“Gece O Kadar Kirliydi ki İkisi de Kayboldular” Seyirciyle Buluştu

04 Kasım 2013

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nün düzenlediği oyun programı kapsamında “Gece O Kadar Kirliydi ki İkisi de Kayboldular” adlı oyun 1 Kasım 2013 Cuma akşamı Süleyman Demirel Konferans Salonu’nda sahnelendi.

Plinio Marcos’un yazdığı, Arş. Gör. Zafer Öncül’ün yönettiği ve Murat Demirtop ile birlikte rol aldığı “Gece O Kadar Kirliydi ki İkisi de Kayboldular” adlı oyun harabe bir yapının sefil bir odasında geçiyor. Pazar yerinde çalışan ve parasızlık yüzünden aynı odayı paylaşmak zorunda kalan Paco ve Tonho’nun hikayesini anlatan oyunda iki arkadaş bu sefil hayattan kurtulmak için planlar yaparken, kendilerini hayatın onlara henüz sunmadığı başka yerlerde görüyorlar. Paco flüt satın alıp bir gurupta iş bulmayı hayal ederken, Tonho güzel bir çift ayakkabıya sahip olabilse kadrolu bir iş bulabileceğini düşünüyor. Oyun iki karakterin yoksulların dünyasından sıyrılmaya çalışırken, hiçbir şeyi paylaşamayıp, karanlıkta yok oluşa sürüklenmesini anlatıyor.

“Seyircilerden biri olabilir mi?”
Oyunda rol alan Arş. Gör. Zafer Öncül, ÇOMÜ’den Gizem Özdemir’e oyunun içeriği ve izleyiciye verilmek istenen mesajlar hakkında şu bilgileri verdi:

Gizem Özdemir: Bize biraz oyunun içeriğinden bahseder misiniz?
Arş. Gör. Zafer Öncül: Oyunumuz Brezilya’da geçiyor. Bu sistemin kölesi olmuş özellikle mikro insanların hayatları üzerine. İki tane pazarcı var, pazar yerinde çalışan insanlar diyelim ama geleceğe umutla bakan tipler aslında. Bir tanesinin bir ayakkabı sevdası var ötekinin de flüt. Hayatlarında bu nesneler olsa çok daha mutlu olacaklarını ve o güzel sona ulaşabileceklerini düşünüyorlar ama maalesef ki içinde yaşadığımız sistem buna izin vermiyor. Zaten oyunun sonunda bunu bariz bir şekilde görüyoruz.

Gizem Özdemir: Peki Hocam bu oyunu seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Arş. Gör. Zafer Öncül: Aslında var. Çok evrensel bir mesajı var. 1966’da yazılmış bir oyun ama şu anda günümüz Türkiye’sinde ve dünyasında aynı durumlar, şartlar geçerli. Ötekileşmiş insanlar var toplumda. Onlardan bahsederken bile onları aşağılıyor gibi konuşuyoruz. Biz o insanlarız. Acaba karşıdaki seyirci de o insanları aşağılıyor mu? Özellikle benim oynadığım karakterin anlattığı bir durum var. O karakter de şunu söylüyor: “Sınava gitmiştim. Ayakkabılarımı görünce beni baştan aşağı bir süzdü ve sonra beni bir daha insan yerine koymadı.” Acaba oradaki o bankacılar seyircilerden biri olabilir mi?

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir