Gecenin Ortasında

İnsanlar akşam yemeklerini yemeden ben varılacak yere vardım. Çimenlik Kalesi’nin olduğu yerde, konferans salonunda, Türk Sanat Müziği konseri var. Konser saat 20.00’de başlayacak, ben saat 19.00’da kapıdayım.

Salon boş, birkaç koro elemanı gezinmekte. Birkaç dakikada herkes tamam oldu. Sahnede yerlerini alıp, küçük bir prova yaptılar. Mikrofon ayarı, şu, bu?

Sahnede herkesle birebir ilgilenen, tanıdığım bir arkadaş. İlköğretim müfettişlerinden Osman Erkan.

Öğretmenimiz bu koronun şefiymiş.

O gün konuştuğumuzda, “sen akşam konsere gel” dediğinde bir şey anlamamıştım. Bir şeyde söylemedi.

Müzikle ilgisini sorduğumda gülümsemişti.

Ben elime bir saz alıp tımbırdatırken, beni dikkatli izleyip sonunda yaptığı açıklamalardan şüphelenmiştim.

Şüphe sanık lehineymiş ya. Öğrendim ki, öğretmenimiz ud çalan ve şarkılardan anlayan bir sanat adamıymış

Hem de koroyu yöneten bir şef.

Gurur duydum.

Biz öğretmenler, köylerde imkânı olmayan bölgelerde çalışırken bile ya türküleri öğrendik ya da şarkıları.

Hep söylerim; “öğretmenler ve doktorlar” sanata yön veren insanlardır.

Sağlıkçılar, doktorlar Türk Sanat Müziğinde, Öğretmeler Halk Müziğinde yoğunlaşmışlar ve başarılı olmuşlardır. Araştırın görün.

*

Bu koronun adı, “Çanakkale Sağlık-Der. Türk Sanat Müziği korosu.”

Gece boyu korodan şarkılar dinledik.

Üstümüz başımız şarkı oldu.

Koro elemanlarını emekli doktor, sağlık çalışanları ve öğretmenler oluşturmuş. Her meslek grubundan gönüllüler koroya destek olmuşlar, ses olarak ya da saz olarak.

Herkesin kendine göre bir güzelliği var. Hepsi bir araya gelince de, sahnede çiçek açan hayatın güzelliği, insana coşku veriyor.

Her arkadaş görevini güzel bir şekilde yerine getirirken, birde mikrofon ya da ses düzeninde aksaklıklar olmasaydı daha iyi olabilirdi. Sunucunun dediği gibi “nazar deydi galiba.” (En çokta sunuculara değdi galiba)

Herkese nazar boncuğu mu taksalardı acaba?

Koro şefi Osman Erkan öğretmenim bana bir sürpriz yaptı. Böyle sürprizlere can kurban.

Teşekkürler şefim.

*

Konser bitti.

Gecenin yarısı olmak üzere. Saat 23.00 olmuş.

Konsere spor bir kıyafet giyerek gitmedim. Koro elemanları kravat takıyorsa bende takarım. Takım elbise giyip gittim.

Gecenin ortasındayım.

Kepeze gitmem lazım.

Bir durağa gittim. Durakta gençlerden başka kimse yok. Takım elbiseli boynunda kravat bir ben varım. Gelen otobüs bakmadan geçiyor.

Ben bekliyorum. Gençlerinde konuşmaları bir âlem.

Telefonlar hiç durmuyor.

Hep konuşmalar, “aşkım, canım, cicim micim”

Bakıyorum, arıyorum da; “bir tek aşk yok yürekten, bütün aşklar dönüyor direkten.”

Önünde kocaman yazısıyla “KEPEZ” yazan bir küçük otobüs geldi. Gençler bir “Altına Hücum” gerçekleştirdiler. Bir öğrenci “dayıya yol verin” (dayı ben oluyorum) diye söylendi. Yinede en son ben “dayı” bindim otobüse. Şoförün önüne doğru bir boşluğa ayağımı atmak zorunda kaldım. Atmasaydım.

Şoför efendi gürledi.

“Buraya oturmak yasak”

Ben anında yapıştırdım.

“Merak etme öyle bir niyetim yok.”

Farz edelim ki şoförün sağındaki zemindeki boşluğa oturdum. Ne olacak?”

Oturmuyorlar mı?

Her gün görüyorum. Şoförler tanıdıkları kişileri sağlarına, o minder ya da paspas koydukları yere oturtup gidiyorlar Kepez’e.  (Çoğu da bayan oluyor.) O zaman niye “yassak” yok?

Gece yarısı şoför; “Abi şöyle oturun, dikiz aynasını daha rahat göreyim” dese ne kaybeder?

Şoförün telefonla konuşarak araba kullanması, “Benim araba Çanakkale’den çıkmadan paket oldu” diye gevezelik etmesi hiç hoş değildi. Belirli bir süre eğilerek, dikiz aynasının önünün açtık kaptanımıza. Kaptanda maşallah tam topukladı otobüsü. Her durakta bir ileri iki geri gittik geldik. Sağa sola eğilmelerde, fena değildi sağ olsunlar.

Otobüs şoförü, saat 23.30′ Kepez’e geldi. Plakası da bende var.

Param olursa, piyangoda tutturursam otobüs alacağım.

Çanakkale’ye gidip gelmek için.

*

Azrail Temel’in canını almaya gelmiş. Temel Allah’a yalvarmış.

“Allahım piyangoda büyük ikramiye bana çıksın. Ondan sonra Azrail canımı alsın.”

Duası kabul olmuş Temel’in. Temel tam 300 yaşına gelmiş, yukarıdan da emir.

“Yeter şu Temel’e büyük ikramiyeyi çıkarın. Canını alın.”

Azrail, cevap vermiş.

“Büyük ikramiyeyi Temel’e çıkarıp canını alacağızda, Temel piyango bileti almıyor ki!”

Bana da çıkmaz vallahi.

Bende bilet almıyorum.

Bizim otobüs işi de güme gider.

Belediye otobüsleriyle gelgite devam.

Bir gece boyu şarkılarla mest olmak, bir otobüste yarım saat içinde de haşat olmak insanın zoruna gidiyor ya!

Yinede aynaya iyi tarafından bakalım.

Şarkılar güzel.

Çanakkale güzel.

Kepez güzel.

Belediye otobüsünü kullanan şoförde güzel.

Hadi bendensiniz, bu gece yarısı, gecenin ortasında.

“Hepiniz güzelsiniz.”

Filtreler:

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir