Tabip Odası: “Hekimler, Çanakkale’de ve Kaz Dağlarında Altın Çıkarılmasına Karşı!”

09 Ekim 2012

Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı ve Çevre Komisyonu tarafından yapılan basın açıklamasında Tabip Odası’nın Kaz Dağları bölgesindeki altın madenciliği konusundaki endişeleri dile getirilirken, bu endişeleri Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin de paylaştığı ve önümüzdeki günlerde yaşananları yerinde görmek amacıyla Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin Çanakkale’ye gelmeyi planladığı belirtildi.

Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı ve Çevre Komisyonu tarafından yapılan basın açıklaması şöyle;

Herkesin bildiği şekliyle hekimler, toplum ve aile sağlığı merkezleri ile hastanelerde hasta olan ya da yaralanan insanları tedavi etmeye çalışırlar. Onların acılarını paylaşırlar ve hafifletmek için yardımcı olurlar. Bu, dünyanın her yerinde herkesin bildiği ve hekimliğin en çok bilinen yönüdür. Bu haliyle hekimlerin, toplum ve aile sağlığı merkezleri ile hastanelere başvuracak hastaları tedavi etmek amacıyla beklemek dışında başka bir görevleri bulunmamaktadır.

Ancak çağdaş tıp anlayışında hekimleri, hastalardan daha fazla sağlıklı insanlar ilgilendirmektedir. İçgüdüsel tıptan, Hipokrat’tan, Galen’den, İbn-i Sina’dan, Pasteur’dan günümüze ulaşan en değerli bilgi insanların hastalıklardan korunmasının mümkün olduğudur. Bu değerli bilgi sayesinde bugün yüz yıl önce kitlesel ölümlere yol açan birçok hastalık artık sadece tıp tarihi kitaplarında yer almaktadır.

Bu nedenle, hekimlerin asıl işlevi, hasta olanların tedavisi değil, sağlıklı olanların korunmasıdır. Hipokrat’tan beri hastalıkların en önemli nedeninin kötü çevre koşulları olduğu bilinmektedir. Kirli içme suları, kirletilmiş toprak ve zehirli sular ile yetiştirilmiş besinler ve kirli hava hep hastalık nedeni olagelmiş; bazen de kitlesel ölümlere neden olan salgınların kaynağı olmuştur. Örneğin 1850’li yıllarda Londra şehrini kırıp geçiren kolera salgının nedeninin içme suları olduğu John Snow tarafından görülmüş; salgın önlenebilmiştir.

Bu nedenle biz hekimlerin yaşadığımız çevre ve çevrenin sağlığı ile ilgilenmesi tarih boyunca bir zorunluluk olmuştur.. Çünkü insan doğasının ihtiyacı olan fiziki, biyolojik ve sosyal bir çevrede yaşayabilmek, sağlığın en önemli ön koşuludur.

Çanakkale ili, yarıya yakın ormanlık alanı, temiz havası, denizi, sanayi ile kirletilmemiş coğrafyası ile bir insanın sağlıklı yaşayabilmesi için ülkemizdeki en ideal illerden biridir. İl, tarım alanları, deniz ürünleri, ormanları ve su kaynakları ile kendi nüfusunu besleyebilme potansiyeline sahiptir ki bu sağlıklı yaşam için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Hatta bölgemizde yetişen ürünlerin fazlası başta İstanbul olmak üzere birçok ilde tüketilmektedir.

Ancak ülkemizin de dünyanın birçok yerinde sağlıklı yaşamın kaynağı olan bu ahenk, altın şirketleri sermayesinin saldırısı ile karşı karşıyadır. Şimdilik Çanakkale ilinde bulunan Kirazlı, Ağı Dağı, Halilağa, Çamyurt, Lapseki ve Bayramiç bölgelerinde altın madeni işletme faaliyeti için son aşamaya gelinmiştir. Bu bölgelerinin ÇED süreçleri tamamlanmış işletmeler için ruhsat alması son izinler aşamasına geçilmek üzeredir.

PEKİ, BUNDAN SONRA NELER OLACAKTIR.
Eğer karar verme sorumluluğunda bulunan yöneticilerimiz, kendilerini tarihe geçirecek ruhsat verme hatasını yapacak olurlarsa, önce bölgede bulunan ormanlar yok edilecektir. Daha sonra yaşam için gerekli olan toprağın verimli üst kısmı sıyrılacaktır. Daha sonra hedeflenen altın rezervinin tamamına ulaşılıncaya kadar maden bölgesindeki kayaçlar çıkarılacak ve altın elde edilebilmek için gerekli olan küçüklüğe kadar ufalanacaktır. Sonra bu değerli malzeme siyanürden geçirilerek içindeki altın ya da gümüş gibi metaller alınacak geriye hiçbir değeri olmayan liç ve yanında ekonomik olmayan kayaç yığınları ile atık su havuzları bırakılacaktır. Bu işlem için bölgedeki tüm yer altı ve yer üstü su kaynakları kullanılacak hatta su yetmeyeceği için Zeybekçayırı köyünün yakınlarında bulunan Bıçkı Deresi üzerinde yapılacak olan Altınzeybek Barajından su getirilecektir. Yani bölgedeki su bitirilecek, başka havzalardan su taşınacaktır.

PEKİ, NEDEN?
Çünkü kökeni, Kanada’da olan herkesin ismini çok iyi bildiği uluslararası altın şirketinin ortakları daha fazla zengin olmak istemektedirler.

NE PAHASINA?
Çanakkale’de kurulmuş olan yaşam ahenginin ve halkın yok edilmesi pahasına.

SONUÇLARI NE OLACAK?
Ormanlık alan geri dönüşümsüz olarak yok olacak. Bölgenin kendini besleyebilen tarım sistemi yok olacak. Belki de Bursa’nın efsanevi olan kestane şekerlerinin bile kaynağı olan kestaneler yok olacak. Çanakkale ve köyleri susuz kalacak ya da su kaynakları ağır metal zengini asidik sulara dönüşecek. Tarım ve ormancılık ekonomisi çöken insanlar bölgeyi terk etmek zorunda kalacak. Su ve toprak kirliliği, bu bölgeden beslenmek zorunda olan insanların kanser ya da başka kronik hastalıklara yakalanmasına neden olacak.

Bütün bu manzara belki de bugünden öngörebildiğimiz sorunların sadece bir bölümünü oluşturacaktır. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki Çanakkale ve Kaz Dağları Bölgesindeki altın madenciliği bölgede kurulmuş olan fiziksel, biyolojik ve sosyal sağlık kaynaklarını tehdit etmektedir.

En önemlisi de bu sorunları bugünden itibaren dünyaya gelen çocuklarımıza ya da torunlarımıza miras bırakacağız. Bizler bugün Gelibolu yarımadasında yatan dedelerimizi saygıyla anıyorsak, bize huzur içinde yaşayabileceğimiz özgür bir yurt bıraktıkları içindir. Eğer bugün, milyonlarca yılda oluşabilmiş bu güzel coğrafyayı, uluslararası altın şirketlerinin vahşi dişleri arasına bırakırsak kanser ve kronik hastalık salgını içinde kıvranacak olan bizden sonraki nesillerin aynı saygıyı bize göstermelerini bekleyemeyiz.

KARAR VERİCİLERİ HEKİMLER OLARAK BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ.
TARİHİN BİZİ HAKLI ÇIKARMASINI İSTEMİYORUZ.
Çanakkale Tabip Odası ve Çevre Komisyonu üzerinden kamuoyu ile paylaştığımız bu endişeleri Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de paylaşmaktadır. Bu nedenledir ki, önümüzdeki günlerde yaşananları yerinde görmek amacıyla Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Çanakkale’ye gelmeyi planlamaktadırlar.

Karar verici pozisyonunda bulunanlar, lütfen bir kez daha düşünün!

Unutmayın ki günümüzde artık hiçbir bilginin gizli kalmasına imkân bulunmamaktadır. Gelecek nesillerin Çanakkale ve Kaz Dağları bölgesinin nereden nereye ulaştığını ve neden böyle olduğunu anlayabilecekleri kadar fotoğraf, film, rapor, basın açıklaması ve mahkeme dosyası bulunmaktadır.

Bu nedenle emin olun ki insanlar bugün cennet gibi olan bu bölgeyi 25-50 yıl sonra susuzluk, işsizlik ve hastalıklar nedeniyle terk etmek zorunda kalırlarsa, buna neden olanları da anmayı ve hesap sormayı ihmal etmeyeceklerdir.

Çanakkale Tabip Odası çatısı altındaki hekimler bu uyarıları, koruyucu ve önleyici hekimliğin bir gereği olarak yapmayı görev kabul etmektedir.

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir