ÇOMÜ Turhan Mildon Camii Açılışı Gerçekleşti

09 Ocak 2015

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Turhan Mildon Camii açılışı Terzioğlu Kampüsü’nde gerçekleşti. Açılışa; Vali Ahmet Çınar, Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner, Mildon ailesinden Dilek Mildon, Mert Mildon, Can Mildon, İl Emniyet Müdürü Yılmaz Özden, İl Kültür Müdürü Kemal Dokuz, Defterdar Mustafa Işık, 2015 Kordinasyon Merkezi Genel Sekreteri Mahmut Akkuş, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şükriye Aras Hisar, Prof. Dr. Mustafa Saçar, akademik ve idari personel katıldı.

Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan tören açılış konuşmaları ile devam etti. Konuşmaları sırasıyla Mildon ailesi adına Mert Mildon, Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner ve Vali Ahmet Çınar gerçekleştirdi.

Mert Mildon konuşmasında üç yıl önce kaybettikleri babaları Turan Mildon adına Çanakkale’nin en güzide kurumlarından biri olan ÇOMÜ’de yaptırdıkları Camii’den dolayı ailece çok mutlu olduklarını belirterek şunları söyledi:

“Bu mutlu günümüzde bizleri yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ediyoruz. Sayın Rektörümüz bize geldiğinde, şehrimizde, üniversitemizde böyle bir camii olmadığını söylediğinde ve bizden yardım istediğinde aile olarak hiç tereddüt etmeden teklifini kabul ettik. Hocamızın koordinasyonuyla çok kısa zamanda camimizi hizmete açmaktan sevinçliyiz. Babamızın adını daha farklı kurumlarda da yaşatmak için elimizden geleni yapacağız. Bu gurur günümüzde bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ediyorum.”

Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner Mildon ailesine teşekkür ederek eğitimin, ibadethanelerle yeryüzünde bir arada başladığını, dünyanın köklü üniversitelerinin tamamına yakınının ya bir camii ya da bir kilise etrafında toplandığını vurguladı ve konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Eğitim, ibadethanelerle yeryüzünde bir arada başlamıştır. Dinler, yazılı dinler özellikle eğitim olmaksızın varlığını sürdüremezler. Eğitimle din bugüne kadar hep bir arada gelmiştir. Bu bağlar ne zaman zayıflamış, koparılmaya çalışılmış ise orada istenmeyen sonuçlar çıkmıştır. Bugün dünyanın en saygın üniversiteleri, Oxford, Cambridge, Harvard gibi Avrupa’da, Amerika’da, İngiltere’deki üniversitelerin tamamına yakını bir din kurumu olarak ortaya çıkmış, bir kilise etrafında şekillenmiş ve bir üniversite haline dönüştürülmüştür. Bugün Oxford’un kolejlerine bakarsanız Jesus Collage (İsa Koleji) gibi Sean Paul (Aziz Paul) gibi kolej isimleri vardır. Din ile eğitimin birbirinin zıttı olduğu algısı ne yazık ki Türkiye’de yerleşmiş ve bundan da hem bilim, hem eğitim, hem de din kurumları büyük zarar görmüştür. Bir anlamda her ikisi de rehbersiz kalmıştır. Ayrıca şunu da hatırlatmak isterim rektör, dekan, profesör kelimesi aslına bakarsanız kilisenin ifadeleridir. Oradan eğitim kurumlarına geçmiştir. Bizlerde de ‘hoca’ ifadesi vardır. Bazı hocalarımızda ‘hoca camide bize öğretmen diyeceksin’ derler. Hâlbuki bu kavram da dini kurumlarla üniversitelerin birlikte gelişinden yadigâr kalan bir kelimedir ‘hoca’.
Üniversitemize gelecek olursak 1992 yılında kurulmuştur. Fakat ne yazık ki yakın zamana kadar fakültelerimizde bir mescit açmak dahi büyük bir mesele olmuştur. 2015 yılında kampüs içinde bir camiyi ilk kez açıyor olmak, diğer üniversitelerin arasında sona kalmış olmak açısından üzücü, ancak şahsım ve arkadaşlarım adına ise üniversitede ilk camiyi açıyor olmak sevindirici.
Bu üniversitede çok değil, 8 ? 9 yıl önce polisler, güvenlik güçleri başı örtülü diye öğrencileri kovalıyorlardı. Servislerden yaşlı kadınlar, genç öğrenciler, kılık kıyafetinden, inancından dolayı indiriliyorlardı.
Kocaeli’nden aileleriyle gelen bir grup avukatı başları örtülü diye üniversitenin konaklama tesislerine sokmadılar bu üniversitede, güvenlik güçleri otobüslere bindiler ve ‘örtülü kadınlar aşağı inmezse sizi içeri almayız’ dediler. Eğitim kurumların sınıflarında değil, oteli, plajı, havuzuna kadar kendi insanlarımıza üniversitenin kapılarını kapattılar. Bu olay sadece 4 yıl önce yaşandı. Bugün geldiğimiz noktada üniversitemizdeki bütün binalarda bay bayan mescitler yapıldı. İnsanlar işlerine, eğitimlerine ara vermeden ibadetlerini yerine getirebiliyorlar. Şimdi sıra camiye gelmişti. 44 bin öğrencisi, 3000 personeli ve binlerce ziyaretçisiyle üniversite bir ilçeden daha büyük. Böyle bir kurumun markete de ihtiyacı var, bankaya da ihtiyacı var ve camilere de ihtiyacı var. Şu an açılışını yaptığımız cami 1000 kişilik bir camii olmakla beraber üst katı erkeklere alt katı bayanlara ayrılmıştır. Üniversitemizin ilk camisi, benim açılışından dolayı çok mutlu olduğum, çok şaşırdığım, şeref duyduğum ve gelecek için de umutlandığım yatırımlardan bir tanesi. Fakat bu yeterli değil. Şekerpınar’da İlahiyat Fakültesi Uygulama Camisi 3500 kapasitelidir. Diğeri yaklaşık 10 bin kişilik Diyanet İşleri Başkanlığı’yla yaptığımız büyük ÇOMÜ Camii’dir. Yani 2015 yılı biterken üniversitemizde cami kapasitemiz 15 bin kişiye açık olacaktır.
Bu camiler sadece bize, öğretim elemanlarımıza, öğrencilerimize değil, hastaneye gelen ziyaretçilerimize de veya çevremizdeki mahallelere de hizmet edecektir. Örneğin Şekerpınar’da mahallede camii yok ilk defa bir üniversite camii yapacak ve sadece üniversiteye değil mahalleye de hizmet edecek.
İnsanların inançları kendilerini ilgilendirir. Bizler; rektör, dekan, müdür olarak insanlara bir şey empoze etmekle görevli değiliz. Bizler insanların ihtiyaçlarını gidermekle görevliyiz. Nasıl ki ihtiyaçlar için tuvalet, market, sınıf ve ofis yapılıyor ise ibadethane de bir ihtiyaç ve onu da yapmakla mükellefiz. Burada eğer Hristiyan kardeşlerimiz olursa onlara da yer göstermek zorundayız. Musevi kardeşlerimiz olur ve talep ederlerse onlara da yer göstermekle görevliyiz. Ben doktoramı Londra Üniversitesi’nde yapmıştım. Orada bize ibadet etmemiz için bir kilisenin kubbesinin iki yanı ayrılmıştı ve bizler Hristiyan ilahileri içerisinde Cuma namazımızı kılıyorduk ve bundan da hiç rahatsızlık duymuyorduk.
Öğrencilerimiz ve çalışanlarımız hangi dinden ise hangi ihtiyaçlara sahip ise bunları karşılamak bizlerin görevi. Ve bu görevi yerine getirmeye çalışıyoruz ama bu tür ihtiyaçları karşılarken de şunu da gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki bunları bilim ve eğitim bütçesinden karşılamıyoruz. Bilim ve eğitim bütçesi dört yıl önce 97 milyon liraydı bugün ise 300 milyon liranın üzerine çıkmış durumda. Ama bu bütçeden ibadethanelere kaynak ayırmadık. Bu yatırımları alternatif yollar ile yaptık. Mildon ailesi gibi insanları bularak veya Diyanet İşleri Başkanlığı gibi doğru kurumları bularak bunu yapmaya çalıştık. İlahiyat Fakültesi Cami’sini de İÇDAŞ gerçekleştiriyor. Hayır yapmak isteyenler varsa da onlara üniversitemizin hem eğitim, hem bilim, hem hastane için destek olunması arzu edilen pek çok noktası olduğunu onlara hatırlatmak isterim. Bu arada üç camii yeterli değil çünkü biz burada üniversite olarak 50 bin kişilik bir aileyiz. Mesela Biga Ağaköy Kampüsü’nde bir camii ihtiyacımız var. Uzun süredir onun arayışı içerisindeyiz. Sizler veya tanıdığınız insanlar şehre uzak bir mesafede olan Ağaköy’e, 6 bin öğrencinin olduğu bir kampüse, camii yapmak ister ise bu da bizleri çok mutlu eder.
Son olarak ben tekrar Mildon ailesine teşekkür etmek istiyorum. Bu Camii’nin isminin bizim için anlamlı olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü Turhan Mildon Çanakkale’ye çok katkısı olmuş bir insan. Hem iş adamı olarak hem siyasetçi olarak bir kanaat önderi olarak çok katkısı olmuş bir insan. İsminin burada üniversitenin kalbinde yaşayacak olması ve günde beş vakit sürekli olarak insanların bir şekilde ismini anacak olması ve hayır duası edecek olmaları bizleri çok mutlu ediyor. Bu vesile ile başta evlatlarına, ailesine, eşine çok teşekkür ediyoruz. Bizlere çok katkı verdiniz, bu katkının devam edeceğine eminiz. Ümit ederiz ki bu hayır da cennete ismini taşıyan kişiye ulaşsın. Merhumun ruhu şad olsun. Hepinize geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.”

Vali Ahmet Çınar ise Turan Mildon Üniversite Camii ÇOMÜ’ye hayırlı olsun diyerek Mildon ailesine hem teşekkür etti hem de minnettarlığın dile getirdi.

Turhan Mildon’a Allah’tan rahmet dileyen Vali Çınar, “Bir düşünür diyor ki; ‘ölümü ancak eser bırakarak aşar insan’ bunun karşılığının amel defterinin açık olması olarak ifade ediliyor. Amel defterinin açık olmasının şartlarından birisi hayırlı evlatlardır. Rahmetli Turhan Mildon’un hayırlı evlatları varmış, amel defteri açık. Bu camii de amel defterlerini ebediyen açık tutacak bir eser. Burada yapılacak her ibadet, kazanılacak her sevaptan inancımıza göre, Turhan Mildon’a ve onun ailesine ve geçmişine Cenabı Allah tarafından ulaştırılacaktır” dedi.

İslam dünyasında, coğrafyalarında gerçekleşen kötü olaylara da değinen Vali Çınar sözlerine şöyle devam etti:

“Din adına yapılanlar insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Halbuki İslam ?kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, sevdiriniz nefret ettirtmeyeniz ‘diyen bir din. Kul hakkıyla bana gelmeyin diyor Cenabı Allah. Kul hakkına ben karışmam diyor. Müthiş bir temel adalet prensibi var. Bunun gibi insanın fıtratına uygun çok temel değerlere sahip bir dinin mensubuyuz.”

Vali Çınar, Turan Mildon Camii’nin üniversitede açılmış olmasının çok önemli olduğunu vurgulayarak eğitimle, dinle, bilimi buluşturmanın önemli adımlarından biri olduğunu ifade etti. Hem bireyin mutluluğu, huzuru için hem de toplumun nizamı, düzeni için dinin çok önemli olduğunu söyleyen Ahmet Çınar, entelektüel potansiyelin başta din adamlarında sonrada tüm Müslümanlarda olması için de Üniversitelerde Camilerin olmasının çok anlamlı olduğunu ekledi ve Mildon ailesine teşekkür etti.

Konuşmaların ardından Dilek Mildon ve Mert Mildon’a Vali Ahmet Çınar teşekkür belgesini takdim ederken Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner ise Abide takdim etti.

[comu.edu.tr]

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir