Yenice Neyin Gerisinde?

Yerel gazetenin başlığını okuyunca, merak ettim.
Soruyor.
Yenice 10 yıl geride mi?
Alt başlıkta da;
Yenice Belediye Binasındaki Cumhuriyet’in 75. yılı Tabelası Daha Değişmemiş.
Şimdi bu haberden ders çıkarmak için, “geride” kelimesi ile “değişim/değişme” kelimelerinin yüklendikleri anlamlara bakmak lazım.

Yenice geride derken;
Yaşam biçiminde mi, eğitimde mi, teknolojide mi, giyim kuşamda mı?? Ne bileyim hangi konuda geride?
Belediye Başkanı Sayın Veysel ACAR, “Diş Hekimi.” Demek ki geride değil.
Yenice’de okumuş birçok insan var. Her meslek grubunda kariyer sahibi insan.
Türkiye’nin en iyi sinema yönetmeni, Yeniceli.
İbrahim Bodur, Yeniceli.
Halk Bankası Genel Müdürlüğü yapmış, Ahmet Demirbaş Yeniceli.
Daha çok kişi sayabilirim.
Evlerimizin içi, teknolojinin getirdiği aletlerle dolu.
Sokaklar, son model arabalarla.
Çağdaş yaşam için gerekli her şey evlerimizde var.
Çağdaş giyinmesini de biliyoruz. Marka tutkumuz ve takıntımız da var.
Gelenekçiyiz.
Bindallı da giyeriz. Yandım Ayşe’de oynarız.
Modern dans bilenimiz de vardır.
Tarihten gelen, dokumuzu da bozmuyoruz.
Değişim, bize yabancı değil.
Neyin gerisindeyiz?

Geride” dersek,
Bir otobüsün ön koltuğu varsa, arka koltuğu da var. Arka koltukta oturan, geride oturmuş olur.
Bayramda sıra olan öğrencilerin bir kısmı, geride olmak zorunda.
Konvoy olmuş araçların, tümünün önde olması mümkün değil.
Ben geride olabilirim.
Fikir ve düşünce olarakta ileri de.
Unutmadan söyleyeyim.
Yenice, Çanakkale’nin en gerisinde, Çan’dan sonra. Uzaklık olarak.

Değişim;
Kültürel ve teknolojik olarak çağın gereklerine ayak uydurmak.
Otomobil varken hala eşekle yolculuk yapmakta inat ediyorsanız, değişime karşısınız demektir. Basit olarak.
Değiştirme;
Eskiyen, kullanılamayacak durumdaki bir eşyanın yenisini almak.
Yeni ayakkabı, elbise almak, eskilerini atmak gibi.
Yada eski televizyonu kaldırıp, yeni bir televizyon almak gibi.
?
Yenice?de geçmiş günleri çağrıştıracak, çok şey bulmak mümkün değil.
50 yıllık bir dükkan tabelası bulamazsınız Yenice?de.
Biga’da var.
Çanakkale’de, ‘Aynalı Çarşı‘nın olduğu sokakta var.
Çan’da da var.
Yenice’de yok.
Hani şu bir tahta üstüne yazılmış, dükkân tabelaları. Dükkânda ne satıldığını ve sahibinin adı yazılı tabelalar.
Bize geçmiş günleri hatırlatan.
Yenice’de deprem sonrası Yugoslavların yaptığı “deprem evleri” vardı. Tek tip ve estetikti bu evler. Onlar bile bozuldu, bozdular.
Marmara Parkı” keşke eski haliyle yenilenseydi.
Değişime değil, bozulmaya kurban gittiler.

Bir tabela yüzünden, “Yenice 10 yıl geride” dersek, haksızlık etmiş oluruz.
Ankara, Beypazarı neden hep gündemde?
Yaprak sarması, ya da baklava sattığı için değil.
Tarihi dokusu bozulmadığı için.
Hala eski dükkânlarda, eski tabelalar asılı. Kimse tarihi dokuyu bozmuyor.
Beypazarı’nda dükkânların camekânlarını ve tabelalarını değiştirin kimse gelmez.
Tarihi doku, teknoloji ile uyuşmaz.

Selçuk’ta Şirince köyünde, evleri yıkın.
Yeni evler yapın. Köy, “çirkince” olur. Kimse gelmez.
Aksaray’da resmi binalar, Selçuklu döneminden kalma, tabelaları da üstünde.
Birçok il ve ilçemizde de durum böyle.
Edirne’yi, Selimiye yaşatır.
İstanbul’u, Topkapı.
Ankara’yı, eski meclis binası?
Diyarbakır’ı kalesi?
Her kenti yaşatan, bir geçmişi ve öyküsü vardır.
Her kenti canlı tutan, bir tarihi simgesi.

Küçükkuyu, Adatepe’de evler niye değerli?
İnsanlar, tarihi mekânlara ilgi duyuyorlar.
Kerpiç ve taş evler, tarih yüklü.
Değerleri, geçmişte saklı.

Çanakkale’ye ilk defa gelen birisinin ilgisini, TOKİ evleri çekmez.
Kilitbahir?e gider. Saat Kulesi’ne bakar. Aynalı Çarşı’yı merak eder. Yalı Han’a gider oturur. Truva’yı gezer. Şehitlikleri dolaşır. Arkeoloji Müzesinde bir gününü harcar.

Eskiyi yıkıp yenisini yapmak hiçte “ilericilik” değil.
Asıl ilericilik, tarihi yaşatmaktır. Tarihi dokuyu bozmadan, yenilikler üretmektir.
Geçmişle, gelecek arasında bağ kurmaktır.

Yenice, tarım ve hayvancılıkla geçinen bir yer.
Sanayi yok. İşyerleri yok.
İnsanlar, bilek gücüyle çalışırsa kazanır.
Onun için kurudur yüzümüz, ellerimiz ondan nasırlıdır.
Elimizde, bize cömert davranan bir doğa var. Ormanlar var. Belki de bizler, içinde “yaşadığımız cennetin” farkında değiliz.
Ama biz mutluyuz.
Olsun, biz “geride” olalım.

Tabelalar, bir kentin kimliğidir.
Eskimiş diye tabelaların kaldırılması, bir yerleşim yerini geriden alıp ön tarafa koymaz.
Cumhuriyet’in 75.yıl tabelası, kaldırılacak değil, yaşatılacak bir tabeladır.
Cumhuriyetin yaş kütüğüdür o.
100. yılda da, daha muhteşem tabelalar asılacak.
Tabelalar, yan yana olacak.
Görenlere, M. Kemal Atatürk?ü hatırlatacak.
Kurtuluş Savaşını hatırlatacak.
Çocuklar, gençler, “Cumhuriyeti” hatırlayacak.
Unutmayın! Bazı önemli günleri yaşatmak için, hatıra paralar ve de pullar bastırılır.

Nasıl ki; evlerimizin en güzel köşelerinde dedelerimizin, ninelerimizin fotoğrafları asılı.
İndirmeyi bile düşünmüyoruz onları.
Nasıl saklıyoruz eski fotoğrafları.
Öyle yaşatmalıyız, bazı tabelaları.

Yaşadığımız yerdeki tabelalar da, bizim için çok değerli.
Ben indirmiyorum. İndirilmesini istemiyorum.
Her belediye binasına geldiğimde, hatırlamak istiyorum.
Cumhuriyet’in 75.yılını.
Her zaman, hatırlamak istiyorum.
Bu yurdu bize verenleri ve borçlu olduklarımızı,” unutmak istemiyorum.

Siz bana 10 yıl, 20 yıl geride deyin.
Değişmeyecek bu adam deyin.
Yenice, 10 yıl geride deyin.
Ben değişmeden de değişirim.

İlimde,
Sanatta ve kültürde,
Siz merak etmeyin!
Ben değişirim.

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir