Petrol – İş Sendikası Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı Çanakkale’de Yapıldı

23 Ekim 2008

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, 20 Ekim’de başlayan Ergenekon davası sürecinin Türkiye’de bir başka toplumsal fay hattını harekete geçirdiğini belirterek, “Türkiye’yi siyasal bir kaos içerisine sokmak isteyen bir çetenin yargılandığı iddia edilen davanın bizzat kendisi yeni bir kaosu tetiklemek üzeredir” dedi.

Petrol-İş Sendikasının 26. Dönem Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısı Kolin Hotel’de yapıldı. Adana, Adıyaman, Aliağa, Ankara, Bandırma, Batman, Bursa, Gebze, İstanbul, Kocaeli, İzmir, Kırıkkale, Mersin, Trakya ve Yarımca’dan 55 kişinin katıldığı başkanlar kurulu toplantısının açış konuşmasını yapan Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, dünyanın ve Türkiye’nin sürüklenmekte olduğu kriz ve yıkım konusunda defalarca uyarılarda bulunduklarını belirterek, “Ne yazık ki, kriz bugün
kapımızdadır. Ve yaklaşmakta olan yıkımın artık herkes farkına varmıştır.Yaşanmakta olan dünya ekonomisinin değil kapitalizmin krizidir. Bir avuç sermayedarın kazancının artırılmasına dayanan, buna karşılık geniş emekçi kesimlerin yoksulluğa mahkum edilmesine yol açan politikalar iflas etmiştir. Bugün gündeme getirilen çözümler ise özel sektörün kazancının güvenceye alınması, zarar ve batağın ise kamulaştırılması anlamına gelmektedir. Dünya ekonomisinin içindeki krizle birlikte; gündeme getirilen kurtarma paketleri, oluşmuş zararların karşılanmasından başka işe yaramayacaktır. Finans sektörünün çökmesi nedeniyle reel sektör, ciddi bir finansman sıkıntısına girmiştir. Bu nedenle, üretim ciddi ölçüde yavaşlayacak, istihdamda daralma yaşanacaktır. Maliyetlerini kısmak isteyen sermaye, işten çıkarmaların yanında ücretleri de düşürmek isteyecektir. Dünyada birkaç yıl içinde işsizler ordusuna on milyonlarca yeni kişi eklenecek ve yoksullaşma derinleşecektir. Tüketici kredilerindeki daralma, bireysel kredi kartları ile geçinmeye çalışan işsizlik tehdidi altındaki emekçileri daha zor durumda bırakacaktır. Tüm bunlara ek olarak gıda fiyatlarının yüksek düzeyi, dünyanın 21. Yüzyılda daha önce görülmemiş bir açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olacaktır. Dünya ekonomisindeki daralma ve azalan talep, yeni paylaşım savaşlarına yol açabilecek ve bölgesel çatışmalar artacaktır. Olağanüstü bu koşullar, demokratik hakların kenara bırakıldığı süreçlere neden olabilecektir” dedi.

Öztaşkın, ekonomik krizden kurtulmak için gelirlerin adilce bölüşülmesinin gerektiğini de belirterek, “Ülkemiz dünyada bütün dengelerin değişebileceği böylesi sarsıcı bir dönemde, kargaşa ve çatışma ortamının yaygınlaştığı siyasal bir kaosun içerisine girmiştir. Gerekli önlemler alınmadığı ve soğukkanlı olunmadığı takdirde, ülkemiz karanlık bir döneme girmek üzeredir. Yaşanan karakol baskınları ve arkasından güneydoğuda yaşanan çatışmalar sonrası halkımızın tepkisi birbirine yönelmiştir. Türk ve Kürt
kökenli vatandaşlarımız ülkemizin birçok ilinde karşı karşıya getirilmiş ve fiili linç olaylarına tanık olunmuştur. Türkiye, emperyalizmin kanlı projelerini hayata geçirdiği bir bölgede bağımlı bir dış politika hattı izlemenin cezasını çekmektedir. Emperyalist güç odaklarının, tüm etnik farklılıkları kendi çıkarları için kullandığı ve ülkeleri kendine tabii kılmak için yönlendirdiği Ortadoğu’da, bu politikalardan ülkemiz de nasibini almaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda komşumuz Irak’ın işgal edilmesi ile başlayan yangın, ülkemizi de içine alarak yayılmaktadır. Uluslar arası kaynak savaşlarının tam ortasında yer alan Türkiye, coğrafi konumunu bağımsız ve güçlü bir ülke haline gelmek için kullanmak yerine, bağımlı bir dış politika izlemiş ve doğrudan savaşın konusu haline getirilmiştir” diye konuştu.

“TÜRKİYE ÇATIŞMA VE PROVAKOSYON ORTAMINDAN HIZLA ÇIKMALIDIR”

Konuşmasında Türkiye’de son günlerde yaşaman terör olaylarına değinen Öztaşkın, “Provokasyonlara son derece uygun böyle bir dönemde, sadece ülkemizin güneydoğu illerinde değil, batı illeri ve metropollerde de terörist saldırıların sayısı artmaktadır. Ülkemizin güneydoğusunda demokratik haklarını kullanmaya çalışan halkımız ile güvenlik güçleri karşı karşıya gelmekte ve yaşanan olaylarda kan dökülmektedir. Terör amacına ulaşmak üzeredir. Türkiye’nin bu çatışma ve provokasyon ortamından hızla çıkması gerekmektedir. Bu süreçte hükümet, güvenlik güçleri ve Meclis’teki siyasal partilere tansiyonun düşürülmesinde büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluk yerine getirilmediği takdirde, Türkiye’nin bir iç savaş ortamına sürüklenmesine ramak kalmıştır. Petrol-İş olarak bir kez daha vurguluyoruz; Çözüm, emperyalist odaklara bel bağlamadan ve ülkemizin bütünlüğünden taviz vermeden demokrasiyi, barışı ve toplumsal birlikteliğimizi hedefleyen politikaların izlenmesinden geçmektedir. Kaderi yoksullukta birleşmiş emekçi halkımızın çıkarı da, silahların sustuğu, barış ve huzur ortamının sağlandığı bir Türkiye’dedir” diye konuştu.

“MAALESEF ÜLKEMİZDE HUKUKA OLAN İNANÇ ZAYIFLIYOR”

20 Ekim’de başlayan Ergenekon davası sürecinin Türkiye’de bir başka toplumsal fay hattının harekete geçirilmeye çalışıldığını da ifade eden Öztaşkın, “Türkiye’yi siyasal bir kaos içerisine sokmak isteyen bir çetenin yargılandığı iddia edilen davanın, bizzat kendisi yeni bir kaosu tetiklemek üzeredir. Davanın başladığı sırada, üniversite türban yasağının gerekçeli kararı da açıklanmıştır. Ergenekon soruşturması ile AK Parti’nin kapatılma davasının birbiriyle paralel bir takvim izlemesi, hukukun siyasallaştığının bir göstergesidir. Toplumu birleştiren temel değerlerden biri olan adalet duygusunun kaybolmasına yol açan bu durum, halkımızın hukuka olan inancını zayıflatmaktadır. Türkiye’nin hukuk devleti olma özelliği hızla aşındırılmaktadır. Ergenekon davasında, iddianamenin düzenlenmesinden soruşturma sürecindeki uygulamalara kadar bir dizi süreçte ortaya çıkan hukuki boşlukların, davanın görülmesi sırasında daha da artacağı anlaşılmaktadır. Açıktır ki, Türkiye çetelerden hesap sormalıdır. Ancak bu hesaplaşma, emekçi halkımıza karşı işlenen tüm suçlara ve askeri darbelere kadar uzanmak durumundadır. Hak mücadelesinin önüne geçmek için, emek örgütlerinin kapısına kilit vuran, yüz binlerce kişiyi cezaevlerine koyan ve insan haklarının “asayiş” adına bir kenara atıldığı 1980 darbesi ve darbeciler halka karşı büyük bir suç işlemişlerdir. Ülkemizin bugün içine düşürüldüğü provokasyon ve kaos ortamının tohumları, ekonomiyi bağımlı hale getiren ve halkımızı yoksullaştıran politikaların zemini 12 Eylül darbesi ile atılmıştır. Ergenekon Davası’nın başlaması, türban yasağı ilgili gerekçeli kararın açıklanması ve aynı dönemde ivme kazanan terör saldırıları emekçi halka karşı işlenen asıl suçların üstünü örtmeye çalışılmaktadır” dedi.

İHA

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir