Çanakkale İçinde

Çanakkale’de Taksim Gezi Parkı’na Yapılan Şiddetli Polis Müdahalesi Protesto Edildi

Taksim Gezi Parkı’nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere tüm yurtta, demokratik tepkilerini ortaya koyan yurttaşlar Çanakkale’de de günlerdir Gezi Parkı Direnişine desteklerini yaptıkları yürüyüşler ve oturma eylemleri ile sürdürdü.

“Oyu ben aldım, her şeye ben karar verir, her şeye karışırım” diyen bir iktidara karşı

Taksim Dayanışması heyetinin açıkladığı başlıca talepler olan; Gezi Parkı’nın, Park olarak kalması, Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılması, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulması, Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce insanın yaralanmasına, dört yurttaşın ölmesine neden olan sorumluların görevden alınması, gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanması, ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşların derhal serbest bırakılması, 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarda, kamusal alanlarda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesi, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması taleplerine Çanakkale’den de destek olan binlerce yurttaş, günlerce demokratik katılım kanallarını bütünüyle yok eden, her itirazı düşmanca bir refleksle yanıtlayan, kendisi gibi olmayanların inancına, kimliğine, yaşam tarzına, bilime, sanata saygı duymayan bir iktidar anlayışını protesto ederek, “Oyu ben aldım, her şeye ben karar verir, her şeye karışırım” diyen bir iktidar tarafından baskı görmek istemediğini sokaklara çıkarak barışçıl eylemlerle dile getirdi.

“Her yer Taksim her yer direniş”
Süreç devam ederken ve hükümet konuyla ilgili herhangi bir olumlu adım atmamışken 15 Haziran akşam saatlerinde emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na yapmış olduğu baskın sonucunda kadın, çocuk ve yaşlıların parkta olduğu sırada, plastik mermiler, yoğun gaz ve ses bombaları ile şiddetli bir saldırı gerçekleşti. Parkın içinin çok sert bir müdahaleyle boşaltılarak, çadırların dağıtılması, Taksim’e çıkan yolların gaza boğulması, Gezi Parkı ve Divan Oteli’ndeki revirlerin dahi saldırıya uğraması, yaralılara müdahale eden doktor ve hemşirelerin gözaltına alınması, çocukların kaybolması ve yoğun gazdan zarar görmesi, yüzlerce yaralının varlığı tüm yurtta olduğu gibi Çanakkale’de de protestolarla karşılandı.

Çanakkale’de yüzlerce kişi Taksim Gezi Parkı’na yapılan müdahalenin ardından cumartesi gece yarısı sokaklara döküldü. Kordonda yapılan yürüyüşe çevredeki vatandaşların da alkışlar ve ıslıklarla destek verdiği gözlemlendi. 500 kişiye yakın yurttaş Demircioğlu Caddesi’nden feribot iskelesine giden yolun İskele kavşağına kadar sloganlarla yürüyerek İskele kavşağında yola oturmak suretiyle yolu trafiğe kapattı. Burada “Her yer Taksim, her yer Direniş”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halklara hesap verecek”, “Hükümet İstifa”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Bu Halk Sana Boyun Eğmez” sloganları atan grup protestolarını alkışlar ve ıslıklarla sürdürdü.

Megafonla konuşma yapan grup sözcüleri hükümetin insanlık suçu işlediğini, Taksime yapılan müdahale sonucunda çok sayıda insanın yaralandığını ve gözaltına alındığını, basının müdahaleyi izlemesine izin verilmeyerek delillerin karartılmaya çalışıldığını, İstanbul’da Ankara’da arkadaşlarının mücadele ettiklerini, kendilerinin de Çanakkale’den onlara selam gönderdiklerini, imamın ordusuna karşı direndiklerini, insani ve haklı taleplere karşı verilen bu insanlık dışı müdahalenin hesabını soracaklarını söyledi.

Vali Çınar eylemcilerle görüştü
Çevik Kuvvet ekibi ve TOMA eylemcilere yakın bir noktada konumlanırken ayağa kalkıp etten bir duvar ören yurttaşlar tepkilerini ve protestolarını attıkları sloganlarla sürdürdü. Olay yerine gelen Çanakkale Valisi Ahmet Çınar, grubu temsilen gelen sözcülerle görüştü. Grup sözcüleri Taksim’de yaşanan insanlık dışı müdahaleye karşı demokratik tepkilerini gösterdiklerini, polisin uyguladığı şiddet karşısında onlarca insanın zarar gördüğünü, acı çektiğini ve Türkiye’nin dört bir yanında insanların kendilerini ifade etmek ve şiddete bir son verilmesi için sokaklara çıktığını, insancıl ve barışçıl taleplere karşı uygulanan bu şiddete son verilinceye kadar eylemlerini sürdüreceklerini söyledi. Vali Çınar, grubun sözcülerine sabah üniversite sınavı olduğunu, kimsenin bu eylem nedeniyle mağdur edilmemesi gerektiğini, yolu trafiğe kapatmadan uygun bir alanda eylemlerini devam ettirebileceklerini söyledi. Görüşmenin ardından yüzlerce Çanakkaleli sloganlar eşliğinde kordon boyunda yürüyerek Troya Atı’nın önünde eylemlerini sürdürdü.

Protestolar pazar günü de devam etti
Taksim Gezi Parkı’na yapılan müdahalenin ardından hız kesmeyen polis şiddetine karşı Pazar günü de Çanakkale’de protestolar devam etti.

Pazar günü saat 16.00 sularında Çanakkale iskele meydanında toplanan yüzlerce kişi sloganlar atarak Taksim Gezi Parkı’na yapılan müdahaleyi ve tüm yurda yayılan polis şiddetini protesto etmek için yine eylemdeydi. Çanakkale İskelesi’nin kavşak noktasında oturma eylemi yaparak, buradaki yollara pankartlar sererek yolu trafiğe kapatan eylemciler İstanbul’da barışçıl taleplere gösterilen şiddetli polis müdahalesi sonucunda yaralanan yurttaşların sağlığından endişe duyduklarını, halka yönelen bu teröre artık bir son verilmesi gerektiğini, kendisine oy vermeyini vatandaş saymayan, dini değerleri sömüren, farklılıkları yok sayan çoğunluğun yaşam biçimini, ahlak anlayışını azınlığa dayatan, otoriter ve baskıcı bir rejim uygulayan AKP iktidarına karşı olduklarını, kimsenin askeri olmadıklarını, demokratik bir hukuk devletinde insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir rejimde yaşamak istediklerini ifade etti.

İskele meydanındaki yolun kapalı olması nedeniyle boğazda sefer yapan vapurlar Kepez limanına yönlendirildi.


GEZİ PARKI DİRENİŞİNİN KISA TARİHİ

Bir Çılgın Proje de Taksime: Taksim Yayalaştırma(ma) Projesi
2011 yılı Haziran ayında Başbakan Erdoğan’ın Taksim Projesini açıkladığı dönemde kent hakkı temelli olarak Taksim’de yaşayan, çalışan, Taksim’den yolu geçen, Taksim’in şehrin merkezi olduğunu düşünen her kesimden her yaştan kadın ve erkeklerin yanı sıra mahalle derneklerinden mimarlara kadar geniş kitlelerin temsilcileri bir araya gelerek Taksim Platformunu oluşturdu. Bu platform Taksim projesinin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi oy birliğiyle onaylanması, İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ ndan “plan tadilatı” ismi altında yine oy birliğiyle geçmesi üzerine yaptığı açıklamada Tüm projeleri, ödediği vergilerle finanse eden, verdiği oylarla politikacıları karar merkezlerine taşıyan kentlilere yapılmak istenen projelerin sorulmadığı, anlatılmadığı, kentlilerin görüşlerinin alınmadığı, bu denli önemli bir konunun demokratik bir müzakere sürecinden geçmediğini belirtti. Müzakereye kapalı bir yöntemin demokratik ve katılımcı bir ifade biçimi olamayacağını vurgulayan platform üyeleri “Sunulan projede, Gümüşsuyu, Sıraselviler, Mete, Tarlabaşı ve Cumhuriyet Caddeleri dahil olmak üzere 7 ayrı noktadan; derinliği on metreyi, uzunluğu yüz metreyi bulan devasa yarıklar açılıyor ve dalış tünelleriyle meydanın altına giriliyor. Yüksek istinat duvarları yapılıyor. Kaldırımlar servis yoluna dönüşüyor. Ağaçlar kesiliyor. Yürüyerek Taksim’e çıkmak neredeyse imkansızlaşıyor.” diyerek Taksim ve çevresinin düzenlenmesinin, yap-boz biçiminde, tepeden inme kararlarla biçimlenmesine karşı dilekçe kampanyası başlattı.

Kentin Ortak Hafızasını Korumak
Akademisyen, mimar, restoratör, şehir ve bölge plancısı, kentsel tasarımcı, sanatçı, yazar, sivil toplum gönüllüleri ve İstanbullular Taksim Gezi Parkının, Halil Paşa Topçu Kışlası için yok edilmesine karşı, İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıkları’nı Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne parkın bir kültür varlığı olarak korunması için tescil başvurusu yaptı. 200 imzacı, Taksim Meydanı’nın tarihçesiyle kentlilerin ortak hafızasında anı mekanı olduğunu bu yüzden meydan ve çevresinin dikkatle korunması gerektiğini belirtti.

“Daha iyi bir proje, Daha iyi bir Taksim, Daha iyi bir gelecek” için
12 Şubat 2012 tarihinde Taksim Gezi Parkı’nda toplanan Taksim platformu üyeleri “Daha iyi bir proje, Daha iyi bir Taksim, Daha iyi bir gelecek” sloganıyla evrensel şehircilik değerleri göz ardı edilerek, ulaşım planlama ve projelendirme bilim ve tekniği gözetilmeden, üstelik koruma ve hukuk kurulları ihlal edildiğini, İlan edilen projenin aslında bir “betonlaştırma”, “insansızlaştırma” ve “kimliksizleştirme” projesi olduğunu belirterek projeyi protesto etti. Ardından aylarca mimarların, şehir plancılarının, sivil toplum örgütleri temsilcilerinin, gazetecilerin, akademisyenlerin, sanatçıların konu ile ilgili yaptığı açıklamaların temel vurgusu meydanla ilgili yakın tarihten geleceğe taşınan ideolojik, yapısal, tarihsel ve egosal bakışlardan derhal kurtulunması ve şehircilik biliminin gerektirdiği kriterlerle konunun analiz edilerek, kent hakkı ekseninde demokratik ve katılımcı bir sürecin işletilmesi oldu.

Taksim Dayanışması Kuruldu
2012 yılının mart ayında AKP’nin Taksim’i insansızlaştırma ve rant projesine karşı sendikalar, odalar, siyasi partiler, çevre örgütleri ve dernekler Taksim Dayanışması’nı kurdu. Yapılan deklarasyonda Taksim Meydanı’nın Maksem, Taksim Cumhuriyet Anıtı, AKM ve Gezi Parkı ile bir bütün olduğunu ve yapılacak projenin bu tarihi yok edeceği, Gezi Parkı’nın şehir sit alanı ve koruma kararı olmasına rağmen yok edilmek istendiği, projenin Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla çok kısa sürede demokratik süreçler işletilmeden geçirildiği, Taksim’in yeni haliyle çıkılması imkansız bir alan haline dönüştürüleceği, Meydana yapılmak istenen yeni düzenleme sonucunda en ufak panikte birçok insan hayatını kaybedebileceği, İlan edilenin betonlaştırma, insansızlaştırma ve kimliksizleştirme projesi olduğunu belirtilerek Taksim’e sahip çıkılması gerektiği ifade edildi.

Gezi Parkı Şenlikleri
4 Mart 2012 tarihinde Herkes İçin Mimarlık Derneği Gezi Parkı Şenliklerini başlattı. “Yiyecek ve içeceklerinizi, Toplarınızı, İplerinizi Unutmayınız!” sloganıyla ilk kez 4 Mart Pazar günü gerçekleştirilen Birinci Gezi Parkı Şenliği’ne yaklaşık 200 kişi katıldı. İkincisi 11 Mart, üçüncüsü ise 25 Mart Pazar Günü gerçekleştirilen Şenlik, böylece gelenekselleşme yolunda ilk adımlarını da atmış oldu. Şenlikler yüzlerce kişiyi parka çekerek parkın aslında “kullanılabileceğini” gösterdi.

40 Mimardan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a açık mektup: “Taksim, gücü her elinde tutanın bayrağını dikeceği bir burç değil”
19 Mart 2012 tarihinde İstanbul’da görev yapan ve aralarında herhangi bir bağ bulunmayan 40 mimar İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a açık mektup yazarak “Taksim, gücü her elinde tutanın bayrağını dikeceği bir burç değil. Taksim, İstanbul’un merkezi, herkesin gözbebeği; anıların, felaketlerin, fotoğrafların, bayramların, kartpostalların fonu. Sadece İstanbul’un değil, Dünya’nın önemli bir noktası. Değişimi her ne sürede gerçekleşirse gerçekleşsin Taksim Meydanı niceliklerin değil niteliklerin gurur duyacağımız, bizi birleştirecek, İstanbul’u temsil edecek, niceliklerin değil, niteliklerin öne çıkarıldığı, bu çağın mekanı olmalı. Bu ancak kolektif düşünmek ve hareket etmekle mümkün. Taksim sadece bir başlangıç. Taksim için atılacak böyle bir kolektif adım, İstanbul’un diğer noktalarının, Üsküdar’ın, Beşiktaş’ın, Kadıköy’ün de kaderini değiştirsin.” dedi.

“Taksim İçin Sana Soran Oldu mu?”
Mart ayının sonlarına doğru Herkes İçin Mimarlık Derneği “Taksim İçin Sana Soran Oldu mu?” başlığıyla Taksim üzerine fikirler için halka açık çağrı yaptı. 11 Nisan’da Gezi Parkı sakinleri Kadir Topbaş’a açık mektup yazarak “Karar verdik, seni ailenle gelecek Pazar parka davet ediyoruz. Ama arabanla gelme sakın. Bir zahmet, oraya ağaçlarımızı, çiçeklerimizi korumaya gelen Park ve Bahçeler Müdürlüğünün bahçıvanlarına da, parkta bizleri korumak için gelmiş polislerimize de söyle, onlar da parkın içinde arabayla dolaşmasınlar devamlı, ayıp oluyor, yakışmıyor. Yürüsünler bizler gibi. Sen de yürüyerek gel. Bilmesin kimse geldiğini. Sessiz sessiz gir hanımınla bir kenarından. Dolaş biraz fark edilene kadar. Gör bebekleri, çocukları, gençleri, yaşlıları. Gör o ağaçları, çiçekleri.Göreceksin, sen de kıyamayacaksın bu parka! Bekliyoruz!” dedi.

Taksim Hepimizin
Haziran ayının ortalarında Taksim Yayalaştırma Projesi ihaleye çıktı ve ihale Haziran ayının sonunda tamamlandı. Projeyi protesto edenler eylemlerini artarak sürdürmeye devam etti. Taksim Platformu basın açıklamaları ile Tüm idarecileri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imzalamış olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına ve hukukun gereklerine uymaya davet ederek, Şehirde demokrasi, hukuk ve karşılıklı saygı çerçevesinde, hep birlikte barış içinde yaşamak istediklerini ifade ederek Taksim hepimizin olduğunu belirtti.

“Başbakan Taksim Projesini istiyor, yapılacak”
Eylül ayında İstanbul Belediye Başkanı Topbaş basın yoluyla mimarlara “Başbakan Taksim Projesini istiyor, yapılacak” dedi. Eylül ayının sonları itibariyle projenin hayata geçirilmesi için ilk adımlar atıldı. Ekim ayının başında Gezi parkı çay bahçeleri dahil olmak üzere etraftaki dükkanlara tahliye kararı gelmeye başladı. Aralık ayının ortalarında Taksim Dayanışması, “Taksim Meydanı Düzenleme Projesi”nin durdurulması istemiyle toplanan 50 bin imzayı Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne teslim etti.

Başbakan: “Üst kurul reddetmiş. Biz de reddi reddeceğiz”
2013 yılı Ocak ayında Koruma Kurulu, Taksim Topçu Kışlası Projesini reddetti. Kurul açıkladığı kararda projenin bölge için uygun olmadığını belirterek yeni bir projenin hazırlanması gerektiğini ifade etti. Tüm bu gelişmelerin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uzmanların ve halkın tepkisini hiçe sayarak “Üst kurul reddetmiş. Biz de reddi reddeceğiz” diyerek projenin yapılmasındaki ısrarını yeniledi.

Bir nefret suçu olarak yıkım
Şubat ayında Asker Ocağı Caddesi üzerinden Taksim Gezi Parkını Radyo Evine kadar uzanması gereken yaya bölgesine bağlayan yaya köprüsü bir gecede yıkıldı. Taksim Platformu olayı bir nefret suçu olarak nitelendirdi. Şubat ayının sonunda imzayı Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Taksim Gezi Parkı’nın yerine yapılması planlanan Topçu Kışlası’na ilişkin projeyi “Gezi Parkı’nın tarihe tanıklık ettiği” gerekçesiyle uygun bulmayarak oybirliğiyle reddeden İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararına rağmen onayladı.

Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği kuruldu: “Taksim İçin Ayağa Kalk
15 Mart 2013’te Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası’na Yüksek Kurul’dan onay çıkmasının ardından, Taksim Projesi’ne karşı mücadele yürütenler Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği kurdu. Dernek üyeleri bir basın açıklaması düzenleyerek, Taksim Gezi Parkı’na yapılacak Topçu Kışlası’nın Taksim Meydanı’nı insansızlaştıracağını belirtti. Dernek, önümüzdeki günlerde Taksim Meydanı’nı halkın kullanımına kapatacak olan Topçu Kışlası için Yüksek Kurul’un verdiği kararı yargıya taşıyacaklarını ifade etti. Dernek “Taksim İçin Ayağa Kalk” sloganıyla “Taksim Gezi Parkı Festivali Düzenledi”.

1 Mayıs’ta Taksim Platformu yaptığı açıklamayla Başbakan’ın Ankara’dan, İstanbul’un en önemli meydanının nasıl olacağına karar vermeye çalışmasını ve ‘AVM veya Rezidans’ yapımı diyerek rantçılara teslim etme niyetini red ettiklerini belirtti. 28 Mayıs’a kadar olan süreçte birçok uzman proje ile ilgili eleştirilerini, tepkilerini, neden karşı çıktıklarını birçok farklı mecrada dile getirdi.

27 Mayıs gecesi geç saatlerde yıkım girişimi
Taksim Gezi Parkı’nın yıkılıp Topçu Kışlası adıyla AVM’ye dönüştürülmesi projesi için 27 Mayıs gecesi geç saatlerde yıkım girişiminde bulunuldu. Gezi Parkı’nın Divan Oteli’ne bakan kısmında Asker Ocağı Caddesi boyunca bir dozer parkta yıkıma başladı. Parktaki bir çay bahçesinde toplantı yapan Taksim Gezi Parkı Derneği üyeleri dozerin çalışmaya başladığını görünce yıkımı engellemeye çalıştı. Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği ile Taksim Dayanışması üyelerinin yanı sıra parkın yıkılmasına karşı çıkanlardan oluşan yaklaşık 70 kişi Gezi Parkındaki yıkıma karşı nöbete başladı. Sosyal medyada yapılan çağrıyla Gezi Parkı’na insanların gelmesiyle dozer çekildi. Yaklaşık on beş kişi geceyi, geceyi burada geçirdi. 28 Mayıs’ta Gezi Parkı nöbeti sürerken saat 13.30 sularında tekrar yıkım başladı. Nöbettekilerin yıkımı engellemek istemesi üzerine çevik kuvvet ekipleri biber gazı sıkarak insanlara saldırdı. Nöbettekiler yıkımın yasal olmadığını, ağaçların kesilmemesi gerektiğini sloganlarla ve çevik kuvvet ekiplerine tek tek söyleyerek anlatmaya çalıştı. Milletvekilleri Gülseren Onanç ve Sırrı Süreyya Önder’in Taksim Parkı yıkım alanına girip yıkım kararını istemeleri üzerine, dozerler ve polis geri çekildi.

Başbakan: “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız.”
29 Mayıs’ta polisler sabah saat 5:00 civarı parktaki çadırlarda nöbet tutanlara müdahale etti. Çadırlar ateşe verildi. Bu sırada inşaat ekibi çalışmalarına devam etti. Aynı gün gerçekleşen Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatının açılışı sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız.” diyerek bu konuda ısrarlı olduklarını belirtti. Taksim Gezi Parkı’na yıkım ekiplerinin girmesini protesto eden yüzlerce İstanbullu parkta nöbete katıldı. Taksim Dayanışması yaptığı açıklamada Gezi Parkı’ndaki mücadelenin kıyıları, ormanları, kamusal alanları yok eden tüm uygulamalara, Gezi Parkı ile birlikte HES’lerden Kuşdili Çayırı’na; 3. köprü ve 3. havalimanından Emek Sineması başta olmak üzere kültür yapılarının yok edilmesine; okulların satılıp hastanelerin kent dışına sürülmesinden tarihin rant adı altında yok edilmesine yönelik olduğunu belirterek herkesi Gezi Parkı’na bu kıyıma son vermeye çağırdı. Bir gün öncesinde yaşanan polis saldırısına ve polisin uyguladığı şiddete de değinilerek aktivistlerin hiçbir şekilde şiddete yönelmediği ancak polisin “karşısında düşman varmışçasına” davrandığını belirtildi. Taksim Dayanışması yıkıma karşı fide ekti.

“Gelin nefesinizi nefesimize katın”
30 Mayıs’ta sabaha karşı 05.00 sularında Gezi Parkı’na giren polisler parkta bulunan yurttaşlara biber gazıyla çok sert bir biçimde müdahale etti. Parka gaz yağdırılırken, insanlar ağır bir biçimde fiziksel şiddet gördü. Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı, grup adına yaptığı basın açıklamasında; “Sayın büyük yetkili dün buyurdu. ‘Ben karar verdim orası kalkacak’ dedi ve saat beşte ezan vakti, kurtlar kuşlar uyanmadan buraya gazla müdahale edildi. Bütün kuralları, evrensel her türlü hukuku, kendi inandığı kitabın da kurallarını çiğnedi. O yetkili iyi bilsin biz buradayız ve biz de kararlıyız. Burası artık sadece gezi parkı değil Türkiye’nin nefes alma yeridir. Gelin nefesinizi nefesimize katın.” dedi. Polisin müdahalesine rağmen akşam saatlerine gelinince katılım sayısı daha da arttı. Akşam saatlerinde binlerce kişi Gezi Parkı’nda polis şiddetini protesto etmek, Gezi Parkı’nın yıkılıp Topçu Kışlası adıyla AVM’ye dönüştürülmesi projesine karşı olduklarını kararlılıkla ifade etmek için eylem yaptı.

Barış içinde şarkı söyleyen insanlara yapılan acımasız ve insanlık dışı müdahale
31 Mayıs günü sabaha karşı polis tekrar Gezi Parkı’na çok sert bir müdahalede bulundu. Gaz bombaları ve tazyikli su ile yapılan saldırılar sonucunda çok sayıda kişi yaralandı. Yaralı sayısının çokluğu ve bölgedeki hastanelerin yeterli olamaması nedeniyle Türk Tabipler Birliği geçici bir acil müdahale birimi kurdu Taksim Dayanışması yaptığı açıklamada saldırıyı kınayarak şunları söyledi: “Tüm gün ve gece boyunca Taksim Gezi Parkı’nda her yaş ve gruptan 50 bin kişinin barış içinde şarkılar söyleyerek, film izleyerek, kitap okuyarak katıldığı protestoya polis sert bir şekilde müdahale etti. Parkta bulunanlara park içinden ve caddeden tazyikli su ve gaz bombaları ile iki yönlü ani bir müdahalede bulunuldu ve orada bulunan insanlar acımasızca dağıtıldı. İnsanlık dışı bu müdahale sonucunda parkta bulunan bir çok arkadaşımız yaralandı ve hastaneye kaldırıldı.Bu sırada parkta bulunan Milletvekilleri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Valiliğe ulaşmaya çalıştılar fakat bir muhatap bulunamadı. Polise doğru görüşmek üzere müdahale öncesi yönelen arkadaşlarımız ve vekillerin arasından çıkan maskeli 4 kişi polislere şişe ve taş atarak polis müdahalesi ile koşarak polislere doğru yöneldi ve aralarında kayboldu. Provokatör olduğunu düşündüğümüz bu kişiler, Taksim Dayanışması bileşenlerinden herhangi birine üye değildir. Polis kayıtları bu kişilerin tespitini yaparak provokasyonu gerçekleştirenleri açıklamalıdır. Taksim Gezi Parkı protestosu, kurgulandığı çok net olan bir provokasyonla sona erdirilmiştir. Gün içinde Taksim Dayanışması tarafından yeni bir açıklama daha yapılacaktır. Taksim Gezi Parkında polis tarafından, barış içinde şarkı söyleyen insanlara yapılan acımasız ve insanlık dışı müdahaleyi kınıyoruz.”

31 Mayıs 2013 günü İstanbul dışındaki birçok şehirde de protesto yürüyüşleri düzenlendi. Ankara’da Kuğulu Park, İzmir’de Gündoğdu Meydanı ve Konak bölgelerinde yapılan yürüyüşler polisin müdahale etmesiyle son buldu. Aynı gün daha ufak çaplı gösteriler ve yürüyüşler Mersin’de Özgür Çocuk Parkı’nda, Tunceli’de Sanat Sokağı’nda, İzmit’te Cumhuriyet Parkı’nda, Konya’da Atatürk Anıt Alanı’nda, Manisa’da Manolya Meydanı’nda, Marmaris veAdana’nın Atatürk Parkı’nda gerçekleşti. Zonguldak’ta Bülent Ecevit Üniversitesi’ndeki mezuniyet töreni sırasında stadın kenarındaki köprüye ‘Gezi parkı direniyor Taksim’e selam’ yazılı pankart asan Öğrenci Kolektifi üyesi 5 öğrenci gözaltına alındı. Aynı gün İstanbul 6. İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası Projesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.

“Dünya sesinizi duydu”
Haftalar boyunca polisin şiddetli müdahalesine rağmen devam ederek büyüyen ve tüm yurda yayılan Gezi Parkı direnişine destek eylemleri, ulusal sınırları aşarak uluslararası düzeyde de ses getirdi. Roger Waters, Madoona, Bruce Willis, Tilda Swinton, Josh Duhamel, Moby, Susan Sarandon, Patti Smith gibi sanatçıların destek verdiği direnişe dilbilimci, filozof yazar Noam Chomsky’de destek oldu. Virginia konserinde Gezi Parkı direnişine destek veren Joan Baez şunları söyledi: “Sevgili Türkiye Halkı, kültürünüzdeki çok renkliliği, toprağınızdaki güzelliği, insanınızdaki iç zenginliğini canlı tutmak için verdiğiniz mücadeleye ve bu yürekli ve barışçıl mücadeleyi sürdüren vatandaşlara, avukatlara, doktorlara, gençlere, ailelere, öğrencilere, inançlı insanlara olan desteğimi tüm kalbimle ifade etmek istiyorum. Dünya sesinizi duydu ve ben de buradan sizleri selamlıyorum.”

Küfürle Değil; İnatla Diren
Gezi Direnişi’ne destek veren kadınlar, İstiklal Caddesi boyunca duvarlardaki cinsiyetçi ve homofobik dille oluşturulmuş yazılamaları sildiler. “AMK” yazılarını “AŞK”a çevirdiler, küfürlerin üzerini boyayıp, feminalar çizdiler. Beyaz ve mor boyalar ve spreylerle sokağa çıkan kadınlar, “Küfürle değil, inatla isyan”, “Küfür tacizdir, inatla diren”, “Tayyip kaç kaç kaç, kadınlar geliyor” sloganları attı.

Dünyanın dört bir yanından feminist akademisyenler, öğrenciler ve aktivistler Taksim’deki direnişi selamladı. Hırvatistan’ın Dubrovnik kentinde düzenlenen “Uluslararası Perspektiflerden Feminizmler: Bilgi Üretiminin Feminist Eleştirisi” konferansının düzenleyicileri ve katılımcıları Türkiye’nin pek çok şehrinde devam eden devlet destekli polis şiddeti protesto etti.

Dünyaca ünlü küresel hacker grubu Anonymous, Gezi Parkı direnişine destek vermek amacıyla #OpTurkey’ adını verdiği sanal saldırı operasyonunu başlattı. Türkiyeli hacker grubu Redhack’te direnişe destek verdi.

Direnişte Yitirilenler…
Taksim Gezi Parkı’nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koymaya devam etti. Yapılan eylemler sırasında Hatay’da gaz bombası fişeğinin başına gelmesi sonucunda 22 yaşındaki Abdullah Cömert, Ankara’da polis tarafından kafasından mermiyle vurulan 26 yaşındaki Ethem Sarısülük, bir otomobilin bütün uyarılara rağmen durmayarak TEM Otoyolu’nda gösteri yapan kitlenin arasına dalması nedeniyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvataş hayatını kaybetti. Gezi Parkı eylemleri sırasında alt geçit inşaatına düşen Komiser Mustafa Sarı da yaşamını yitirdi. 12 kişi olaylar sırasında atılan plastik mermi ve gaz fişeğinden dolayı bir gözünü kaybetti. Hayvan Hakları İnisiyatifi’nden veteriner hekim Tolga Yazıcı’nın verdiği bilgiye göre, Taksim’de 17 günde biber gazından 8 köpek, 63 kedi, 1.028 kuş öldü. Birçok insan plastik mermi, gaz fişeği ve gaz bombaları nedeniyle yaralandı.

Ayaklar altına alınan hukuk, yerlerde sürünen adalet
11 Haziran’da Çağlayan Adliyesi’nde Gezi direnişine destek vermek amacıyla basın açıklaması yapmak isteyen avukatlar polisin şiddetli müdahalesiyle karşılaştı. Cüppelerinden sürülerek yaka paça gözaltına alınan avukatlara uygulanan şiddeti protesto için Ankara Barosu 5 bin avukatla birlikte “Savunma susturulamaz”, “Adalet istiyoruz” pankartlarıyla birlikte Kızılay’a kadar yürüdü. Yapılan basın açıklamasında ” Ayaklar altına aldıkları hukuk, milletin hukuku, yerde sürükledikleri avukat milletin avukatıdır.” denildi. Yürüyüş sırasında çok sayıda vatandaş da alkışlarla Ankara Barosu’na destek verdi. Türkiye’nin birçok şehrinde avukatlara yönelik bu tutum benzer eylemlerle protesto edildi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu yaptığı açıklamada “Dün, 11 Haziran 2013 tarihinde İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde 50’ye yakın meslektaşımız çevik kuvvet ve özel güvenlik görevlileri tarafından yerlerde sürüklenerek, üstleri başları parçalanarak, darp edilerek, elleri kelepçelenerek dışarı çıkarılmış, otobüslere doldurulup Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştür. Meslektaşlarımız, Gezi Parkı olaylarında polisin uyguladığı şiddeti protesto ettikleri ve bu şiddetin sorumluları hakkında savcıları göreve çağırdıkları sırada, kendileri şiddet mağduru olmuşlardır. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre; yakalama işlemi ancak tutuklamanın şartları var ise uygulanabilir. Somut olayda, kaçma veya delilleri karartma ihtimali bulunmayan, kimlikleri rahatlıkla tespit edilebilecek, üstelik hukuk devletini ve insan haklarını korumaktan başka gayesi olmayan meslektaşlarımızın yakalanmasına dair emrin hukuka aykırı olduğu kuşkusuzdur. Esasen, Çağlayan Adliyesi’nde yerlerde sürüklenen avukatlar değil, adalettir ve avukatların temsil ettiği yurttaşlardır. Türkiye Barolar Birliği olarak, Gezi Parkı gösterilerinde pek çok şehirde polis tarafından uygulanan şiddetin sorumluları hakkında gerekli adli ve idari soruşturmaların açılmasının takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyurmuştuk. Bugün geldiğimiz noktada bir kez daha savunmayı savunmak zorunda bırakılmış bulunuyoruz. Avukatlara yönelik baskı ve şiddetin sorumluları hakkında da gereğini yapacağımızı herkesin bilmesini istiyoruz.” dedi.

Avrupa Parlamentosundan sert tepki, AF Örgütünden kınama
Türkiye’de Gezi Parkı protestolarıyla başlayan olaylar, Avrupa Parlamentosu’nda tartışıldı. Kararda, barışçıl protestoculara karşı sert yöntemlere başvurulmaması istendi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a birleştirici ve uzlaşmacı bir tavır sergileme çağrısı yapıldı. Parlamentonun kararında şiddetten sorumlu polis memurlarının yargı önüne çıkarılması, gözaltındaki barışçıl protestocuların salıverilmesi ve kurbanlara tazminat ödenmesi istendi. Uluslararası Af Örgütü protestoculara uygulanan şiddeti kınadı.

Kendine muhatap beğen(me)mek
12 Haziran’da Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak Başbakan Taksim Dayanışması üyeleri ile değil; kendi seçtiği 11 kişiyle görüştü. Bu kişiler şunlardı: Ahmet Mümtaz Taylan (Oyuncu), Betül Tanbay (Taksim Platformu sözcüsü, ancak bireysel olarak katılıyor), Hale Çıracı (İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü), Kutluğ Ataman (Yönetmen), Nil Eyüboğlu (Öğrenci), Rumeysa Kiger, Selva Gürdoğan (İTÜ Mimarlık Fakültesi), Zehra Öney, Zülfikar Kürüm, İpek Akpınar, Bülent Peker (Erdoğan’a mektup yazan AK Partili direnişçi). Ayrıca Başbakan Tayyip Erdoğan Gezi Direnişi ile ilgili olarak oyuncular Hasan Kaçan ve Necati Şaşmaz ile görüştü. Taksim Dayanışması yaptığı açıklamada şunlara yer verdi: “Taksim Dayanışması olarak, Başbakan’la gerçekleşecek görüşmelerde, Taksim Dayanışmasını temsil edecek kimsenin davet edilmediğini ve yer almayacağını duyurmak isteriz. Gezi parkı ve çevresinde yaşam hakkını hiçe sayan polis şiddeti acımasızca sürerken yapılacak toplantılar hiçbir şekilde sonuç vermeyecektir. Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, Taksim Dayanışması heyeti 5 Haziran tarihinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş ve taleplerini kendisi aracılığıyla hükümete iletmiştir. Bu görüşmenin ardından iletilmiş taleplere dair hiçbir açıklama yapılmamıştır.
Daha önce de belirttiğimiz taleplerimizi tekrarlıyoruz:
– Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
– Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, üç yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay ve Adana Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
– Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama
– 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz. Ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sahip çıkılarak meşruluğu tartışılmaz bir hal alan, açtığımız davalar ve uluslararası evrensel hukuk kriterleri açısından da en temel insan hakları ve demokrasi kriterleri açısında hukukiliği tartışılamayacak olan taleplerimizin takibinde ısrarcıyız.”

13 Haziran görüşmeleri
Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemleri için görüştüğü ilk heyette yer almayan Taksim Platformu, sanatçılarla birlikte 13 Haziran’da Gezi Parkı Direnişi ile ilgili olarak Başbakan ile görüştü. Heyette yer alanlar; Taksim Dayanışması’ndan temsilcilerimiz Tayfun Kahraman, Derya Karadağ, Eyüp Muhcu, Ali Çerkezoğlu, Beyza Metin, Canan Çalağan, Arzu Çerkezoğlu ve Cem Tüzün; sanatçı ve aydınlar adına katılımcılar Yavuz Bingol, Nebil Özgentürk, Sunay Akın, Ceyda Düvenci, Halit Ergenç, Ali Sunal ve Mahsun Kırmızıgül olarak belirlendi. Görüşmeler sonunda mahkeme sonuçlanıncaya kadar Gezi Parkının park olarak kalacağı söylendi. Gezi parkı için bir referandumun da söz konusu olabileceğini gündeme getirildi.

15 Haziran’da…
Görüşme sonrasında sabaha kadar süren toplantı ve forumlar sonucunda bir basın açıklaması yapan Taksim Dayanışması açıklamada şunları belirtti:
“Taksim gezi parkında ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların onbir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Yüz binlerce insan sokaklarda direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.
Bu memleket topraklarının tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir süreç içindeyiz. Ancak bu zulüm; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi ve bir halk hareketine dönüştürdü.
Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden gelme tavrı aldı. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Yerel ve uluslar arası kamuoyu önünde iktidar meşruiyetini yitirerek amacına ulaşamadı. Haklı direnişimizin baskısıyla taleplerini muhatap alma ve tartışma noktasına geldi. Ancak bu daha başlangıç ve mücadele devam ediyor.

Bu direniş sırasında polis şiddetinin bir neticesi olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Öldürülen arkadaşlarımızın acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklarını kullanırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca polisin keyfi gözaltı politikası nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Bu süre içerisinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. Zayıflık olarak kabul edilen çoğulcu demokrasi, çoğunlukçuluğun karşısında bir direniş odağı oluşturmamızı sağladı. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında yüz binlerce insan gezi parkında ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerini savundular. Gezi direnişi bir özgürlük alanı olarak polis şiddetine karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.
Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekanla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir.
Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.”

Gezi Parkı’na Baskın
Süreç devam ederken ve hükümet konuyla ilgili herhangi bir olumlu adım atmamışken 15 Haziran akşam saatlerinde emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na yapmış olduğu baskın sonucunda kadın, çocuk ve yaşlıların parkta olduğu sırada, plastik mermiler, yoğun gaz ve ses bombaları ile şiddetli bir saldırı gerçekleşti. Gezi Parkı ve Divan Otel’indeki revirler dahi saldırıya uğradı. Yüzlerce kişi gözaltına alınırken plastik mermi ile vurulanlar, hastaneye gidemeyen onlarca yaralılarla adeta bir can pazarı yaşandı.

Taksim dayanışması yaptığı açıklamada “Dayanışma temsilcilerimizin Başbakan ile yaptığı görüşme akabinde; Taksim Dayanışması bileşenleri bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini demokratik ve açık bir biçimde tartıştıkları anlarda bu saldırı gerçekleşmiştir. Parkın içinde nasıl bir planlama yapılacağını kararlaştırmaya çalıştığımız ve Taksim meydanında hiçbir gösterinin olmadığı bir anda yapılan bu saldırı gösteriyor ki; Başbakan’ın niyeti bu ülkede toplumsal kutuplaşmayı arttırmak ve halkını ezerek otorite hırsını tatmin etmektir. Çünkü Taksim Dayanışması olarak herkese açık olan karar alma süreçlerimizde hepsi de ülkemizin meşru ve yasal emek/meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve bütün gönüllü katılımcılarımız olarak haklı ve insani taleplerimizin takipçisi olacağımızı ilan etmiştik. Aynı zamanda Gezi Parkı’nda çadırlarımızı ve kalış biçimimizi düzenleme faaliyetleri ile meşguldük. Bu tablo gerek sanatçı ve gerekse milletvekilleri tarafından kamu görevlilerine iletilmişken yapılan saldırı, bu ülkede kamu düzeninin bizzat siyasi iktidar tarafından bozulduğunu göstermektedir.” dedi.

Taksim meydanı ve Gezi Parkı’na yapılan polis müdahalesiyle Parkın içi boşaltıldı, çadırlar dağıtıldı, Taksim’e çıkan yollar gaza boğuldu. Yaralılara müdahale eden doktorlar gözaltına alındı. Binlerce İstanbullu tüm engellemelere rağmen akın akın Taksim meydanına yürümeye başladı. Protestoculara şiddetli polis müdahalesi sürüyor.

Sosyal medya direnişte
Günler süren eylemler sırasında tüm yurtta protestocuların birbirlerini haberdar etmelerinde başta Facebook ve Twitter olmak üzere “sosyal medya”nın oldukça önemli bir rolü oldu. #OccupyGezi ve #DirenGeziParki adlı hashtag formatları oluşturuldu. 31 Mayıs günü akşam 16:00’dan itibaren 12 saat içinde konu ile ilgili 3 ana hashtag grubu için 2 milyon tweet atıldı. Bunların %88’i Türkçe olup, yayınlanan tweetlerin %90’ı Türkiye kökenli idi.
Protesto eylemlerine katılan kitleye, sağlık yardımı, hukuki destek, polis şiddetinin durumu ve coğrafyası gibi konularda acil mesajların ulaştırılması sosyal medya üzerinden sağlandı.

Haki ya da yeşil apoletli medyaya karşı #DirenGeziParki
Anaakım medyanın -özellikle protestoların ilk günlerinde- olaylara yeterince yer vermemesi, direnişi manipüle ederek iktidar yanlısı bir tutum izlemesi, otosansür uygulaması da gezi direnişine damgasını vurdu. Yaratıcılık, zeka ve mizahla gelişen Gezi direnişi kendi medyasını da yarattı. (örneğin: Gezi Radyo, Çapul Tv)

Bu süreçte en çok eleştirilen haber kanallarından biri de NTV oldu ve Ceo’su Cem Aydın görevinden ayrıldı. BBC Küresel Haber Dairesi Başkanı Peter Horrocks, BBC Türkçe’nin “Dünya Gündemi” programını yayınlamayan NTV’yle ortaklığın askıya alındığını açıkladı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye’ye yayılan eylemlere ilişkin televizyonların yaptığı yayınlar ile ilgili cezalar verdi.

Tencere, Tava Havası ya da Direniş müziği
Türkiye genelindeki protesto ve yürüyüşler sırasında, evlerinden destek vermek isteyen insanlar ışıklarını yakıp söndürerek ve tencere gibi eşyalara vurarak, arabalarındaki insanlar kornalara basarak eyleme katıldı. Başbakan bu konuyla ilgili olarak “Tencere tava hep aynı hava. Bunlar geçmişte de oldu.” dedi. Müzisyen Fazıl Say da bu eyleme sahne aldığı konserde tencere çalarak destek verdi. Direniş sırasında müzik grubu Duman protestolara destek için “Eyvallah ” isimli bir şarkı besteledi. Demir Sert, 31 Mayıs sabah 5 te Gezi Parkı’nda yaşadıklarını anlattığı “Bu Gaz Bi Harika Dostum” isimli şarkıyla Gezi Parkı Direnişi’ne müzisyen olarak ta destek verdi. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’nün Caz Korosu Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘çapulcu’ söylemini “Çapulcu Musun Vay Vay” adındaki şarkı ile eleştirdi. Kardeş Türküler Başbakanın sözlerinden ilhamla Tencere tava hep aynı hava şarkısını bestelediler. Marsis, Gezi Parkı olaylarında başbakanın tutumunu “Oy Oy Recebum” adlı şarkıyla eleştirdi.

ÇARŞI Yürüyor, Direniş Büyüyor
Beşiktaş taraftar grubu ÇARŞI, Gezi Parkı direnişinin başladığı ilk günden itibaren demokratik protesto hakkını kullanan halkın yanında olarak direnişe destek verdi. TOMA’lara ele geçirdikleri iş makinalarıyla yani ‘POMA’larla (Polis olaylarına müdahale aracı) meydan okudu, kendi mahallelerinde ve Taksim Meydanı’nda birlik beraberlik mesajları verdi. Çarşı grubu Gezi’ye mizah taşıdı. Birlik dayanışma getirdi.Yeşil sahada ‘taraftar’, sokakta halk olunabileceğini gösterdi. Çarşı grubuyla beraber Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları da Gezi eylemlerine destek verdi.

Antikapitalist Müslümanlar Gezi’de Direnişte: Onlar ki, zorbalıkla karşılaştıklarında birlikte mücadele ederek galip gelirler! (ŞURA 39)
Emeği, ekmeği, alın terini ve hakkı müdafaa etmek için yola çıktıklarını söyleyen Antikapitalist Müslümanlar, İktidarın AVM inşası ve Taksim’in yeniden yapılandırılması projesiyle ‘kapitalizmi yaygınlaştırmaya’ çalıştığını, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da ‘kendi politikalarını ve kendi sistemini’ dayatmak istediğini ifade ederek Gezi Parkı’nda direniş Cuması kıldılar.

“Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam”
Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca kişi Gezi Parkı’na yapılan insanlık dışı müdahaleyi protesto etmek için bulundukları şehirlerin, sokaklarında meydanlarında gösteriler yapmaya Başbakan’ın otoriter tavırlarına, hegemonik iktidara, yaşam alanlarına yapılan saldırılara tepki göstermeyi sürdürüyor.

Taksim Dayanışması 20 gündür yaşanan bu halk tepkisini ancak bu tepkiye yol açanların atacağı somut adımların durdurabileceğini belirterek Gezi Parkında ağaçlardan başlayarak yurttaşların hayatına müdahaleye dönüşen bu saldırgan tutumdan geri dönüşün yine Gezi Parkından başlayarak yurttaşların yaşamına müdahale edilemeyeceğine dair net tutumlarla hayata geçebileceğini ifade etti. Halkımızı dünyanın bütün halklarını, bütün kurumlarını, halkımıza karşı uygulanan bu şiddetin durdurulması ve taleplerinin karşılanması için dayanışmaya çağırdı.

Türkiye siyasal tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Gezi Parkı direnişi yaşanılan bütün deneyimleriyle konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyor.