Şarlan, İstanbul Barosunun Olağanüstü Genel Kurulunu Değerlendirdi

20 Mart 2013

Baro Başkanı Avukat Bülent Şarlan İstanbul Barosunun Olağanüstü Genel Kurulu sonuç bildirgesi hakkında açıklamada bulundu.

Baro Başkanı Avukat Bülent Şarlan İstanbul Barosunun Olağanüstü Genel Kurulunun, Türk Hukuk Tarihinin “olağanüstü” nitelemesiyle anılacak çok özel bir zaman diliminde yapılmakta olduğunu söyledi. Şarlan; “Bugün; meslektaşlarımızın mahkemelerdeki görevlerini ifa etmeleri engelleniyor. Avukatlar, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü duruşma salonlarına cübbelerini asıp çıkmazlarsa, müvekkillerine zarar verdikleri kanısındalar… Mesleğimizin itibarsızlaştırılmasına yönelik bir stratejinin sinsi taktikleri uygulanıyor. 38 meslektaşımız, mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklu… Ve nihayet, Genel Kurulumuzun henüz 5 ay önce belirlenen iradesi hiçe sayılmaya çalışılıyor. Avukatlar olarak, bugün gelinen nokta itibariyle, soluduğumuz zaman diliminin adalete olan ihtiyacını haykırmayı görev sayıyoruz. Biz avukatız ! Eşitlik ve özgürlük gibi değerlerden türeyen insan hakları kavramının ” ahlaki talep” olduğunu içselleştirmiş bir mesleğin mensupları olarak, bu taleplerden asla vazgeçemeyiz. Bizce, siyasal iktidarın demokratik meşruiyeti, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının gerekçesindeki güç değildir. Hak ve özgürlükler, çoğunluk ideolojilerinin tartışmalı değerlerine feda edilemez. Siz ister özel yetkiler atfedin mahkemelerinize, isterseniz yönetimlerinizin sıkı mahkemelerinde yargılamalar yapın; biz yasalarla kurulmuş olsa bile bu kararların toplum vicdanında “haklı” olmadığını biliriz. Biliriz ve söyleriz. Biz avukatız! Mesleğimize ilişkin biriktirdiğimiz bütün duyarlılıklarımız, kaynağında savunma hakkını ve halkın hak arama özgürlüğünü barındırır. Teslim olursak, adaleti teslim ettiğimizi biliriz biz… Tarih boyunca ilmeğe doğru uzanan her boyun bizimki olsa da teslim olmayız . Romalıların kölelerinden bile esirgemedikleri savunma hakkının kutsallığına yüklediğimiz anlam, toplumsal adaleti temsil ederken verdiğimiz savaşımın kaynağındaki öyküyü oluşturur. Irk, din, dil, renk ayrımı bizim meşguliyet alanımız değildir. Hak ihlalleriyle karşılaşanların kimlik ve düşüncesine bakmaksızın yanında yer alırız biz. Adalete ulaşmaktaki en teme! aygıtın savunma olduğu gerçeği, bütün birikimlerimizin beslendiği temel kaynaktır. Biz, savunmanın ihmal edildiği, görmezden gelindiği, şekli unsura dönüştüğü bir yargılamayı “adiI” sayamayız. Biz adaletin – ayrımsız biçimde – herkes için gerekli olduğuna inanırız. Savunmamızın, “hiçbir kısıtlamaya tâbi olmaksızın” yapılabilmesine dair duyarlılıklarımız, sadece tecellisine çalıştığımız adalet içindir. Biz avukatız! İktidar erkinde ifadesini bulan güç, giderek olağanüstü gelişen bir cesamete erişirse, başka deyişle kendisini yargı denetiminin dışında tutarsa, sadece kuvvetler ayrılığının işlevini yitirmekle kalmayacağını, büsbütün adaletin yitip gideceğini biliriz biz. Yargı denetiminden kurtulup, sınırsız bir erk alanı açarken beslenen canavarın, onu besleyenlere yöneldiğini tarih boyunca çok yaşadık biz. Evet Biz avukatız. Bir gün herkese gerekiriz biz. Yargıyı kuşatıp, esir alsanız da bizi teslim alamazsınız. Darbelerden, darbelerin sıkıyönetim mahkemelerinden, DGM’lerden, ÖYM’lerden aldığımız derslerin birikiminde oluşan gücümüzle hiç biat etmedik biz… 12 Martın 12 Eylülün işkencelerinde hiç bükülmedi bu levha. Yargıyı siyaset stratejilerinin taktik alanları olarak kullananların, tarihte aldıkları yeri hep biz tayin ettik. Toplumsal adaletin temsilcileri olarak taşıdığımız terazi, haklılığımıza olan inancımızı hiç hafife almadı. Biz bütün adalet mücadelelerinin onurlu savaşçıları olduk. Şimdi de öyle olacak. Yargıyı siyaset eliyle susturup, savunmayı polis eliyle kriminalize ederek kamuoyu desteği sağladığınızı düşünseniz bile susmayacağız biz… Tutuklu tüm meslektaşlarımıza inanarak, onların sadece savunma hakkı uğruna mahpus yattıklarını söylemeye devam edeceğiz. Kimlerin avukatlığını yaptıklarına ilişkin bir sorgulamayı da, susma hakkının kullanılmasına dair bir tavsiyenin sorgu konusu yapılmasını da şiddetle reddediyoruz. Biz ayrıcalık istemiyoruz. Altında imzanız olan taahhütlere uymanız gerektiğini söylüyoruz. B.M. Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipleri içeren Havana Kurallarının ifadesi ile; “hiç bir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmeleri güvence altına alınmış olan avukatların kabul görmüş mesleki ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma, veya idari, ekonomik veya başka tür yaptırımla sıkıntı çekmemeleri veya tehditle karşılaşmamaları/ Hükümetlerin sahip bulundukları erk eliyle sağlanır. Demokrasi İddiasının hak edilmesindeki temel koşul konumunda bulunan hak arama özgürlüğü için verdiğiniz sözlere uymanızı istiyoruz. Biz bu sözlerin takipçisi olacağız ve bu uğurda mücadeleye devam edeceğiz. Örgütlü gücümüzü, Baromuzu da size teslim etmeyeceğiz. Özgür biçimde 5 ay önce belirlediğimiz irademize sahip çıkıyoruz. 5 ay önce burada belirlediğimiz iradeyi yalnızca biz değiştirebiliriz. Baro yönetimi görevinin başındadır ve seçimle geldiği yerden seçimle gidecektir.Hiçbir kişi ve kurum bu konuda söz söyleme veya bu durumu değiştirme hakkına sahip değildir. Avukatların demokratik iradelerine tasallut edenler, çok ağır bir yanıt ve ders alırlar. Özgür irademiz dışındaki her gelişmeyi, örgütümüze dönük bir darbe olarak niteleyeceğimiz bilinmelidir. Savunmaya yönelik bu saldırıların giderek Baromuza kadar vardırılmış olması, onun da susturulmasını amaçlıyorsa, bu amaca asla ulaşılamayacağı bilinmelidir. Meslek örgütümüzün seçimlerindeki farklılıklarımız, mesleğimize yönelen saldırılar karşısında “yekvücut” bir davranış biçimine dönüşür. Barolara saldırılarak avukatların susturulması, halkın hak arama özgürlüğünün yok edilmesi anlamına gelecektir. Buna asla izin vermeyeceğiz. Baromuzu ve onun yöneticilerini yargılamaya yönelik komplolara da boyun eğmeyeceğiz. Meslektaşının haklarını korumakla görevli olan yöneticilerin bu görevlerini yerine getirdikleri için yargılanmalarını, savunmaya yönelik saldırılardan alınan bir pay olarak niteliyoruz. 17 Mayıs 2013 tarihinde Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmada, kamuoyunun da tanık olacağı güç, bükülmeyi reddeden bir Özgün haykırış olacaktır. O gün yargılanacak olan baro yöneticileri değil, yargının bizzat kendisidir. Tüm Yurttaşlara Söz Veriyoruz ki; Avukatlar, hak arama özgürlüğü için mücadele vermekten asla vazgeçmeyecektir. Asla egemenlere teslim olmayacağız. Meşru müdafaa hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu ülkede avukatlar var.” dedi.

[Medya Hedef]

Filtreler:
Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir