Paylaşılan Yalnızlık Mı? Yalnızlaştırma Mı?

Çanakkale Kent Müzesi 2013 yılının uzunca bir bölümünü mimarlık üzerine etkinliklerle geçiriyor. Bu kapsamdaki bir söyleşi de mimar Devrim Uysal tarafından ve dezavantajlı gurupların kenti ve mimarlığı alanlarında yapıldı. Devrim?in yüreğine sağlık, hem zor ve çetrefilli bir konuyu bizlere işaret etti, hem de ciddi sorular sordu… Söyleşisinde pozitif ayrımcılık kelimesini hiç kullanmaması dikkatimi çekti.

Biliyoruz ki, yenidünyanın yeni trendi çoğulcu bakış açısıyla tüm farklılıklara (din, dil, ırk, etnisite, cins, renk farkı olanlara) ve de dezavantajlı gruplara (çocuk, genç, kadın, yaşlı, engelli, yoksul) pozitif ayrımcılığı önemli bir hak olarak sunuyor. Devrim arkadaşın da ifade ettiği gibi, bu yeni trendi uygulamanın sonuçları hiç iç açıcı değil. Keza pozitif ayrımcılığa tabi tutulan kesimler gittikçe toplumsal yalnızlaşmaya, sosyal-kültürel yaşamdan koparılmaya doğru sürükleniyor.

Aslında bizzat kararın ve paranın iktidarları, bu durumu bizzat kendi lehine çeviren uygulamalara doğru yol alıyor. Kimi uygulamalar meseleyi sadaka bağımlılığına doğru sürüklemiş durumdalar. Zaten dezavantajı olan kesimleri pozitif ayrımcılık adı altında iktidara bağımlı ve muhtaç hale getirme süreçleri yaşanmaya başlandı. Bu pozitif ayrımcılık kavramını evrensel ve demokratik bir hak olma bilincinden yoksun bazı dezavantajlı kesimlerde, verilen sadakanın veya bağımlı muhtaçlığı kendi lehine çevirme gayreti ve kişisel çıkara dönüştürme gafletine düşmektedir. Kimi eşdeğer konulu derneklerin yöneticilerinde bu tür çıkar kavgalarını görürüz.

Aynı dönemde bir tabela gördüm; Altın Yıllar Yaşam Merkezi… Sonrasında meraktan birkaç sondaj yapıp meseleyi öğrendim. Çok ilginç bir proje, tanımı şöyle yapılmış; “Çanakkale Belediyesi tarafından hazırlanarak Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğü ortaklığında yürütülen ve Güney Marmara Kalkınma Ajansı 2013 Sosyal Mali Destek Programı kapsamında kabul edilen Çanakkale Belediyesi Altın Yıllar Yaşam Merkezi Projesi’nde 65 yaş ve üzeri kentlilerimize yönelik faaliyetler veriliyor.”

Bir başka hatırlatma, yine bir sivil organizasyon olan ÇAKADER tarafından 15 yıl kadar öncesinin çok ortaklı projesi olan Huzurevi, bu kette yaşlılara yönelik birçok badireye rağmen hizmet vermeye devam ediyor.

Belirtmek lazım, her iki organizasyonda da yaşlıların bir araya toplulaştırılıp sorunlarını topyekün çözmeye dayalı bir anlayış hakimdir.

Çekinmeden sormak lazım; yaşlılar için çok iyi niyetlerle yaşama geçirilen bu projeler paylaşılan yalnızlığın sona ermesi midir? Yoksa; bizzat toplumsal yaşamın diğer sosyal çevrelerinden soyutlama ve yalnızlaştırma mıdır?

Batı bu tür uygulamalardan son derece ciddi dersler almıştır. Bu tür merkezler, mekanlar ve yapılar çoktan terk edilmiştir. Yaşlı evleri, huzurevleri, kadın evleri, genç evleri, çocuk yuvaları, özürlü – engelli ? sakat merkezleri, yoksullar için barınaklar vb. benzerliklerin bir arada tutulduğu mekan ve organizasyonlar artık demokratik olarak rağbet görmüyor. Keza buralarda soyutlaşan yaşamlar, diğer farklılıklarla birlikte olamadığından zenginleşemiyor.

Yaşamlarımızın zenginleşmesinin formülü, diğeriyle birlikte olmak, yaşamak ve her şeyi paylaşmaktır.

Bir laf vardır; “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüdür.” Ne yazık ki iyi niyet her zaman doğru sonuçlar vermiyor. Mesele; demokratik hak, görev ve sorumluluklarımızı evrensel değerlerle yerine getirebilmek ise; bunun başı etraflıca meseleyi araştırmak, tartışmak ve yanlışları doğruları tespit ettikten sonra uygulamaya sokmaktır. Eğer yanlış yapılıyorsa, yanlıştan geri dönmek ve doğruya geçmek de bir erdemdir.

Tartışma başlamıştır…

Mimar İsmail Erten Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir