Yenice’nin Doğası

Yenice’nin doğası.

Üstünde taşıdığı insanları, bütün canlıları mutlu etmek.

İnsanın doğası.

Üstünde yaşadığı her yeri mutsuz etmek.

*

Hiç kimse kusura bakmasın.

Doğa yürüyüşleri, şenlikler eğlenceler hepsi birer bahane.

İnsanın doğayı, talan etmesi şahane.

Yaman bir çelişkinin içinde debelenip gidiyoruz.

Yaşam alanlarımızda, sessiz sessiz gitmekte.

*

Bundan onbeş sene önce, bugünkü gibi Kazdağları’nı talan edip, altın arama çalışmaları yoktu. Doğanın içinde, insanların yaptığı bazı yanlışlıklar, bir iki yıl içinde kendiliğinden düzelir, eski haline gelirdi. Şimdiki gibi, büyük bir çevre talanı gözlenmiyordu. Büyük iş makineleri, kolay üretim için kullanılan kimyasallar… Doğada talan iyice hızlandı. İnsanlar geliştikçe, daha çok çöp üretiyorlar. Kontrolsüz üretilen çöplerin, atık kimyasalların oluşturduğu kirlilik, doğada telafisi ve tedavisi çok zor yaralar açmakta. Kanser olmakta doğa.

Çanakkale’nin birçok ilçesinde, doğa şenlikleri yapılmakta.

Altın arayıcıları da Kazdağları’nı delmeye, deşmeye devam etmekteler. Su kaynaklarının, önümüzdeki yıllarda, ne hale geleceği belli değil.

Çevre sorunlarının artışı ve şenlikler…

Günümüzde, yaman bir çelişki.

Neyse.

Yenicede “16.Yenice Kazdağ Doğa Yürüyüşü ve Şenlikleri” bir kez daha gerçekleştirildi.

Ben sadece, 9 Haziran gününü biliyorum.

Bilmediğim konuları yazacak değilim. Bazı durumları görmek, öğrenmek istemediğim için gitmedim, belirli yerlere.

Çöplerin dağınıklılığını görünce, uyuz oluyorum zaten.

Yenilecek pilav, içilecek ayran ve kafaya takılacak bedava şapka, beni ilgilendirmiyor.

Gitme, görme, yazma.

Gitmedim, görmedim, yazmadım.

Uyuz da olmadım.

*

İlçe merkezindeki okullar katkı verirdi, bu şenliklere eskiden.

Artık bir tek “Yenice Meslek Yüksek Okulu” kalmış.

Meslek Yüksek Okulu, her yıl bu etkinliklerin içinde el sanatları sergisi yapmakta.

YMYO Halk oyunları gösterilerini sergilemekte.

Fotoğraflarını gördüğüm defileyi yapmaktalar. Ne defilesi olduğunu ben anlayamadım hala. Defile ile Yenice arasında bir bağ kuramıyorum. Bende bir arıza var galiba.

El sanatları sergisini gezdim. Sergi salonunda kimse yoktu. Sadece belediye çalışanlarından Şerife Hanım odasındaydı. Sorumlu öğrencilerin kahvaltıya gittiklerini söyledi. Doğrudur. Gariplerim açlıktan bir arkadaşlarını nöbetçi bırakmayı akıl edememişlerdir. Gelenler aynalara bakıp “hoş bulduk,” giderken de “güle güle” demişledir kendilerine, benim gibi. Sergide her adımda “Mevlana” çıktı karşıma. Yenice’de Mevlana. Gözüm, Yenice ile ilgili bir şeyler aradı. Minyatürler, aynı kalıptaki el işleri, çiniler, takılar, boyamalar, dokumalar…

Tablolara bakarken dikkatimi çekti birden, bir öğrenci “Yeşilyurt İlköğretim Okulu’nu” çizmiş. Birisi de Ziraat Bankası’nı minyatür tarzı çalışmış. Aynı tarzda, hükümet binası ve bahçesi de var. Adının “Yaprak” olduğunu imzasından anladığım arkadaşı ve imzası olmayan diğer arkadaşları tebrik ediyorum.

Belediye, otogarın üstünü bir “Kültür ve Gençlik Merkezine” çevirmiş, bu yapılanma çok anlamlı ve takdir edilecek durum. Her gün saat, 08.00 ile 24.00 arasında, tüm Yenice halkına açık bu merkez.

“Yenice Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu” kurulmuş, 8 Haziranda konser vermiş. Çok güzel bir sosyal çalışma bu.

*

8 Haziran akşamı, “Sevgi Dili Türkçe Şöleni” düzenlenmiş. İlanda “Farklı Irk ve Renklerin” diye başlayan cümleyi sevmedim. “Farklı Dünya İnsanlarının Aynı Dilde Buluştuğu” şeklindeki bir cümle daha anlamlı olurdu, bence.

“Bilenler kadar, bilecek halimiz” yok ya.

*

9 Haziran Günü, Yenice’nin içinde bir hareketlenme göremedim. Doğa yürüyüşüne gelen misafir var mıydı? Ben mi görmedim? Konser alanında, Yenicelilerden başka kimse yoktu. Basın mensubu da yoktu. Yokluk, çok fazlaydı nedense.

Hala, tanıtım çalışmalarının çok iyi yapılmadığı anlaşılıyor.

Bütün bu sözlerim, konserin yapıldığı alan için geçerlidir.

Konser gecesinde yapılan “müzik yarışması” tam bir komediydi. 2,5 saate yakın bir zamanı gebertti gitti, “Murat,” isimli sunucu.  Adam espri üretmiyor, gevezelik yapıyor sadece.

Hadi sunucu Murat’ı geçtim, diyeyim.

Ben yarışmaya katılmak için, ortaya çıkanlara bakar mısınız? Yenice’de düğünlerde müzik yapan koskoca adam çıkmış, ben de varım demekte. Yuh! Birilerini taklit ederek yarışma kazanmaya çalışıyor. Birisi yerlere oturup alkış alma peşine düşmüş. Tam bir palyaçoluk yaptılar ya. Ne oldu? Seyvanlı küçük karabacak, çekti şamarı sırıklara. Kocaman adamların karizması yerlerde, saçıldı kaldı. Aferin çocuk! O bilgisayar sana helal olsun.

Tamam, bu bir eğlence olabilirdi, ne yazık ki olmadı. Bir geceyi aldı götürdü, berbat edip yatırdı. Kardeşim, beş çocuk alırsın sahneye, güle eğlene üç çocuğu seçersin, 15 dakikada verirsin ödülleri olur biter.

Ne oldu sonra?

Seniha denilen şarkıcıya, zaman kalmadı.

İnsanlar, yavaş yavaş çekip gittiler. Giderler elbette. Sabah kalkıp inek sağacaklar, ardından da biber dikimi var beyler! Yan gelip yatan, aç kalır Yenice’de.

Tesadüfen yanımda oturan Seniha’nın anası “bu insanlar niye böyle?” diye sormaya başladı. Konuşsam kadın beni anlamaz ki.

Seniha’nın sahneye çıkıp “selamünaleyküm” demesi de fena değildi. Birde başkanımız “çok yakışıklı” demesin mi? Ardında birde elbisesine, zor sığma meseleleri…

Bu kız tam bir fiyaskoydu. Bu kadar hızlı şarkı okuyan görmedim. Arkadaki elemanlar da felaketti, ritm sorunları vardı. Seniha arada sırada orkestra şefliği yapmak zorunda kaldı.

Seniha, geldiği yerle ilgili hiç bilgi almamış.

Bir de bir de, güzel oynadığını herkese göstermek isterken, bir seyirciyi sahneye alması, çok gülünç oldu. Üstü Karaköy, altı şişhane birisi, (Temel’in Safinaz’ı gibi) giyimiyle tezat oluşturan bir anlayışta oynamaya başladı, birde “ben mezdeke oynarım” diyerek, acayip hareketler yapması, çok kötüydü ya.

Okuduğu beş şarkı, Çanakkaleli “Teoman Alpay’a” aitti. İki şarkının sözlerini de Yeniceli “Şakir Aksan” yazmıştı. Ne büyük tesadüftü, benim için.

Seniha, şarkılarını okurken çocukların orta yerde koşmalarını kimse görmedi. Aslında meydanda, seyircinin çocukların dolaşmaması saygı gereğidir. Seniha, müzik yarışmasına kurban edildi bence.

Valla, anılarında bizi iyi anlatmaz bu kız.

*

Yenice, doğa yürüyüşü ve şenlikleri yapılacaksa, reklamı iyi yapılmalı.

Yenice dışından, insanların gelmesi sağlanmalı.

Gazetelerden muhabirler davet edilmeli, ağırlanmalı ve ilgi gösterilmeli.

Çanakkale’deki yerel muhabirler bir araçla alınmalı, misafir edilmeli ve uğurlanmalı.

Müzik yarışmasında, verilen ödüllerin değeri nedir ki?

Seyvanlı çocuğa verilen bilgisayar, ne kadar değerli o çocuk için bilemezsiniz.

Yenice Belediyesi için bunlar nedir ki?

Sunucuyu Yenice’den alıp İstanbul’a götürebilen belediyemiz için, gazetecileri ağırlama masrafı ne ola ki?

Böyle etkinliklerde harcanan para nedir ki?

Yenice, “İdris Dayı Çeşmesi’nden” öteye geçmeli.

Benim canım öyle istiyor.

Ben söyleyeyim de…

Bana ne derseniz deyin.

[Görsel: Arşiv]

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir