ÇOMÜ Rektörü Laçiner: “Panelde Söylediğim Sözlerin Arkasındayım”

06 Ocak 2012

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Meslek Yüksekokulu ve Akademi Çanakkale Derneği’nin birlikte düzenlediği “Deprem gerçeği ve Çanakkale” konulu panelde yaptığı ilginç konuşması ile eleştiri yağmuruna tutulan Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner, kendisini savunarak, “Panelde söylediğim sözlerin arkasındayım” dedi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Panelin açılışında kazalar ve afetler konusunda Türkiye olarak en önemli sorunumuzun yeterince disiplinli olamamak olduğunu ifade ettim. Özellikle depremler konusunda Türkiye deprem bölgesine olmasına ve yüzlerce, hatta binlerce yıldır düzenli olarak bu topraklarda deprem olmasına rağmen özlenen tabloya henüz ulaşamadığımızı ifade ettim. Gerçekten de deprem hazırlıklarının uzun yıllar boyunca disiplinle sürdürülmesi gerekirken Türkiye çoğu kez yeni bir felaketle kendisini değiştiren bir ülke görünümünü vermektedir. Bundan hareketle, ‘Eğer Japonya gibi hemen her hafta deprem olan bir ülke olsaydık herhalde bu kadar kolay rehavete kapılmazdık’ demek istedim. Belki örnek maksadını aşmış olabilir. Ancak gelinen noktada bazı gerçeklerin birileri tarafından sert bir şekilde ifadesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık yapılması gereken işlerle ilgili söyleyecek çok bir şey kalmadı. Sorun bilinç sorunu. Meselenin aciliyetini anlama sorunu. Birilerinin çıkıp yeni bir depremle bizler bir şeyler öğrenmeden önce toplumu sarsması gerekiyordu. Açılış konuşmasında bunu yapmaya çalıştım.”

“ELBETTE HER YIL DEPREM OLSUN İSTEMEM”
Türkiye’de elbette her gün deprem olmasını arzu etmediğini de belirten Rektör Laçiner, “Zaten aklı başında, iyi niyetli hiçbir Allah kulu da benim o konuşmamdan böyle bir çıkarsamada bulunmaz, ‘Sedat Hoca her gün deprem olsun istedi’ sonucuna varmaz. Zaten salonun o anki tepkisinin olumlu olmasının nedeni de budur. Yapılan bir benzetmedir, toplumun deprem duyarsızlığının çarpıcı örneklerle hicvedilmesidir. Bazı basın-yayın organlarının bu hicvi anlamadığını sanıyorum. Bir haftada ikinci kez başıma gelen bu olayla bazı çevrelerin ismimi çürütme çabası içinde olduklarını görüyorum. Buna kişilik suikastı denir, itibar çürütmesi denir. Bunu önemsemiyorum. Ancak bu tür şahsımla ilgili takıntıların deprem konusundaki uyarılarımı gölgelemesine üzüldüm. Deprem her felakette bir şeyler öğrenebileceğimiz bir konu değildir. Türk insanı devleti ve toplumuyla bazı alışkanlıklarından vazgeçmelidir. Yapmış olduğum uyarı samimi, bilinçli ve maksadı belli bir uyarıdır. Eğer medya ve toplum bu uyarıları dikkate almazsa bunun bedeli bu ülkenin evlatları olacaktır. Derdimi anlatabilmek için o konuşmamda rahmetli İsmet İnönü’den de bir örnek vermiştim ve şöyle demiştim: ‘Rahmetli İsmet İnönü’den bir anekdotla belki bunu izah etmek daha kolay. Diyor ki İnönü, ‘Türk’e deseniz ki şurada bir kör kuyu var. Derin, dibi kayalarla dolu. At kendini oradan aşağıya ülke kurtulacak. Türk evladı hiç düşünmez, kendisini o kuyuya atar. Kayalarda parçalanacağını bile bile ülkesini kurtarır. Ama aynı Türk’e deyin ki. Ülkenin kurtulmasını istiyorsan, o kuyuya her gün bir çakıl taşı atacaksın. 3-5 gün sonra o işi yapmayı bırakır.’ Bu çok kötü bir hastalık ve bedelini çok ağır ödüyoruz. Deprem konusunda İzmit ve Van’da gördük. Herhalde bugünün gazete internet siteleri İnönü döneminde olsaydı gazeteler, ‘İnönü Türkler kendisini kör kuyuya atar dedi, Türkleri aşağıladı’ diye manşetler atarlardı. Meselenin benzetme olmadığını görmemiz gerekiyor” açıklamasını yaptı.

“KENT Mİ İNŞA ETTİK TABUT MU?”
Panelde yaptığı konuşmada “Kent mi inşa ettik, tabut mu?” diye sorduğunu da belirten Rektör Laçiner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu sadece Çanakkale için sormadım. İstanbul, İzmir, Bursa gibi belli başlı tüm deprem riski altındaki kentlerimiz için sordum. Ve bunu Van’da yaşanmış acı bir tecrübeden hareketle söyledim. Yaptığı dairede çocuklarını, annesini ve eşini kaybeden bir müteahhit, ‘Ben yuva değil, tabut yapmışım’ demişti. Tüm Türkiye bu müteahhittin durumuna düşmemek için deprem olmadan aynı soruyu kendisine sormalıdır. Kent mi inşa ettik, yoksa tabut mu? Kısacası eleştirilerim tüm Türkiye’ye dönüktü. Çanakkale’de ise uzun yılların birikimi bir vurdumduymazlık olmakla birlikte son aylarda yaşanan gelişmeler sevindiricidir. Üniversitemiz bilinçlendirme çalışmalarını panel, konferans ve diğer toplantılarla sürdürmektedir. Türkiye’nin deprem ve afetler konusunda en donanımlı üniversitelerinden olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi valiliğin ve belediyemizin yakın ilgi ve iş birliği ile kentin depremlere hazırlanmasına katkı sağlamaktadır. Ancak uyanış diğer kentlerimizde olduğu gibi henüz başlangıç düzeylerindedir. Bizlerin görevi, bunu ağır bedeller ödemeden hızlandırmaktır. Bu doğrultuda üniversite, valilik, belediye ve diğer kurumlarla olan iş birliğimiz artarak sürecektir. Yakalanan uyum Çanakkale’miz için büyük bir şanstır.”

“MUTABAKAT KONUSUNDAKİ ÖRNEKLERİMİZ DE BAZI KİŞİLERE AĞIR GELMİŞ OLABİLİR”
Paneldeki konuşmasında mutabakat konusunda verdiği örneklerin bazı kişilere ağır ve acı gelmiş olabileceğini de belirten Laçiner, “Ancak bilim insanının görevi toplumu sürekli övmek değil, onun hatalarını yeri geldiğinde ona gösterebilmektir. Bilimsel namusun gereği de budur. Bizim söylediğimiz şudur: Eğer bugün kabul edilemez sorunlarımız varsa bunları başkaları bu ülkeye getirmedi. Trafikten depreme, spordan eğitime kadar mevcut Türkiye’yi el birliğiyle bu hale getirdik. Başarılarımız için nasıl kıvanç duyuyorsak, başarısızlıklarımız için de sorumluluk almamız gerekiyor. Bu nedenle tüm partilerin mutabakatla aldıkları kararlardan endişe duyduğumu belirttim. Deprem konusun0ilinçli ve maksadı belli birda da gelinen nokta nedeniyle kimsenin kimseyi suçlamaya hakkının olmadığını, depreme hazırlıksız bu Türkiye’den hepimizin mesul olduğunu çünkü bu Türkiye’yi el birliğiyle hepimizin bu hale getirdiğini söyledim. Müteahhit kötü yaptı, belediyeler izin verdi, ev sahipleri kolonları kesti, kiracılar çatlakları sıvattı, Meclis gerekli yasaları zamanında yapamadı, denetimler hakkıyla yapılmadı vs. Ve tüm bu hatalar zinciri 3 yılda, 5 yılda değil, onlarca yılda oluştu. Tüm siyasiler, tüm kurumlar ve insanlar mevcut tablonun parçası ve sorumlusudur. Söylemeye çalıştığımız budur. Örneklerimiz insanları üzdüyse üzgünüz ama üzmek pahasına da olsa bu sözleri söylediğim için pişman değilim. Bu hatırlatmayı başkasının yapacağını düşünseydim ya da daha yumuşak örnekler ile konuya dikkat çekilebileceğini tahmin etseydim bu kadar sert örnekler vermezdim” ifadelerini kullandı.

İHA

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir