestim, attım aşağıya. Benim kafamı didiklemesinin cezasını verdim.

Nasıl?
İnsaflı, merhametli adam değil mi?
Övünerek anlatıyor, taptığı çirkinliği.
Ne dersiniz bu adama?
Ne kabadayı adammış değil mi?
Her anne, yavrusunu korumaz mı?
İnsanoğlu; “kâinatın en akıllısı.
Nasıl alıyor, intikamını bir kuştan.
Ben hiç yorum yapmıyorum. Size bırakıyorum.
Sadece, el insaf diyorum.

Bir baba bir oğul.
Babayı, kimse unutmuyor.
Oğlunu hatırlayan yok.
Bakın köşebaşlarına, sokaklara.
Bazıları, bir “ağaçkakan” kadar olamıyor bu dünyada.

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir