“Çanakkale’de Kadınların Yüzde 80’i Şiddet Mağduru”

22 Kasım 2013

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)’nden Eylem Tuna, Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇOMÜ KAM) Müdürü Doç. Dr. Gülbu Tanrıverdi ile bugünün önemi, tarihi, kadına yönelik şiddetle mücadele de etkili yollar, ÇOMÜ KAM’ın çalışmaları ve hedefleri üzerine bir röportaj gerçekleştirdi:

88 kadın cinayet sonucu öldürüldü!
77 kadın tecavüze uğradı!
155 kadın bir erkek tarafından yaralandı!
91 kadın cinsel tacize uğradı!

2013 yılının ilk 6 ayında resmi kayıtlara geçen kadına yönelik şiddet vaka sayıları bunlar. Peki, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için çok sayıda yasal düzenleme yapılmasına rağmen, şiddetin artarak devam etmesinin nedeni nedir? Yasal düzenlemelere rağmen her gün gazetelerde, TV kanallarında kadına yönelik şiddet haberi olmasına ne diyeceğiz.

Kadına yönelik şiddetle etkili mücadelede herkese görev düşüyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu bakış açısından hareketle şiddet mağduru kadına nasıl davranılması gerektiği konusunda sağlık görevlilerine, polislere ve din görevlilerine eğitim programları gerçekleştirmeyi planlıyor. Üniversitelerde de konuya ilişkin bilimsel bilginin üretilmesi ve farkındalık yaratılması için Kadın Araştırma Merkezleri (KAM) yaygınlaştırılıyor. Kadın hareketi yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ve kadınların seslerini duyurmak için çalışıyor.

Sembol haline gelen 25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü. Bizde bugünün önemini, tarihini, kadına yönelik şiddetle mücadele de etkili yolları, ÇOMÜ KAM’ın çalışmalarını, hedeflerini ve daha pek çok şeyi ÇOMÜ KAM Müdürü Doç. Dr. Gülbu Tanrıverdi ile konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Doç. Dr. Gülbu Tanrıverdi. Karslıyım. İki çocuğum var. 1 yıldır Merkez Müdürlüğünü yürütüyorum. Merkezin aktif çalışmaya başladığı günden bugüne yönetim kurulu üyeliği yaptım. Sonra Müdür yardımcılığı, bir yıldır da müdürlüğünü devam ettiriyorum.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü olan 25 Kasım’ın tarihi geçmişi ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Dominik Cumhuriyeti’nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve Mirabal Kardeşler olarak tanınan üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele verir. 3 kardeş sembol haline geldikleri diktatörlük karşıtı mücadelelerinin çeşitli zamanlarında ağır baskılara maruz kaldılar ve hapis cezalarına çarptırıldılar. Tarih 25 Kasım 1960’dı. Üç kız kardeş tecavüz edilip öldürüldüler. “Araba kazasında” öldükleri duyuruldu. Mirabal kız kardeşlerin anısı, özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadele, dünyada ve Türkiye’de kadın hareketleri için bir sembol haline gelir ve 1981 yılında Latin Amerika Kadınlar Birliği bir araya gelerek bu 3 mücadeleci kadının öldürüldüğü günün Kadına Şiddetle Mücadele Günü olarak anılmasını ister. 1985 yılında Birleşmiş Milletler bunu informal olarak kabul eder. 1999 yılında ise bu tarih artık resmileşmiştir. O yıldan beri dünya ülkeleri formal olarak bu günü anıyor. 25 Kasımda dünya genelinde şiddetle mücadele kapsamında sorunlar, çözüm önerileri ve neler yapılacağı tartışılıyor ve bir farkındalık oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye’de de son yıllarda bu gün özellikle gündeme getirilmekte. Hatta bugün Atatürk Üniversitesi’nden bir arkadaşımla görüştüm. Bu yıl onlarda ilk defa kadına şiddetle mücadele kapsamında merkez olarak Erzurum’da yürüyeceklerini söyledi. Buna çok mutlu oldum. Çünkü bu hareketin artık en doğuda Erzurum’da da yapılıyor olması gerçekten güzel bir şey.

Kadına yönelik şiddetin tanımını yapmak isterseniz ne dersiniz? Kadına Yönelik Şiddet nedir?
Kadına yönelik şiddetin tanımı da aynı kültürün tanımı gibi çok çeşitli. Ama en kapsayıcı ve kısa tanım olarak kadının fiziksel bütünlüğünü, bireysel özgürlüğünü, temel insan haklarına yönelik her türlü şiddeti kadına yönelik şiddet kapsamı içerisinde değerlendirmek gerekir. Bu bence çok kısa ama geniş bir çerçeve sunuyor bize.

Dünya ölçeğinde her 3 kadından biri bugün şiddetin değişik biçimlerine halen maruz kalıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için etkili yöntemler neler olabilir?
Şiddetle ilgili oranları inceledim. Avrupa ülkelerinde şiddet oranı düşük. Yüzde 10 altında. Ancak Asya ülkelerine baktığımızda şiddet oranları gerçekten vahim durumda. Yüzde 50-60’lara varan şiddet oranları var. Mesela Birleşmiş Milletlerin bir çalışma raporunda Çin’de yüzde 12, Zambiya’da yüzde 59 gibi oranlar var. Bu gerçekten çok ciddi bir oran. Bütün dünya ülkelerinde kadına yönelik şiddet var. Sadece şiddet oranları değişiyor. Bu oranlar değişiyorsa, değişen oranların altında yatan faktörlerin değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye’de de şiddete baktığımızda özellikle Kuzeydoğu Anadolu’da daha fazla, batı Marmara da daha az olduğunu görüyoruz. O zaman hepimiz Türkiye sınırları içerisinde yaşıyorsak bu durumun altında yatan nedenlerin ortaya çıkarılıp buna yönelik bir takım şeylerin yapılması gerekiyor. Biz Çanakkale’de bir şiddet çalışması yaptık. Çok üzülerek söylüyorum kadınların yüzde 80’ni şiddet mağduru. Çanakkale il merkezinde yaptık bu çalışmayı. Fiziksel şiddet oranı yüzde 43 çıktı. Ekonomik şiddet yüzde 47, cinsel şiddet yüzde 57, duygusal şiddet yüzde 68.

“ÇANAKKALE’DE KADINLARIN YÜZDE 80’İ ŞİDDET MAĞDURU”
Bu çalışmadan biraz bahsedebilir misiniz?
Bu çalışma yeni bir çalışma değil. 2009 da yaptığımız bir çalışmaydı. Önce literatür doğrultusunda duygusal, fiziksel şiddet gibi şiddeti tanımlayan ifadeleri bulduk. Neler duygusal şiddete, neler fiziksel şiddete giriyor. Bunların hepsini literatürden tarayıp başlıklar haline getirdik ve kadınlara bunun hangisini hayatının bir döneminde yaşayıp yaşamadığını sorduk. Ve sorduğumuz zaman kadınların yüzde 80’nin bunlardan mutlaka birini deneyimlediğini gördük. Dolayısı ile Çanakkale Türkiye’nin en batısı ve eğitim düzeyi yüksek olan bir yer. Ancak oranlar çok yüksek çıktı. Tabii bunu etkileyen farklı faktörlerde vardır. Kentleşme bunlardan biri.

“ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRMADAN, YENİDEN ÜRETMEDEN TARTIŞMAK GEREK”
Kadına yönelik şiddetin Türkiye boyutunu değerlendirecek olursak neler söylemek istersiniz?
Yine Türkiye genelinde yapılan geniş çaplı birkaç çalışmaya baktım. Türkiye genelinde fiziksel ve cinsel şiddet yüzde 42. Kırsalda yüzde 46, kentte yüzde 40 gibi çok önemli rakamlar var. Üzülerek söylüyorum ki yüzde 15 kadın ise sadece cinsel şiddete uğruyor. Rakamlar oldukça yüksek. Türkiye’de 1980 yılından beri kadına yönelik şiddetle mücadele ediliyor. Bununla ilgili uluslararası bütün sözleşmelerde imzamız var. ÇEDAV’dan başlayarak, çocuk haklarında, erken evlilikler, töre cinayetleri gibi konularda ilgili komisyonlar oluşturulmuş, faaliyet raporları geliştirilmiş. Multi disipliner çalışmalar yapılmış. Baktığımız zaman mevzuatlarda bir sorun yok. Daha dünkü gazetede dikkatimi çekti. Diyanet İşleri başkanı açıklama yaparak çocuk gelinlerin bir çeşit kadına yönelik şiddet olduğunu, olmaması gerektiğini ve bu konuyla ilgili bütün Türkiye’de çalışmalar yapılacağını söylemiş. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı polisler, sağlık çalışanları ve din görevlilerine yönelik bir eğitim programı başlatmış. Bu grupların şiddet mağduru kadınlara nasıl davranacakları konusunda eğitimler planlıyor. Yani Türkiye’de bu konuya ilişkin ciddi çalışmalar var ve bunu görmemezlikten gelemeyiz ama şiddet artan oranda devam ediyor. O zaman bunun altında yatan nedenlerin ciddi bir şekilde irdelenmesi gerekiyor. Bu konuda kültürün çok önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Uzmanların söylediği şey iktisadi faktörler şiddet konusunda önemli bir faktör. Refah düştükçe, eğitim düştükçe şiddet artıyor. O zaman bu faktörlerin değiştirilerek şiddet oranlarının azalmasında büyük adımlar atılacağını düşünüyorum. Bunun bir ayağı refah düzeyi, bir ayağı eğitim ise diğer ayağı da kültürel yapı. Kültürel yapı içerisinde değerler var, gelenekler var, görenekler var. Bu sacayaklarını beraber geliştirmek gerekiyor. Kültür de değişmez bir olgu değil. Kültür değişebiliyor. Artık gelişen teknoloji kültürel yapıyı değiştiriyor. Kadınlar haklarından haberdar olmalılar. Köydeki kadının bir insan olduğundan, evlilik için bir olgunluğa erişmesinden haberdar olması gerekiyor. Esas problem şiddetle mücadele etmek değil, şiddeti ortaya çıkaran nedenleri tartışmak. Şiddeti meşrulaştırmadan, yeniden üretmeden tartışmak gerekiyor. Bu yaparken gerçekten çok dikkatli olmak gerekiyor ve mülti disipliner bir açıdan bakmak gerekiyor.

“KADININ SORUNLARI VE SORUNLARA YÖNELİK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ NOKTASINDAKİ KAM’LARA CİDDİ ROLLER DÜŞÜYOR”
Kadına Yönelik Şiddetin engellenmesinde üniversitelerin rolü ne olabilir?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışma gruplarının içerisinde yer alan bileşenlerden biride üniversitelerdir. Üniversiteler aynı zamanda kent konseylerinin kadın bileşenlerinden de bir tanesidir. Dolayısıyla kadınla ilgili her türlü çalışmada olması gereken bir grubuz. Üniversiteyi farklı yapan şey şu. Üniversiteler aynı zamanda bilimsel bilginin üretildiği yerler. Dolayısıyla bu sorunların nedenlerine, çözüm önerilerine bilimsel yaklaşımı sergileyecek olan grup üniversitelerdedir. Dolayısıyla bir takım farkındalık eğitimleri yapılabilir. Bunların temelini oluşturacak bilimsel bilgiyi üniversiteler üretecektir. Kadının statüsü, toplumsal cinsiyet ayrımı, kadının sorunları ve sorunlara yönelik çözüm önerileri noktasındaki Üniversitelerde bulunan Kadın Araştırma Merkezlerine ciddi roller düşüyor. Üniversitede kadın merkezleri bunu tek başına değil üniversitedeki bütün çalışanlarla başarabilirler.

ÇOMÜ Kadın Araştırma Merkezi (KAM) kaç yılında kuruldu? Ne tür faaliyetler yapıyorsunuz? Kaç üyeniz var?
2009 yılında Doç. Dr. Şükran Yalçın Özdilek’in müdür olarak atanması ve bizlerden bir yönetim kurulu oluşturulması ile başladı faaliyetler. O dönemlerde ilk olarak bir çalıştay yaptık ve bu çalıştaya Çanakkale’deki tüm STK’ları davet ettik. Burada çalışma grupları oluşturduk. Hukuk, sağlık, eğitim çalışma grubu gibi konuyla ilgili STK’ları bu çalıştaya dahil ettik. Bu çalışmalarla ilgili bir rapor hazırladık ve bu raporu paylaşarak etkin çalışma kararı aldık. 2009’dan günümüze kadar kadına yönelik şiddetle mücadele günü ya da, 8 Mart gibi günlerin dışında da rutin eğitim programları düzenledik. Kadın ve İstihdam, Kadın ve Depresyon, Kadın ve Anemi, Kadın ve Menopoz gibi konularda paneller düzenledik ve farkındalık eğitimleri oluşturmaya çalıştık. Kent konseyi ve kadın meclisinin bir bileşeni olarak tüm etkinliklerde yer aldık. 5 tane e bülten çıkardık ve bu bültenlerde çalışmalarımıza yer verdik. Çok geniş bir grup da değiliz. Üye sayımız 10 kişi.

“ÇOMÜ KAM OLARAK ÇANAKKALE’DE KADIN SORUNLARININ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN NABZINI TUTAN BİR YER OLMAK İSTİYORUZ”
Neler yapmayı hedefliyorsunuz ve hedeflerinizi gerçekleştirebiliyor musunuz?
Çanakkale genelinde KAM olarak gerçekten kadının statüsü ve kadının konumunda her anlamda farkındalık oluşturacak bir yapı oluşturmak istiyoruz. Merkezimiz şuanda Çanakkale de bilinen bir merkez. STK’lar bizi çok iyi tanıyor ve yaptıkları her çalışmada bize başvuruyorlar ve bizden destek istiyorlar. Bu bağlamda fiziksel koşullarımız iyileştirilebilir ve yaptıklarımız daha görünür hale getirilebilir. Yaptıklarımızın bilimsel temelini oluşturmak için üniversitemizdeki akademisyenlerden destek görmek istiyoruz. Gelecekte ÇOMÜ KAM olarak Çanakkale’de kadın sorunlarının ve çözüm önerilerinin nabzını tutan bir yer olmak istiyoruz. Bu konuyla ilgili her anlamda ilk başvurulan yer olmak istiyoruz ve çözüm üreten yer olmak istiyoruz. Sorunları tanımlamaktan öte, bu sorunlara çözüm üreten bir yer olmak istiyoruz. İstihdam olanakları konusunda kadınlara destek olmak istiyoruz. Hapishanelerde bulunan kadınlara destek vermek istiyoruz. Çocuk yaşta evlilik yapan kadınlara destek olmak istiyoruz. Onları çocuk yaşta evliliğe iten nedenlerle mücadele etmek istiyoruz. Her şeyden önemlisi kadınlarımız şiddet görmesinler istiyoruz. Şiddet gören kadınları korumak için ise sığınma evlerinin sayısının artırılmasını istiyoruz. Kadınların sığınma evlerine ihtiyaç duymadan sorunları hallede bilecekleri danışma birimlerinde etkin rol almak istiyoruz.

“EĞER ÖNLEM ALINMAZSA 2020 YILINDA DÜNYADA 150 MİLYON ÇOCUK GELİN OLABİLİR”
Kadına yönelik şiddetle mücadele günün de “Çocuk Gelinler” konusunda bir panel düzenleyeceksiniz. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önemli bir boyutu da çocuk gelinler. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Genel istatistiklere baktığımız zaman Türkiye’de 4 kadından biri çocuk gelin. Çocuk gelin olan dört kadından biri de eğitimsiz kadın. Şiddetin altında yatan nedenlere baktığımızda çocuk gelinlerin altında yatan nedenlerle aynı olduğunu görüyoruz. Yaklaşık 5,5 milyon çocuk gelin olduğu bilgisi veriliyor ve eğer önlem alınmazsa bu rakamın 2020 yılında dünya da 150 milyon çocuk geline ulaşacağı söyleniyor. Bu çok ciddi bir rakam. Bu rakamları değerlendirince bunun üzerinde konuşulması, önlem alınması gerektiğini düşünerek bu paneli düzenledik. Bu panelde konunun sağlık, psikolojik, hukuksal ve sosyokültürel boyutları geniş bir şekilde irdelenecek. Konuya duyarlı herkesi panele bekliyoruz.

Hocam ayırdığınız vakit için teşekkür ediyorum. Ve hepimiz için şiddetsiz bir dünya diliyorum.

[Eylem Tuna / comu.edu.tr]

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir