Çanakkale Valisi Tuna, Terzioğlu Vakfı Yönetimini Görevden Aldı

14 Haziran 2011

Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna, vakfı iyi yönetmedikleri gerekçesiyle istifaya davet ettiği yönetim kurulu üyelerinin kendisine meydan olduğunu belirterek, “Vakıf yönetim kurulunu görevden aldım” dedi.

Konu ile ilgili İl Özel İdaresi’nde bir basın toplantısı düzenleyen Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna, varlıksız, yoksul ve bakıma muhtaç çocuklara yardım etmek, okullar, yurtlar, aşevleri, huzurevleri,özürlü ve sakat çocuklar için okullar ve yurtlar yaptırmak veya yapmak ve yurtlarda okullarda huzurevi ve özürlü çocukların tesislerinde bulunan muhtaç öğrenci ve kişilere her nevi yardımda bulunmak amacıyla kurulan Hüseyin Akif Terzioğlu Vakfı’nın iyi yönetilemediğini belirterek, “Bir süre önce Avukat Erhan Tez vasıtasıyla basında yer alan ve tarafımıza yazılı olarak da verilen bir dilekçe ile, Hüseyin Akif Terzioğlu Şefkat Yuvası Vakfıyla ilgili bazı hususlarda tespitlerde bulunulmuş ve gereğinin yapılması vakıf yönetiminden ve valilikten talep edilmiştir. Buna göre ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner basın toplantısıyla, Vakıf senedinin 16. maddesini hatırlatarak, üniversiteye vakıf gelirlerinden her yıl yüzde 20 nispetinde pay aktarılması gerektiğini ancak yıllardır bu paranın Üüniversiteye verilmediğini, bu yüzden vakıf yönetimi hakkında dava açarak, birikmiş alacaklarını talep edeceklerini söylemiştir. Bunun üzerine Vakıf Yönetimi de bir açıklama yaparak, vakfın yaptırdığı okul, yurt binaları ve öğrencilere verdiği burslar ile görevini yerine getirdiğini belirtmiştir. Avukat Erhan Tez, sayın rektörün iddiaları doğruysa, vakıf yönetiminin hem Hüseyin Akif Terzioğlu’na ve hem de ÇOMÜ’ye karşı vebal altında olduğunu, Üniversitenin yüzde 20’lik payının verilip verilmediği konusunda kesin bir cevap alınamadığını söylemiştir. Bunun dışında vakıf yönetiminin, çok cüzi kira bedelleri ile vakıf arazilerini kiraya verdiği ve vakfı zarara uğrattığı iddia edilmiştir. Vakfın ehil ellerde yönetilmesi, vakıf yönetiminin her mali yılı sonu çalışma raporunu basın yoluyla şeffaf olarak Çanakkale halkına sunması, gündeme taşınılan konuların acilen soruşturulması, göz bebeğimiz üniversitemizin korunup gelişmesi talep edilmiş ve siyasi partiden belediye başkanlığına aday olmuş bir kişinin vakıf yönetiminde yer almasının uygun olup olmadığı sorulmuştur. İl Valisi olarak bende Çanakkale’de görevimin 3. ayını tamamladım. Bu süre zarfında Çanakkale’nin mevcut durumu ve potansiyeli, bütün kişi, kurum ve kuruluşlarıyla tanımaya çalışırken Hüseyin Akif Terzioğlu Şefkat Yuvası Vakfı da tanınmaya çalıştım. Bu kapsamda vakıf senedi, daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin yaptığı denetimlere ait raporlar, vakıf müdürüyle ilgili iddialar, görevden alınması ve mahkeme süreçleri, vakıf senedinde yapılan değişiklikler, vakfın yaptığı işler, mal mülk durumunu tek tek inceledim” dedi.

“VAKIF YÖNETİMİNİ İSTİFAYA DAVET ETTİM”

Vali Tuna, söz konusu iddialar ile ilgili vakıf evraklarında yaptığı incelemelerde ilginç sonuçlara ulaştığını da belirterek, “Söz konusu iddialar üzerine, önce İl Valisi olarak bizzat tarafımdan vakıfta teftiş yapılmış, daha önceki teftiş raporları, yönetim kurulu karar defteri, vakfın mülklerinin kiraya verme ve gelir tahsilat işleri incelenerek vakfın yönetimiyle ilgili oluşan olumsuz kanaat üzerine yönetim kurulu üyeleri (başkan hariç) resmi yazıyla istifaya davet edilmiştir. Bu yazımızda Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin geçtiğimiz on, onbeş yıl içerisinde yapmış oldukları denetimlerde vakfın iyi yönetilmediğine dair raporlarının mevcut olduğu; bu raporlarda eleştirilen yönetim kurulu üyelerinden bazılarının halen görevde olduğu; bu raporlarda, yönetim kurulu üyelerinin yetersiz kaldıkları, vakfın yaptığı uzun süreli sözleşmeleri dahi incelemedikleri, kiraların, vakıf gelirlerinin süresinde düzenli bir şekilde tahsilinde ihmalkar davrandıklarının açıkça tenkit edildiği ifade edilmiştir. Son dönemde Çanakkale kamuoyunda vakfımızla ilgili spekülasyonlar, eleştiriler yapılmakta olduğu, bu konuda cevap ve beklentilerin arttığını; göreve başladığımdan beri izlemeye çalıştığım vakıf faaliyetleri, kamuoyundaki tartışmalar ve nihayetinde vakıfta yaptığım denetim ve incelemeler neticesinde, yakın geçmişe kadar vakıf yönetiminin çoğunun aynı kişilerden oluştuğu, yetersiz kaldıkları, vakıf arazilerinin gerek kiralanma sürecinde yapılan yanlışlıklar, gerekse daha sonra işleticiler ve onların üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmeler lehine yapılan revizyonlar, uzun dönemli bağlayıcı anlaşmalar, alınan prensip kararlarının daha sonra müteaddit defalar yönetim kurulunca değiştirilerek fiili durumların meşrulaştırıldığı, vakfın gelirlerinin tahsilinde özensiz davranıldığının tarafımdan tespit edildiği bu yazımızda kendilerine belirtilmiştir. Kuruluşundan beri Vakfın yönetimine seçilecek kişilerde İlin Valisine basiretli ve toplumda güven duyulan kişilerin getirilmesi yetkisi verilerek bir çeşit gözetim ve kollama yetkisi tanındığı; atanan kişilerin de herhangi bir yanlışlığa ve Vakfa zarar verici durumlara meydan vermemeleri gerektiği, böyle durumların oluşması halinde atama makamının konuyu değerlendirip gereğini yapabileceği hatırlatılmış; Hüseyin Akif Terzioğlu Vakfının misyonuna uygun olarak mesleğinde temayüz etmiş, liyakat sahibi ve toplumda güven duyulan, alanında uzman kişilerle, yeni yüzlerle toplum önünde şeffaf, hesap verebilir bir anlayışla çalışmaya devam etmesi gerektiği, bu nedenle Vakfın yıpratılmasına mahal bırakmadan istifa dilekçelerinin bir hafta içinde tarafıma tevdi edilmesinin uygun olacağı ifade edilmiş, geçmiş hizmetlere teşekkür ederken, vakıfla ilgili oluşturacağımız Yüksek İstişare Kurulunda İlin önemli şahsiyetleri yanında arzu ettikleri takdirde kendilerinin de bulunmalarının yararlı olacağı teklif edilmiştir” dedi.

“DEVLETİN VALİSİ OLARAK BANA MEYDAN OKUDULAR”

Vali Tuna, vakıf yönetimini istifaya davet ettiği yazısına karşılık yönetim kurulundaki 4 üyenin adeta kendisine meydan okuyan bir cevap yazdıklarını da belirterek, “Her birine ayrı ayrı yazdığım yazıya, altı gün sonra dört vakıf yönetim kurulu üyesi toplu olarak cevap yazarak deyim yerindeyse hodri meydan dediler ve meydan okudular. Devletin valisi olarak bana posta koydular da diyebiliriz. Kendilerinin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetimine tabi oldukları, böyle bir denetim ve soruşturma olduktan sonra mahkemeye hesap vereceklerini ve yönetimi bırakma konusunu o zaman değerlendireceklerini, bugüne kadar yaptıkları tüm tasarruflarda vakfın gayesini ön planda tuttukları, kira gelirlerini tahsilde sorun olmadığını, atanan üyelerin hepsinin zamanında Çanakkale valisi tarafından ehil görüldükleri için atandıklarını, veremeyecek hesapları olmadığını belirterek, kendilerini atayan Çanakkale Valisinin kendilerini ve vakfı denetleyemeyeceğini ve kendileri üzerinde tasarrufta bulunamayacağını ifade ederek nazik bir dille meydan okudular. Denetim ekibi oluşturulması ve denetim Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin raporlarındaki vakfın iyi yönetilmediğine dair eleştiriler, Vakfın bizzat tarafımdan denetlenmesi sırasında yönetim kurulu kararları ve iş ve işlemler üzerinde yaptığım tespitler olmasına rağmen Vakıftan gelen bu cevap üzerine bir denetim ekibi oluşturarak denetim başlattık. Defterdarlıktan bir muhasebe elemanı, İl Dernekler Müdürlüğünden bir eleman ve Vakıflar Bölge Müdürlüğünden görevlendirilen bir şube müdürü vasıtasıyla vakıf yeniden denetlenerek yapılanlar ve yapılamayanlar, eksiklik görülen hususlar varsa yorum katılmadan sadece durum tespiti yapılarak sonuçlandırıldı ve tarafıma 13 Haziran 2011 itibariyle teslim edildi. Denetim raporunda, daha önce Vakıflar müfettişinin yapmış olduğu denetimde dile getirilen hususların tekrar edildiği; ilaveten, tahsil edilemeyen veya geç tahsil edilen kira gelirleri olduğu ve bunların sağlıklı olarak takip edilemediği, gecikme zamlarının bazen alındığı bazen alınmadığı; kar payı ödemelerinin asgari tutarlar üzerinden ödendiğinin anlaşıldığı, bunun doğru hesaplanıp hesaplanmadığının anlaşılması için herhangi bir çalışma yapılmadığı, dava ile tahliyesine karar verilen yerlerin tekrar aynı kiracılara kiralandığı, bankadan yapılan ödemelerin kişilerin hesabına aktarmak suretiyle yapılması yerine Vakıf şoförünün mutemet gibi kullanılarak ödeme talimatlarının onun adına düzenlendiği, ilgililere ödemenin elden yapıldığı, imzalarının bazen alınıp bazen alınmadığı, bu meblağların yüksek olabildiği, bunun mevzuata aykırı olduğu; muhasebe işlemlerine ilişkin eksik ve yanlış uygulamalar, vakıf denetim kurulunun oluşturulması istendiği halde oluşturulmamış olduğu, gibi hususlar dile getirildi” dedi.

“İL VALİSİNİN VAKFI DENETLEYEMEYECEĞİNİ İDDİA ETMEK CAHİLLİKTİR, ABESLE İŞTİGALDİR”

Vali Tuna Hüseyin Akif Terzioğlu Şefkat Yuvası Vakfı’nın vakıf senedinin 3. maddesindeki gayeleri doğrultusunda faaliyet göstermesi gerektiğini de belirterek, “Vakıf, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş özel bir vakıftır. Elbette vakıflarla ilgili genel mevzuat hükümlerine tabidir. Ancak Vakıf senedi esastır. Vakıf senedinde düzenlenen bir husus varsa öncelikle ona riayet edilecektir. Vakfedenin rızasına uygun olan şeyin yapılması zorunludur. Sırf bu gerekçeden dolayı Asliye Hukuk Mahkemesi daha önce vakıf senedinde yapılmak istenen bir çok değişikliği reddetmiştir. Vakıf senedine göre, vakfeden kişi vakfı tamamen devletin temsilcisi konumundaki kişilere emanet etmiştir. Bu durumda İl Valisinin vakfı denetleyemeyeceğini iddia etmek cahilliktir, abesle iştigaldir. Ülke genelinde Yönetim Kurulu üyelerinin Defterdarın teklifi ve Valinin onayıyla atandığı başka bir vakıf yoktur. Bu özelliği sayesinde bu vakıf ve yönetim kurulu üzerinde atamaya yetkili makamın tasarrufu her zaman mümkündür. Hatta, geçtiğimiz on yıl içerisinde vakfı denetleyen vakıflar müfettişlerinden bazıları vakfın iyi yönetilmediğini tespit ederek İl valilerine yönetim kurulunu değiştirmeleri için öneride bulunmuşlar ve Valinin atama yetkisinin olduğu kadar görevden alma yetkisinin de bulunduğunu belirtmişlerdir. Valinin bu yetkisini kullanabileceği gibi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapacağı soruşturma neticesinde mahkeme kanalıyla yönetim kurulu üyeliğinin sonlandırılabilme yolu da bulunmaktadır. Ancak her halukarda bu vakfın özel bir vakıf olduğu ve Hüseyin Akif Terzioğlu tarafından ehil kişiler atanmak kaydıyla bu yetkinin İl Valisi tarafından kullanılabileceğini unutmamak gerekir. Rahmetli, vakfı ilk kurduğunda ilk yönetim kurulunun Vali, Belediye Başkanı, Defterdar ve Milli Eğitim Müdüründen, ayrıca Vakıf Müdürü olarak kendini katarak, oluşturulmasını istemiş, başka kimseyi, akraba, eş, dost vs. dışarıda bırakarak bunu arzu etmiş, düşünmüş ki Çanakkale’nin çıkarını, onun gerçekleştirmek istediği gayeleri ancak bu devletin ileri gelen kişileri daha iyi gözetir, böyle bir yapı öngörmüş. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada bu sorumluluğumuzun hakkını vermemiz gerekmektedir” dedi.

“MEVCUT YÖNETİM KURULU ÜYELERİ GÖREVLERİNİ HAKKIYLA YAPMADILAR”

Vali Tuna ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner’in vakıf senedinin 16’ncı maddesinde yer alan “Kurulması için arsa bağışında bulunduğum Üniversite veya Yüksek Okul, Vakfın gelirinden her sene yüzde 20 nispetinde istifade edecektir” maddesine rağmen bu miktarın yıllardın üniversiteye ödenmediğini iddia ederek bu parayı tahsil etmek istemesi ile ilgili olarak da açıklamalarda bulundu. Vali Tuna bu konuda şu açıklamayı yaptı: “ÇOMÜ’nün kurulduğu yer ve bugün işgal ettiği araziye bakıldığında vakfa ait çok cüzi bir arazi, ama büyük ağırlıklı olarak hazine arazileri üzerinde yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Vakıf geçtiğimiz yıllar içerisinde birkaç ilçede üniversiteye bağlı yüksekokullar açılırken yardım etmiştir. Yurt binaları yapmıştır, öğrencilere burs vermektedir. Ancak vakıf senedinde ifade edilen hükmün gereği yerine getirildiği söylenemez. Üniversiteye yapılan yardımlar toplamda belli bir değer ifade edebilir ama gelirin yüzde yirmisinin verilmesi gerektiği hükmü açıktır. Ayrıca vakıf, üniversite öğrencilerine verdiği bursu bu yapması gereken yardıma dahil edemez, burs işi zaten vakfın “fakir ve muhtaç kimsesiz çocuklara yardım etmek” olarak belirlenen ana gayesi gereğidir. Vakıf yaptığı yurtları özel sektöre devredip onlardan kira alarak vakfa gelir getirdiğini söylemektedir ama vakfın gayesine uygun bir iş yapmış olmamaktadır. Vakıf senedinde öngörülen, vakfın kendi yurdunda fakir çocukların ücretsiz barındırılması iken tamamen ticari amaçla yurt işleten kişilere vakfın yaptırdığı binaların verilmesiyle amaç gerçekleşmiş olmamaktadır. Geçmişte bu yurtlarda belli sayıda öğrencinin ücretsiz vakıf adına barındırılma zorunluluğu getirilmesine rağmen bunun takibinde bile sorunlar yaşandığı ve kiracılarla mahkemelik olunduğu görülmektedir” dedi.

Konuşmasında mevcut yönetim kurulu üyelerinin görevlerini hakkıyla yapıp yapamadıkları konusuna da değinen Vali Tuna, “Bugün gelinen noktada Vakfın önemli miktarda arazisi ve taşınmazı kira karşılığında özel şahıslar, kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılmaktadır. Yapılan denetimler sonucunda Vakfın önemli miktarda kıymet ifade eden bazı arsaları üzerinden sembolik olarak ifade edilebilecek kira gelirleri alınmaktadır. İlk kira sözleşmelerine bakıldığında kiracıların yapmaları gereken tesisleri yapmadıkları, başka şekilde değerlendirdikleri, üçüncü kişilere devrettikleri, bunların hep yönetim kurulu tarafından alınan yeni kararlarla vakfın aleyhine meşrulaştırıldığı, kira gelirlerinin artışında, tahsilinde özensiz davranıldığının ortaya çıktığı; tahliyesi için dava açılan bir vakıf arsasının dava kazanıldığı halde tahliye ettirilmeyerek yeniden kira mukavelesi yapıldığı, bu kararın altında mevcut yönetim kurulu üyelerinden üç tanesinin imzası bulunduğu, sonuçta vakıf arazilerinin kira sözleşmelerinin her seferinde yeni duruma uydurulduğu, uzatıldığı, vakıf yönetiminin bu konuda insiyatif kullanmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Kendilerine soruyorum: Bu arsalar kendi arsaları olsa böyle davranırlar mıydı? Satış değeri 2-3 milyon TL olan arsanızı aylığı 1500-2000 TL kiraya verir miydiniz? Bu şartlarda yüz yıl geçse alacağınız kira ile değerinin karşılığını alamayacağınız bir arsanızı bu şekilde kullandırır mıydınız? Vakıf malının ne kadar kutsal olduğunu, ne kadar hassas davranılması gerektiğini hatırlatmama gerek yok ama görüyorum ki bu durum göz ardı edilmiş” dedi.

“VAKIF YÖNETİM KURULU, KENDİSİNİ ATAYAN VALİNİN DENETİMİNİ SORGULAYABİLİYOR, KENDİLERİNİ DOKUNULMAZ GÖREBİLİYOR”

Vakıf Yönetim Kurulu üyelerinin şu anda üç tanesinin emekli olduğunun görüldüğünü de belirten Vali Tuna, “Bunlardan biri dört yıldır, ikisi on yılın üzerinde olmak üzere görev yapmaktadırlar. Almış oldukları huzur haklarının yanı sıra, ikramiye adı altında kendilerine ödeme yapılmış olması, müfettiş raporuyla bunun yanlış olduğunun tespiti üzerine bu paraların geri ödettirilmesi yönetim kurulunu ahlaken zedeleyen hususlardan birisidir. Nitekim, Kurulun devlet memuru olan üyelerine huzur hakkı veya başka bir ödeme yapılması mevzuat olarak mümkün değildir. Vakfeden kişinin ilk yönetim kuruluna devletin halihazırda çalışan elemanlarını seçmiş olması da manidardır. Vakfın ödemelerinin banka yoluyla değil de elden yaptırılıyor olması da zihinlerde soru işaretine yol açabilecek bir uygulama olup kötü yönetimin göstergelerinden biridir. Vakfın denetim kurulunun oluşturulması istendiği halde senet değişikliği yapılırken bunun göz ardı edilmesi, yönetimin kimseye karşı, hatta kendi içinde bir kurula karşı bile hesap vermekten kaçındığının bir göstergesidir. Denetim Kurulu oluşturmayarak keyfi yönetimlerini kimsenin rahatsız etmesini arzu etmedikleri intibası verilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin yaptığı tavsiye niteliğindeki denetimlerle kendilerine hiçbir sorgu sual sorulmadan bu zamana kadar gelmişler, Valinin yapacağı denetime bile direnme ve meydan okuma anlamına gelen bir karşılık verebilmişlerdir. Burada bir hatırlatma yapmakta yarar vardır: Valinin Devleti, hükümeti, ayrı ayrı her bakanlığı temsil konumu bilinmektedir. Valiye İlin her türlü ekonomik, sosyal, kültürel, güvenlik, genel iş ve işleyiş yönüyle görev ve yetki veren sayısız mevzuat bulunmaktadır. Teftiş ve denetime ilişkin olarak da, İl İdaresi Kanunu Md.11’de bunlar zikredilmektedir. “Vali, adli ve askeri teşkilat dışında kalan bütün Devlet daire, müessese ve işletmelerini, özel işyerlerini, özel idare, belediye köy idareleriyle bunlara bağlı tekmil müesseseleri denetler, teftiş eder. Bu denetleme ve teftişi bakanlık veya genel müdürlük müfettişleriyle veya bu dairelerin amir ve memurları ile de yaptırabilir. İlin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur. Devlete, özel idareye, belediye ve köylere ait olan veya bunlara bağlı bulunan veya bunların gözetim ve denetimi altında iş gören daire ve müesseselerle diğer bütün gerçek ve tüzelkişiler tarafından işletilen mali, ticari, sınai ve iktisadi müesseseler, işletmeler, ambarlar, depolar ve sair uzman, fen adamı, teknisyen, işçi gibi personel bulunduran yerler valinin gözetim ve denetimi altındadırlar. Durum böyleyken, Vakıf yönetim kurulu kendisini atayan Valinin denetimini sorgulayabiliyor, kendilerini dokunulmaz görebiliyor. Bu anlayışı ve ruh halini daha önce Vakıf Müdürlüğü yaptırılıp da suistimalleri ayyuka çıktıktan sonra görevden aldıkları ancak mahkemesi hala sonuçlanmamış olan Ferah Başaran olayında görüyoruz. Bu hanım, görevden alındığı halde 2006’da vakfa gelip, vakfın babasının çiftliği olduğu, “ben Valinin de üzerindeyim” dediği tutanakla sabittir. Bütün bunlar vakıf yönetim kurulunu hatta diğer çalışanlarını seçerken bile nasıl hassas davranılması gerektiğinin önemini gösteriyor. İnsanları her yönüyle ölçüp tartma şansınız fazla olmuyor, insan karakteri yanıltabiliyor. Bu durumda belki çalışan kamu görevlileri ile bu görevlerin yürütülmesi daha mantıklı bir yol gibi geliyor. Hiç olmazsa yanlış yaptıklarında müdahale etme ve yerine başka görevlendirme yapma imkanları daha fazla. Vakıf yönetimi, son gelişmeler ve spekülasyonlar üzerine apar topar bir şeyler yapma, imajlarını düzeltme çabası içine girmişler, Biga’da bir yurt ihalesi, merkezde bir yurt ve bir okul yapma kararı almışlardır. Hüsayhn Akif Terzioğlu Vakfı Türk Medeni Kanun hükümlerine göre kurularak faaliyete geçen özel bir vakıftır. Vakfın faaliyetleri Vakıf Senedi ve ilgili kanun hükümlerine göre yürütülmektedir. Medeni Kanun hükümlerine göre vakıf yöneticileri mahkeme kararı ile görevden alınabilmektedir. Vakıflar Kanunu 10.maddeye göre vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmayan, vakfın mallarını ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan, ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratan, denetim makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre içinde tamamlamayan, düzeltmeyen ve aykırı işlere devam eden vakıf yöneticileri görevden alınabilmektedir.

Bu durumlar görüldüğü gibi daha ziyade, Vakfın Yönetim Kurulunda bulunarak karar alan kişilerden ziyade alınan kararları uygulamakla görevli, profesyonel anlamda yöneticileri işaret etmektedir. Kaldı ki, geniş anlamda yorumlanarak vakıf yönetim kurulu üyelerini kapsadığı düşünülse bile, kanunun genel hükümlerinden önce Vakıf senedine bakılması ve buradaki düzenlemeye uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Ayrı birer hükmi şahsiyet olan vakıfların organlarında görev alanların haklı birtakım gerekçelerle kendilerini göreve getirenlerin iradesi ile görevden alınmaları mümkündür. Vakıf senedinin 7. ve 8. maddelerinde Vakıf Müdürlüğü ile Yönetim Kurulu üyeliğinin tayininde nasıl bir yol izleneceği ortaya konulmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerini Valinin atadığı başka bir vakıf bulunmamaktadır. Vakfeden kişi, bu görev ve sorumluluğu duyduğu güven itibariyle Defterdar ve Valiye bırakmıştır. İlk yönetim kurulu üyeleri olarak da kendisiyle beraber Valiyi, Defterdarı, Belediye Başkanı ve Milli Eğitim Müdürünü belirlemiş, başka kimseye bir görev ve sorumluluk vermemiştir. Ölümünden sonra da atamaların bu usulde devam etmesini vasiyet ederek Vakıf senedine yazdırmıştır. Bu yüzden esas irade sahibinin İl Valisine verdiği seçici ve belirleyici rolü görmezden gelemeyiz” dedi.

“GÜVENİLİRLİKLERİNİ YİTİREN VAKIF YÖNETİMİNİ GÖREVDEN ALDIM”

Vali Tuna, Hüseyin Akif Terzioğlu Şefkat Yuvası Vakfı’nın iyi yönetimlediğini de belirterek, “Kuruluşunda vakfedenin iradesi ve arzusu nasıl tecelli ettiyse İlin ileri gelen kamu görevlileri olarak bugün de Vakfın iyi yönetilmesi ve Vakıf senedine uygun olarak faaliyet göstermesini sağlayacak yapıyı tesis etmek bizlerin görevi ve sorumluluğudur. Son gelişmeler, yani yapılan inceleme ve tespitler, denetim raporu neticesinde, mevcut yönetim kurulu üyelerinin Vakfın yönetiminde zafiyet gösterdikleri, Vakfın çıkarlarını koruyamadıkları ve gerek Valilik makamı gerekse toplum nezdinde güvenilirliklerini yitirdikleri anlaşıldığından 13.06.2011 tarihi itibariyle görevleri sona erdirilerek kendilerine tebliğ edilmiştir. Hüseyin Akif Terzioğlu Vakfının misyonuna uygun olarak mesleğinde temayüz etmiş, liyakat sahibi ve toplumda güven duyulan, alanında uzman kişilerle, yeni yüzlerle toplum önünde şeffaf, hesap verebilir bir anlayışla çalışmaya devam etmesi gerekmekte olup, atama makamı olarak bunu tesis etme görev ve sorumluluğu İlin Valisi olarak uhdemizde bulunmaktadır. İl Defterdarının teklifi ve Valilik makamının onayıyla 13.06.2011 itibariyle yeni yönetim kurulu üyeleri atanmıştır. Atama yapılırken vakfın gayelerine uygun çalışabilmesi noktasında mesleğinde temayüz etmiş, belli kurumları temsil eden, toplumun sevgisini ve saygısını kazanmış olduğu düşünülen kişilerin seçilmesine özen gösterilmiştir. Yeni üyelerimiz bugünden itibaren Vakıf senedi gereği 4 yıl için seçilmişlerse de gerektiğinde atama makamının talebi halinde görevi bırakmayı taahhüt etmişlerdir. Yönetim Kurulu üyelerimiz vakıftan huzur hakkı almayacaklardır. Alacakları kararlarla merhumun belirttiği gayelere uygun ve Çanakkale halkının gönlünde taht kuracak uygulamalara birlikte imza atacağımıza inanıyorum. Yönetim Kurulu üyeleri Cemal Yıldızer (Vali Yardımcısı), Yrd. Doç. Dr. Halil Şimşek (ÇOMÜ), Vefa Bardakçı (İl Milli Eğitim Müdürü), Resul Karakurt (İl Dernekler Müdürü) ve Abdurrahim Temiz’den (Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri) oluşmaktadır. Yönetim Kurulu Vakfın kendi iç denetimini yapabilmesi için denetim kurulu oluşturulması yönünde üzerine düşeni yapacaktır. Kendilerine rehberlik etmek ve tavsiyelerde bulunmak üzere yine merhum Akif Terzioğlu’nun öngördüğü yönetim sistemiyle de paralel olacağını düşündüğüm bir Danışma Kurulu oluşturmuş bulunmaktayız. En kısa zamanda çalışmaya başlayacak danışma Kurulumuz ise Çanakkale Valisi, Çanakkale Belediye Başkanı, ÇOMÜ Rektörü, İl Defterdarı, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Baro Başkanı, İl Müftüsü, İl Sosyal Hizmetler Müdürü ve Vakıflar Bölge Müdürü’nden oluşmaktadır. Bu heyette sayı sınırlaması olmayıp gerektiğinde diğer kurum temsilcileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri de ilave edilebilecektir” dedi.

İHA

Filtreler:
Yorumlar...
  • ismail
    16/06/2011 11:38

    bu haberin bir alt okumasında, "barbaros sahilindeki arsaların cüzzi fiyata kiralandığı" üzerine bir kaç kelam... evet böylesine bir iddia doğru olabilir, ama bir başka iddia ise bu arsaların kiralanma amacına uygun işlevde yapılanıp yapılanmadıklarıdır.... terzioğlu vakfı bu arsaları kiralarken, "eğitim amaçlı" olması ön koşulunu koyar ve arar... durum nedir....???? balık lokantası, çızbızcılar, düğün salonu, halı futbol sahası, otomobil satış bayi ve galerisi, küçük araba yarışları sahası, seramik satış bayi, nalbur, otel, bir firmanın bürosu... vb... soru bunların hangisinin eğitim amaçlı olduğudur...??? vakıf bu temelde bu kamusal alan olan sahil kesimini tekrar irdelerken ve amacına uygun işlevleri ararken, belediye de bu amaca uygun inşaat ruhsatlarını tetkik etmeli ve bu çok hırpalanan sahil kesimine iyi bir düzenleme yapmalıdır....

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir