Göç… Göç…

Kısaca adına “göç ” sempozyumu denilen etkinlik 18 Kasım 2011 tarihinde yapıldı. Ayrıntılar internet üzerinden öğrenilebilinir. Bu yazı, haber içeriği yerine işin biraz daha kavramsal meselesine inecek.

Belirtmekte yarar var, katılımcıların büyük çoğunluğu yeni ve çok şey öğrendiklerini itiraf ettiler. Benim için de çok şaşırtıcı olan bir bilgiyi paylaşalım. Anadolu’ya tarihte 3 önemli göç olmuş; Hititler (M.Ö.2800’ler), Kimmerler (M.Ö.15.yy), Galatlar (Keltler) (M.Ö.3.yy). Anadolu halkı bu 3 göç kavminin insanlarından oluşuyormuş. Şaşırtıcı olan, bu 3 kavimden sonra gelen Türkler, Anadolu halkları arasında %5 mertebesinde bir azınlıkmış. Ben hepimiz Türk’üz sanmıştım…

Esas şaşırtıcı olan ise, bu önemli 3 göçün de Anadolu’ya gelişleri balkanlar yoluyla oluşmuş. Yani Anadolu halklarının ataları batıdan gelip yurt edinmişler Anadolu’yu. Hani doğudan geliyorduk, batı bizim için uzak bir diyardı….

Ben böyle anladım. Yanılabilirim de, bunun için bilim adamlarının tüm bildirilerini kapsayan “kitap” pek yakında yayınlanacakmış. Bu bilgilerin teferruatını o kitaptan öğreneceğiz.

Etkinliğin bir başka meselesi, katılımcı tüm kesim ve tarafların, göç meselesinin çok önemli olduğunun farkına varmalarıydı. Bu durum için, 2 gerekçe öne çıkıyor. Birincisi; insanlık tarihi aynı zamanda göç tarihidir. İkincisi ise, geniş bakış açısıyla Dünya üzerindeki Anadolu, bir geçişler yolunun kesişiminde yer alıyor. Dar anlamda ise, Anadolu üzerindeki Çanakkale, bir başka geçişler yolunun kesişiminde bulunuyor. Dolayısıyla, Çanakkale coğrafyasında “göç” konuşmak çok daha önemli hale geliyor. Bu önemin katılımcı taraf ve kesimlerce bilinmesi de bir o kadar önemli kuşkusuz.

Bu etkinliğin temel hedefi uzak ve yakın tarihteki “göç” meselesinin varlığı üzerine tarihsel bilgiyi açığa çıkartmaktı. Tarih öncesi dönemler, Osmanlı dönemi, Cumhuriyet dönemi ve son 50 yıllık göçler olmak üzere ciddi olarak tarihi süreçteki göç bilgileri açığa çıktı. Son 20 yıldaki üniversite ile gelen 30 bin civarındaki öğrenci ve akademisyen/idareci/hizmetli kesimle 50 binleri bulan yeni göç hareketi de bu etkinlikte tespit edilmiş oldu.

Bir başka mesele (belki de işin mutfağında yer alan benim meselem), bu göç hareketlerinin kültürle olan ilişkisidir. Genel de göç ve kültür ilişkisinin 2 boyutu bulunuyor. Birincisi; kültür durarak, bir yerde kalarak biriktirilir. Dolayısıyla, göç ederek kalıcı kültür oluşturmak mümkün gözükmemektedir. İkincisi ise, kültür bir başka kültür ile sentezlendiğinde gelişebilir. Hiçbir etkileşim içinde bulunmayan bir topluluğun oluşturduğu kültür, gelişmez. Dolayısıyla, göç ile kültürel gelişmenin doğrudan ilişkisi bulunur.

Bu 2 boyuta yerel de örnekler verelim. Çanakkale devamlı göç aldığından çok çeşitli kültürlerin erozyonuna sahiptir. Kentte baskın bir kültür bulunmaz. Öbür yandan, çok kültürlü yaşamımız birçok evrensel gelişmeyi yaratmıştır. Diğeriyle birlikte yaşamak, uzlaşı, barış, cins ve diğer ayrımcılığın az olması, uluslararası açıklık, hızlı etkileşim vb. gibi kavramların bu kentte gelişkin değerler olarak varlığı gözlenmektedir.

Velhasıl, göç ? kültür meselesinde bu kavramlar üzerinden, yerel birikimleri de katarak iyi bir tartışma yürütmek lazım…

Mimar İsmail Erten Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir