Yıldızlar da Ağlar Mı?

Ali ERDİN, Edremit?te ya da Havran?da yaşadığı yerden, benim yaşadığım yer olan Yenice?ye ve Bayramiç yöresine ?öteyüz? der.

Bizler de Yenice?den baktığımızda, Kazdağları?nın denize bakan yüzüne, ?öteyüz? deriz.

Ali Erdin, Kazdağları?nın denize bakan yüzünde, biz Yeniceliler de denize bakmayan yüzünde yaşarız.

İkimizin de yaşadığı yerler birbirimize göre, ?öteyüz? olmuştur.

Kazdağları?nın iki yüzünde yaşayan bütün insanlar birbirleri ile sürekli bir iletişim içindedirler.

Aslında, ?Öteyüz? derken kimse birbirinin ötelememiştir.

Yeniceliler için, ?Edremit?in ve Havran?ın? çok büyük anlamı ve önemi vardır.

Edremit/Havran dendi mi, içimize ?sıcacık bir huzur? dolar.

Biz Öteyüz?ün, zeytini, zeytinyağı olmadan yapamayız.

Edremit Körfezi?nde, denize ayaklarımızı sokmadan yapamayız. Zeytin diplerinde yatmadan, yemişi dalından koparıp yemeden kaşıntımız geçmez.

?Parasız ve işsiz? kaldığımızda soluğu Edremit?te alırız.

Bizim Yenice?de;

?Yorgan simit, haydi Edremit? sözünü boşuna söylememişler.

Yeniceli olup ta, ?Edremit?de ve Havran?da zeytin toplamadım? diyen yalan söyler.

Birçoğumuz, Adatepe?nin taş evlerinde yatmıştır.

Denizin içinde bile, zeytin toplayanlar vardır benim gibi.

Körfez?de çok Yeniceliler vardır çok.

Her mevsim ?zeytin hasatı? geldiğinde,  hala Edremit?e gidenler vardır,hem de ailecek.

Her Yenicelinin bir aile dostu, arkadaşı, kardeşi bulunur, Öteyüz?de.

**

Mehmet Başaran?ın bir kitabı vardır. ?Yüreğimin Sesi/Zeytin Ülkesi? adında.

Edremit yöresini, zeytini anlatan bir kitaptı.

**

Zeytin ağaçlarının dibinde,  körpe elleriyle zeytin toplayan ben.

Zeytinin acısından, bir hayatın nasıl fışkırdığını,

Sıcak ülkenin, ayaz yemiş zeytinlerinin, alınteri ile yağ oluşunu,

Kızartılmış bir dilim ekmek üstünde, zeytinyağı ve kekiğin yorgunluğu nasıl kovaladığına şahit oldum.

?Zeytin ve zeytinyağı? bir dilim ekmeğe yakışabilen, en güzel katıktı benim için.

Hala da öyle.

Kızartılmış ekmek ve zeytinyağı.

**

Ben çocukluğumu ve gençliğimi zeytin ağaçlarının dibinde, pamuk tarlalarında yitirdim.

Bulamadım kendimi.

Bir gün geldi ben kendimi, Ali Erdin?in yazdığı kitaplarda buldum.

Ali ERDİN.

Sap gibi zayıf, yüzü alabildiğince kırışık. Yüz çizgilerindeki derin vadilerde yaşadığı günlerin izleri saklı. Ak saçlı, ak bıyıklı bir adam.

?Ali Erdin? adıyla,  ilk defa, 10 Ocak 1994 tarihinde tanıştım. Kızım ortaokulda okurken, kitaplarını satmaya gelmiş Yenice?ye. Edremit?ten getirdiği birkaç koli kitabını, ilköğretim okullarını dolaşarak satmış. Verdiği her kitabı da imzalamış. Kızım bana dedi ki.

?Baba ilk defa canlı bir yazar gördüm.?

Ali Erdin, yazdığı kitapları, kendisi satmaya ve okuyucuya ulaştırmaya çalışan bir yazardı. Köy Enstitüsü?nden edindiği ?çalışmak ve üretmek? ilkesine dayalı yaşantısıyla çok hoşgörülü ve herkese sevecen yaklaşan bir insandı.

Önce insandı.

Öğretmendi.

Hem de iyi bir insandı.

Ben kendisini, 17/08/2003 tarihinde tanıdım.

Yenice Öğretmenevi?nde oyun oynayan öğretmenlerin yanına oturmuş. Suskunca izliyordu, oyun oynayanları. Belki sevmiyordu, oyun oynamayı. Takılıp kalmıştı masaya.

Kitaplarından biliyordum, tanıyordum kendisini.

?Hoş geldin öğretmenim? diyerek aldım kendisini yan masaya.

Konuştuk. Son kitabını getirmişti.

Elindeki kitapların her birinden, birer tane aldım.

Kitapların ön sayfalarına tarih atıp, adını yazıp imzaladı.

Yenice?ye geldiğinde hep görüştük.

**

Ali ERDİN, son olarak ?Atatürk Çocuğu, Cumhuriyet Öğretmeni? adında yazdığı bir kitabını bana imzalayıp verdi. Bana başka kitaplarını da verdi. Bu son görüşmemiz oldu. Para onun için çok önemli değildi.?Yol param çıksın? diyecek kadar kanaatkârdı aynı zamanda.

?Atatürk Çocuğu, Cumhuriyet Öğretmeni? adlı kitabını bir solukta okudum.

Büyük Atatürk?ün sağlığında doğan ve cumhuriyet okuluna kavuşan, daha sonrada köy enstitüsünde okuyan, cumhuriyet öğretmeni olan, Atatürk ve cumhuriyet ilkelerinden hayatı boyunca taviz vermeyen bir kişinin(öğretmenin) duygularıdır yazdığı. Kendisinin gerçek duyguları ve yaşadığıdır anlattığı.

Ali ERDİN,1930 yılında Balıkesir, Havran İlçesi Kalabak Köyü?nde doğmuştur. Savaştepe Köy Enstitüsü?nü bitirip öğretmen olmuştur. Ömrü öğretmenlikle geçmiştir.

Başlıca eserler; ?Kazdağı?nın Sarıkız Efsanesi-Hasat Bitince-Koca Seyit-Yıldızlar da Ağlar mı?- Atatürk Çocuğu, Cumhuriyet Öğretmeni?

Çocuklar için şiir, öykü ve tiyatro eserleri de yazmıştır.

**

?Kazdağı?nın Sarıkız Efsanesi? kitabının 16.sayfasında ?Sarıkız?ın sevdiği oğlanın, Agunyalı (Agonyalı)? olduğunu yazar. Sarıkız?a yangın olan Osman, aslen Yenice?nin Eseler Köyü?ndendir.

Ali ERDİN; Yenice (Agonya) yöresi ile Edremit yöresi insanları arasındaki sosyal ilişkinin, yüzlerce yıldan beri süre geldiğini vurgular böylece.

?Hasat Bitince? kitabında, hasat zamanı zeytin tayfalarının Bayramiç ve Yenice?den geldiğini yazar. Bu birebir gerçektir. Bayramiç ve Yenice yöresi insanı olmasın, zeytin tarlada kalır.

?Yıldızlar da Ağlar? kitabında; ?Cehaletin ve bağnazlığın? egemen olduğu 1930?lu yıllardaki önemli gelişmeleri, aydınlanma hareketini anlatır. Çarpık sosyal ilişkilere parmak basar. Körfez aç kalır.

?Koca Seyit? kitabında ise, gerçekleri anlatır. Koca Seyit hemşerisidir. Birlikte oturmuşlar konuşmuşlardır. Koca Seyit kitabında mucizeleri ve hayalleri yazmamıştır, Ali ERDİN. Gerçekleri yazmıştır. ?Koca Seyit? üstüne, göreceli duyguların ve uyduruk hikâyelerin yapıştırılmasından hep tedirgin olmuştur.

Tarih; hayallerle, masallarla, efsanelerle gerçeğe aykırı söylemlerle yazılamaz/yazılmaz. Gerçek yaşanmış önemli olayların, belgelerle derlenmesidir tarih. ?Kurmaca, hayal ürünü? hiçbir şey ?tarih? diye iletilemez, aktarılamaz, aşılanamaz genç kuşaklara.

?Koca Seyit? bir ?Çanakkale gerçeğidir.? Tarihin akışını değiştiren bir kahramandır. ?Mucize? denilecek bir hayat yaşamamıştır. O; savaştan sonra köyüne döndüğünde, kendisine bir karış toprak kalmamıştır. Köyün, ?topalı körü? paylaşmıştır her yeri, O vatan savunması yaparken, tutulmuştur su başları. Fakir yaşamış ve de fakir ölmüştür, ?Koca Seyit?. Çıplak sırtına gökten ceket bile inmemiştir.

Günümüzde, ?Çanakkale Savaşları? ile ilgili yazılan kitaplar, ?yanlışlarla masallarla, hayal ürünü kurmaca senaryolarla? doludur.

Türklere saldıran İngiliz askerlerini bulut yutmuşmuş.

Cephanesi biten askere, aksakallı sarıklı birisi yardım etmişmiş. Mermi vermişmiş te.

Düşmanın süngülediği asker, ?Ya Resulullah niye geldin? Ben sana geliyordum? demişmiş.

Demiş? Miş muş?

Tarih, bu kadar saptırılamaz.

Ali ERDİN?in kitabını okuyun.

Öğrenin gerçek, ?Koca Seyit?i?.

**

Yöre konuşmalarını da çok iyi bilir. Kitaplarında, kahramanlarını yöresinin şivesi ile konuşturur.

?Nerdeyse öle yılcak şurda gazdım, çapaladım dört beş ağaç dibi anca. Guruluktan hiç iş üremeyoke. Gazmayı furduk mu toprak beton davrı tak tak ediyo. Gazma tevekkelli işlemeyo toprağa? (Hasat Bitince Kitabından)

Ali Erdin, Akçay?da yaşadı, ölünceye kadar. Hep geceleri yazarmış eserlerini. Bir daktilosu varmış. Onunla yazarmış hep. Bilgisayarla anlaşamamış demek ki.

Yine bir gece, daktilosunun başında yazarken, kalp krizi geçirerek ölmüş.

Daktilosuna taktığı son kâğıtta, ?Birlikte olabilir miyiz? Yarın görüşürüz? yazılı olduğu haberi geçti gazetelerde.

2006 yılının Mayıs ayında, ayrıldı aramızdan Ali Erdin.

Edremit Körfezi?nin, ?tek? hikâye ve roman yazarıdır.

Akçay?da evinin olduğu caddeye adı verilmiş.

Heykeli de dikilecekmiş.

Ali Erdin, benim de tanıdığım tek ?canlı? yazardır.

**

O kendi derdini değil.

?Halkın derdini? yazardı.

Yazardı işte.

Bu Dünya?da yazdı, geçti işte.

Ali erdin, sende vuslata erdin.

Gerçekten, erdin.

?Ali ERDİN.?

Gittin.

Gönlümüzdesin.

Şimdi;

?Yıldızlar da Ağlar mı??

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir