Çanakkale’nin İlk Kadın Milletvekili Zekiye Gülsen Vefat Etti

20 Temmuz 2013

1969 ? 1973 yıllarında Adalet Partisi’nden iki dönem Çanakkale Milletvekilliği yapan Çanakkale’nin ilk kadın milletvekili emekli öğretmen Zekiye Gülsen, 95 yaşında Lapseki’de hayatını kaybetti.

Bir süredir solunum yetmezliği nedeniyle tedavi gören Zekiye Gülsen’in cuma günü akşam saatlerinde tek başına yaşadığı Lapseki ilçesindeki evinde rahatsızlanarak Lapseki Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı ve hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak sabaha karşı vefat ettiği öğrenildi. 95 yaşında hayatını kaybeden Zekiye Gülsen, Lapseki ilçesinde ikindi namazına müteakip Gazi Süleyman Paşa Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Lapseki ilçe mezarlığında toprağa verilecek.

Zekiye Gülsen Kimdir?
1969 ? 1973 yıllarında 14. ve 15. dönem Adalet Partisi Çanakkale Milletvekilliği ve 1978-1979 yılları arasında da yine Adalet Partisi’nden Lapseki Belediye Başkanlığı görevinde bulunan, Çanakkale’nin ilk kadın milletvekili emekli öğretmen Zekiye Gülsen, 1918 yılında Lapseki’de doğdu. Çocukluğu, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında geçti. Cumhuriyet Türkiyesi’nin eğitim seferberliğinde genç bir öğretmen olarak görev aldı. Ankara’da okul öncesi öğretimin ilk örneğini “Özel Gülsen Anaokulu” adı ile açtı. Türkiye’de ilk kez ilkokula gidemeyen özürlü çocukların eğitimini içeren ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde açılan sınıfın öğretmenliğini yaptı. Münih Üniversitesi’nde de Özel Eğitim ve Pedogoji Dalında öğrenimine devam etti. Dönüşünde Ankara’da kurucu müdür olarak, devlete ait olan ilk anaokulunu Zübeyde Hanım Anaokulu’nu kurdu.

Zekiye Gülsen’in 2007 yılında Aksiyon Dergisi’nde Nursel Dilek imzasıyla yer alan öyküsü:

Meclis’e ‘dokunan’ kadınlardan diğerinin hikayesi ise Çanakkale Lapseki’de 1918’de başlıyor. Onun öğretmen olarak başlayan iş hayatı Meclis’e kadar uzanmış. Zekiye Gülsen, 1969-1973 yıllarında 14. ve 15. dönem Adalet Partisi Çanakkale milletvekili olarak görev almış. Şimdi 89 yaşında olmasına rağmen hâlâ dimdik ayakta. Senenin büyük bir bölümünü Çanakkale’de geçirse de biz tevafuk eseri Ankara’da bulduk onu. Milletvekilliğini kazandığı Ankara’daki evine ara sıra uğrayıp hatıralarını yad ediyor. Zekiye Hanım’ın eşi, 1961 ihtilalinden sonra zorunlu emekli edilen subaylardan.
Kendi hayatını yamalı bir bohçaya benzetiyor Zekiyle Hanım. “Ömrüm, yamalı bohçam” diyerek başlıyor söze. KADER’in başlattığı “Meclis’e girmek için erkek olmak mı lazım!” kampanyasına da karşı çıkıyor. “Kadınlar, erkekler bize mâni oluyorlar demeyi bıraksınlar. Bahane aramasınlar, çalışsınlar.” telkininde bulunuyor.
Zekiye Gülsen’in annesi 25’inde ölmüş bir Rumeli kızı; babası ise Mistafa Kemal’in de yanında savaşmış bir asker. Zekiye Gülsen de asker çocuğu olduğu için disiplinli büyümüş. Üstelik, annesi olmadığından babasının yanında erkek gibi yetişmiş bir kız çocuğu o. Gülsen, ortaokuldan sonra doktor olmayı istese de babasının “Öğretmen ol, sana daha çok yakışır.” demesiyle öğretmen olmaya karar verir. Çeşitli illerde öğretmenlik yaptıktan sonra hava subayı eşinin Etimesgut’a tayini ile Ankara’ya yerleşir.

MENDERES’LE İLK VE SON KARŞILAŞMA
Zekiye Gülsen, ana okullarını Türkiye’de ilk açan ve pedagoji derslerini Türkiye’ye kazandıran kişidir aynı zamanda. Bununla ilgili eğitim almak için de dönemin Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri tarafından Almanya’ya gönderilir. Almanya’ya gitmeden önce, Almanya cumhurbaşkanı ile Başbakan Adnan Menderes’in okulu ziyarete geleceği söylenir. Zekiye Hanım ilk defa orada görür hayran olduğu Menderes’i. ‘Hoş geldiniz’ diye yanına gittiğinde Menderes’in sözü her daim kulaklarında çınlar. “Çocuklar, geleceğimiz, ümidimiz. Öğretmenler medar-ı iftiharımız…” Zekiye Gülsen, Menderes’i bir daha göremese de radyo ve televizyondan hep takip eder. Asıldığı gün ise kulağına Menderes’in o aynı cümleleri yankılanır.
Eğitim sevdası ve çocuklara olan sevgisi, Almanya Goethe Enstitüsü’ne sürükler. Ancak bu gidişin dönüşü hiç de sevinçli olmayacak, 27 Mayıs ihtilali haberiyle aile perişan olacaktır. Münih Üniversitesi Pedagoji bölümünde okurken, Alman hocası “İhtilallerin ne getirip götüreceği belli olmaz. Buraya gelemeyebilirsin. Yazık, Türkiye 50 yıl geriye gitti.” demesiyle eğitimine devam etmeye karar verir. Lakin Ankara’daki kızından gelen mektupla kararını değiştirir: “Sevgili anneciğim, sana acele ve kısa yazıyorum. Türkiye’de ihtilal oldu. Babam çok üzgün, hiç konuşmuyor. Senin için zor olacak; ama bir gün için de olsa mutlaka gelmelisin.”

ADIMI CEKETLERİNE DİKTİRMİŞLER
İhtilal sonrası Türkiye’ye dönüşü Gülsen’i yeni düşüncelere sevk eder. Politikaya atılmaya karar verir. Bu düşüncesinde Adalet Partisi ilçe teşkilatı başkanı olan eşinin de büyük desteği vardır. Ancak Gülsen’in eşinin sürpriz bir kararla görevinden alınması ona milletvekilliği yolunu açar. Eşine yapılan haksızlığı da kabul edemeyen Gülsen, aday olmak için hazırlıklara başlar. Politika için kendini geliştirir, gezileri, haberleri takip eder. Meclis’teki oturumları da izleyerek her seferinde aynı soruyu kendine sorar: “Acaba bu görevi ben omuzlayabilir miyim?”
1965 seçimleri için hazırlıklar başladığında, kısa süre sonra Adalet Partisi’nin adayları içinde bir kadının da olduğu kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Ancak Zekiye Gülsen bu seçimleri kazanamaz. 1969 seçimlerine daha hazırlıklı girer. Okuma yazma bilmeyenlere yazmayı öğretir, delegelere oyları nasıl kullanacaklarını bir bir anlatır. İçtenlikle yaptığı kampanya öyle başarılı olur ki bir gün garip bir sürprizle karşılaşır. Bir köydeki bazı erkekler toplanarak kendisini ziyarete gelir. Ceketlerinin içini gösterirler. Zekiye Hanım ne olduğunu anlayamaz ilk başta. Okuma yazma bilmeyen seçmenlerden biri, “İsminizi yazmayı iyi kötü öğrendik; ama bir yanlışlık olmasın diye eşlerimize, adınızı ceketimize diktirdik.” der. Zekiye Gülsen, bu kampanya sonrasında Meclis’e girdiğini anlatıyor gururla.
Gülsen 22 Ekim 1969 günü Meclis’e giren Adalet Partisi’nin iki kadın vekilinden biridir artık. Parlamentodaki ilk çalışması, yıllardır gönül verdiği çocuklarla ilgili olur. Engelli çocuklar ve okul öncesi eğitim en fazla ağırlık verdiği konulardır. Yaptıklarıyla da kısa zamanda büyük takdir kazanır. Tarih 12 Mart 1971’i gösterdiğinde, partisi askerî muhtırayla sarsılır. Dört yıllık milletvekilliğinin ardından Zekiye Hanım politikayı iyiden iyiye sevmeye başlar. 1973’e geldiğinde tekrar milletvekili olmak için adaylığını koyar ve kazanır. Bir kere daha Meclis’te kadın olarak milletli temsil etmenin gururunu yaşayan Zekiye Gülsen, “Benim için bir tutku” dediği politikadan 1977’de ayrılır.

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir