Helles Geçidi’nde Birkaç Argonout: “Poetza” Fanzin Yayında!

15 Şubat 2014

“Poetza” Şiir Ağırlıklı Edebiyat, Kültür-Sanat Fanzini Çanakkale’de yayın hayatına başladı. Mustafa Berkay Işık’ın çalışmaları sonucunda oluşturulan ve 2014 Şubat ayında ilk baskısı gerçekleştirilen ‘Poetza’da; Betül Yegül, Gökman Yener, Hakan Kartal, M.Ö. Karadağ, Mustafa Berkay Işık, Onur Akyıl, Onur Özer, Onur Tekin ve Volkan Hacıoğlu’nun çevirisiyle Thomas Chatterton gibi isimler yer alıyor. Poetza’nın, Divit ve Troya Kitabevi’den uygun bir katkı payı ile temin edilebileceğini söyleyen Işık, Fanzin’e eserleriyle destek vermek isteyen gönüllülerin facebook.com/poetza ve mvstafaisik@gmail.com adreslerinden iletişime geçilebileceğini belirtti.

Helles Geçidi’nde Altın Post Peşinde Birkaç Argonout
İlk sayısında 100 adet kopya olarak, okura şiir içeriğiyle sunulan Poetza’nın şiirin yanı sıra öykü, deneme, illüstrasyon, fotoğraf vb. eserlere de açık olduğunu belirten Mustafa Berkay Işık, fanzinin ilk sayısındaki ‘Editör Yazısı’ bölümünde şu ifadelere yer verdi:

“Dilimiz yanlışa dönmeyecek, yazıyı yeniden keşfetmeyeceğiz; düzünü bildiğimiz mantığın tersini de rüzgarımızda kurutacağız. Dilimiz dönmeyecek yanlışa, dilimizin döndüğünce, parmağımızın yazdığınca “Poetza” diyeceğiz. Türkiye şiirine pohpohlanmış reklam kahramanları üreten anaakım Edebiyat mafyaları’nın tersine anti-kahramanlar, anti-şairler çıkmasına vesile olan herkesle kolkola, omuz omuza yürümekten bahsediyoruz. Düşeriz, sendeleriz, yuvarlanırız, sekteye uğrarız ama ideallerimizin bir olduğu herkes tutacaktır dost elleriyle. En uzak ihtimal şiir’in dünyayı yeniden kurması: Varsın geç olsun belki güç olsun ama olsun. Emek için emeklemekle başlıyoruz yola, Baba burnu’ndan, Çanakkale’den. Omurgamız dürüst şiir, çağının duyarlılığını taşıyan şiirdir. Poetza’nın amentüsü de budur.
Helles geçidi’nde birkaç Argonout olmaktan bahsettik. Altın post, sizce neyse bizce o değil, onu anladık. Aramaktan, denemek ve yanılmaktan, şiirin acemisi olmaktan bıkmayacağız anlaşılan o ki. İlk atalarımızın, neanderthal’ler ile cinsel teması gibi şaşkınız şiiri görünce. Uzay’a ilk ayak basanlar, Ay yüzeyinin tozunu genizlerine çekememiş olabilirler ama o yanmayı, toprağa yüz sürme deneyiminin heyecanını şu an bile duyan, duyumsayan kaç kişiyiz onu merak ettik çokçası. Belki dinlerden, törelerden, genelgeçer ahlaktan ziyade bizim varoluşumuzu anlamlı kılan bizim eylemlerimiz ve dünyaya karşı estetik bir duruşumuzdur. Altın’ı üstünü zehirli kusmuklarıyla mahvetmeye, soluğunu ve suyunu pelin ile zehirlemeye çalıştıkları Troas’ın, İda’nın taşı, toprağı,suyu, başağı olmayı seçtik. Zeytinimiz büyük tılsımların, simyanın altın suyunu verir bize. Dirimiz burada yoğruldu; ölümüz burada tohumlara gebe. Seçebileceğimiz erdemlerin arasında en birincisidir çünkü o! Güzellikse, biz, Paris ile aynı yazgıyı yaşıyoruz Aphrodithe’ye gönüllü kanmakla. Homeros’un dilini, gözündeki bağı çözen, ufkunu genişleten Aristotales’in…
Toprağımıza insanlara addedilen çirkin bahtını pay görmüyoruz. Körlüğe bile ilham veren bir güzellik coğrafyası burası. Bilgelerin zihinsel çocuklarıyız biz, tıpkı Athena’nın kafasından doğan ulvi ışıklar gibi.
Onun için; “Son söz diye bir şey yoktur, olsa olsa, HAYDİ!”

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir