Çanakkale İçinde

Yalı Hanı

Yalı Hanı’na girip de bir yerde oturduğunuz zaman ki hele bir de içerde çalışıp insanların sohbetlerine, sevinçlerine, kederlerine, beklentilerine ortak olunca dışardan gördüğünüz renkler daha da bir berraklaşıyor. Bazen griye çalıyor suretler, bazen de pembeye. Kimi zaman konuşurken bile çekindiğiniz bir insan küçülüverir gözünüzde bazen de okulda karşılaştığınız bir arkadaşınızın bambaşka dünyası çıkıverir karşınıza..

Liseliler içerde biraz daha fazla kalabilmek için onsekizlerine gün sayarlar, kaçamak girip bakarlar ta ki fark edilip de “arkadaşlar onsekiz yaşından küçükleri alamıyoruz”u duyana dek.

Yazarlar gelir Yalı Hanına ilk sınıflardaki üniversitelilerin uzaktan imrenerek ve çekinerek baktığı, bazı üst sınıflarınsa sohbetlerinden tatma fırsatı bulduğu entelektüel insanlar.

Kadınlar mekânıdır Yalı Hanı bütün ataerkil düzenlere inat, üstelik feminist denince akla gelen katı, suratsız kadınlar değil baktılar mı yüzlerinden nurlar akan insanın içine doğan güzellikleriyle ama illa hepsi sanatçıdır. Biri ressamdır diğeri seramikçi. Biri aşçıdır, diğeri dansçı… İnsanları ilişkileri takip eden sanatkârlardır. Çanakkale’nin sanatının, siyasetinin, ticaretinin, ekonomisinin nabzını tutar Han.

Kaçamak yeridir hafta sonu, askerlerinden sivillerine kadar, kalabalıktan hoşlanmayanların kaçtığı bir “giz yeridir”…

Yolgeçen Hanı?dır Han, ama herkeste bilmez orayı bazıları entel mekânı diye girmez bazıları da nedense girmez…

Alkolü çok kaçıranları görünce aklınıza ilk gelen şimdi köşeden sırtında küfe ile hamal çıksa da alsa götürse arkadaşı malum yaz günü, sakin bir bahçe ya han, hani öyle cayır cayır müzikte yok. Sahi var mıydı Çanakkale?de de evlere servis yapan hamallardan bilmem onu eskinin meyhanecilerine sormak lazım.