“Çanakkale Türküsü Kime Ait?”

12 Ağustos 2013

Ayşe Hür, Radikal Gazetesi’ndeki 11 Ağustos 2013 Pazar günü yayınlanan yazısında Çanakkale Türküsü’nün hikayesini yazarak türkü hakkında ortaya atılan 3 tezi aktardı:

Çanakkale içinde vurdular beni / Ölmeden mezara koydular beni
Of, gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı / Ana ben gidiyorum düşmana karşı
Of, gençliğim eyvah…

Bu dokunaklı türküyü bilmeyenimiz yoktur. Peki, türkünün hikâyesini biliyor muyuz? ‘Çanakkale Türküsü’ ile ilgili üç tez var. Müzikolog Onur Akdoğu’ya göre türkü ‘Nihavent Longa’ adlı eserin de bestecisi olan Kemani Kevser Hanım’ın ‘Çanakkale Marşı’nın türküleşmiş şeklidir. Ünlü müzikologlarımızdan Etem Ruhi Üngör’e göre, Eyüplü Destancı Mustafa Şükrü Efendi’ye aittir. Başka kaynaklara göre ise, Çanakkale Türküsü, anonim bir eser. Üstelik orijinalinde bir aşk türküsü olup zamanla kahramanlık türküsü haline dönüşmüş, Çanakkale Savaşı ile tekrar canlanmıştır. Bu tezin sahipleri, iddialarına dayanak olarak, İzmir, Konya, Kerkük, Kastamonu ve Tuna üzerindeki Adakale’den derlenmiş “Çanakkale içinde aynalı çarşı” sözleriyle başlayan türküleri gösteriyorlar.

Kastamonu türküsü mü?
Nitekim 2004 yılında, Çanakkale’deki 18 Mart Stadyumu tribünlerinde şöyle bir pankart açılmıştı: “Çanakkale içinde vurdular beni. Kastamonu Türküsü. Kastamonulular.” Pankartı okuyanlar belki şaşırmışlardı ama Kastamonu bağlantısını ilk kuran, büyük halkbilimci Muzaffer Sarısözen’di. Sarısözen, türküyü 1952 yılında Yurttan Sesler adlı kitabında kısmen farklı sözler ve notayla yayımlamıştı. Bu kaynaklarda, ‘Türküyü derleyen: Muzaffer Sarısözen’, ‘Kaynak kişi: İhsan Ozanoğlu’, ‘Yöresi: Kastamonu’ yazıyordu. Kayıt tarihi ise belirtilmemişti. Bu bilgiler daha sonra pek çok kitaba girdi. TRT’nin 1973’teki kayıtlarına da. Dolayısıyla Çanakkale’de pankart açan Kastamonulular haksız sayılmazlardı.

Ancak, Kastamonuluların bilmediği şuydu: Muzaffer Sarısözen’in kaynak kişisi İhsan Ozanoğlu’nun 1982’de Musiki Mecmuası’nda yayımlanan yazısına göre, Sarısözen, Çanakkale Zaferi’nin 30. yıldönümü dolayısıyla çok aradığı halde kaynağını bulamadığı Çanakkale Türküsü için Ozanoğlu’na telefon etmiş, o da türküyü Kastamonu’nun Verencik Köyü’nden Rüveyde Kadın’dan derleyip notaya almış ve Sarısözen’e postalamıştı. Sarısözen Ozanoğlu’ndan türküyü yakanı bulmasını istemiş ama bulamayınca, fazla ısrar etmemiş ve eseri ‘Kastamonu türküsü’ olarak ve sanki kendi derlemiş gibi fişe geçirivermişti. Ne de olsa acilen bir Çanakkale güzellemesine ihtiyaç vardı.

Jön Türk türküsü mü?
Kevser Hanım ya da Destancı Şükrü Efendi’den de haberi olmadığı anlaşılan Muzaffer Sarısözen’in, 1917-1918 yıllarında Türkiye’yi gezen Willi Heffening adlı Alman derlemeciden de haberinin olmaması ilginç. Tam dört değişik ‘Çanakkale Türküsü’ derleyen Heffening, derleme yerlerini belirtmemekle birlikte, eserinde kaynak kişilerini şöyle veriyor: “1. Eskişehirli Ahmet oğlu Cemaleddin, Anadolu [Devlet?] Demiryollarında ustabaşı. 20 yaşlarında, çok nükteli bir delikanlı; babası Çerkes. 2. Memleketini bilmediğim Mehmet adında biri. 3. Konya Vilayeti’nden Beyşehirli Yusuf oğlu Mehmed. Çiftçi olan bu kişinin, Çanakkale Savaşı’na katıldığı belirtilmektedir. 4. Erzurumlu Mustafa Onbaşı.” Heffening’e göre bu kişilerden Eskişehirli olanı, türküyü hem söyleyerek hem de dikte ettirerek yardımcı olmuş, diğerleri ise metni yazılı olarak vermişlerdi. Çanakkale Türküsü’nü 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın parçası olan Plevne ve Sivastopol için yakılmış türkülerle ilişkilendiren Heffening kaynak kişilerden topladığı sözleri bir araya getirmiş ve 22 beyit oluşturmuş. İlk yedi beyti hem Latin harfli Türkçe hem de Almanca çevirisiyle; sekizinci beyitten itibaren de Osmanlıca harflerle 1923’te bastırmış.

Galiba hepimizin türküsü
Türkünün anonimliğine ve Çanakkale Savaşları ile ilgisi olmadığına dair bir başka kanıt, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı’nın 1. sayısında Ömer Çakır tarafından yayımlanan 29 Eylül 1914 tarihli (yani Çanakkale Savaşı’ndan önce yazılmış) bir mektup. Emrullah adlı biri annesine şöyle yazıyor: “Birkaç günden beri Çanakkale sokaklarından askerler geçiyor, ‘Çanakkale içinde Aynalıçarşı, ana ben gidiyorum düşmana karşı’ şarkısını söylüyorlar. At üstünde zabitler, top arabaları, mekkâre ve deve kervanları sokağımızı doldurdu. Harp olacakmış, İngiliz ve Fransız harp filoları boğazın dışında dolaşıyormuş. Buraları bombardıman edeceklermiş…” Ömer Çakır’a göre, türkü 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı ile ilgili olmalı… Şimdi gelin de Çanakkale Türküsü’nün kime ait olduğuna, hangi dönemde yakıldığına karar verin…

Ayşe Hür’ün Radikal Gazetesi’nde “Cumhuriyetin üvey evladı: Halk türküleri” başlığıyla yayınlanan ilgili yazısının tamamını okumak için: radikal.com.tr]

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir