Sanat İçin MAHAL’in Yerel Bağlamı

Sarıçay kenarındaki eski Tahta Köprü ile yeni İnönü Köprüsünün arasındaki palamut depolarından birisi “MAHAL” adıyla açıldı. Bu mekanın anlamı üzerine ve yerel bağlamı açısından bir kaç not koymayı önemli görüyorum.

Öncelikle belirtilmelidir ki, bir sivil girişim sanat alanında örgütlenip özel, özerk ve bağımsız bir mekan açıyor. 10 yıla yaklaşan bir süredir, kentin kültür ve sanat alanında önemli sergiler açan, güncel sanat alanında girişimlerde bulunan, güncel sanat (comtemporary art) alanında eylem ve etkinlik yapan, her şeyden önce ‘Uluslararası Çanakkale Bienali’ni yapan ekip, ‘MAHAL’i açanlardır. CABININ adlı bir sivil örgütlenmeyle kamusal alanda varlık gösteriyorlar.

Benim konuya dahilliğim, “danışmanlık” düzeyindedir. Kendileriyle de paylaşıyorum “bir kişiyi bir meseleden pasifize etmenin yolu, o kişiyi danışman yapmakmış”.

Ben açılan mekanı çok önemsiyorum, mekan olarak donanımlı olması iki diğer koşula doğru gitmeleriyle güzelleşecektir. Bunlardan birincisi, 10 yıla yakın sürdürdükleri sivil örgütlenme, “sanat için örgütlenme” başlığıyla daha da güçlendirilmelidir. İkincisi ise, yine çok önemli işlerle yaptıkları üretimler, mekan için daha fazla “üretim organizasyonu” haline gelmelidir.

Yukarıdaki genel açılımdan sonra, “MAHAL” mekanının yerel bağlamı daha da önem kazanmaktadır. Tespit edilmelidir ki; yapının sahipleri olan Berto Penso ve Zelda Kaspi, iki kız kardeş olup Fortüne ve İsak Kumru çiftinin çocuklarıdır. Bu mekanı satmamakta direnen çok az Çanakkaleli Musevi’den birileridir. Kızları Fortün Saül’ün önemli girişimleriyle bu yapı restore edilmiştir. Kültürel mirasa sahip çıkma böyle bir şeydir. Öncelikle sahiplerini kutlamak gerekir.

Bu ve benzeri mekanların kentli tarafından iki türlü sıfatlandırıldığını duymaktayız. Birincisi “Musevi Depoları”, ikincisi ise “Palamut Depoları”dır. 1700’lü yılların ortalarından itibaren “ticaret kenti” misyonunu üstlenen Çanakkale’ye, şimdiki ilçeleri başta olmak üzere başka yerleşimlerden museviler göçerler. Musevi topluluğunun baskın özelliği olan ticareti üstlenerek Çanakkale bölgesinin zengin topraklarında yetişen ürünleri toplarlar, kentteki depolara getirirler ve büyük kentlere satarlar. İşte ketteki depolama alanları, söz konusu “MAHAL” mekanı gibi yapılardır. Dolayısıyla bu yüzden “Musevi Depoları” adını alırlar.

Bölgeden toplanan ürünlerden önemlisi ‘palamut’tur. Balıktan bahsetmiyoruz. Meşe ağacının bölgeye has türü olan ‘Troia Meşesi’nin meyvesi olan meşe palamudundan bahsediyoruz. Meşe ağacının meyvesi olan bu palamudun özelliği ise henüz kimyasal boya maddeleri ortaya çıkmadan ve yaygınlaşmadan önce (1970’lerden önce) kumaş, deri ve diğer tekstil ürünlerinin boyanması için hammadde olarak kullanılmasıydı. En özgün ve verimlisi olarak, bu coğrafyadaki “Troia Meşesinin Palamut meyvesi” olduğu tespit edilmiştir. Velhasıl bizim topraklarımızdaki palamut, çok önemli bir ekonomik meyve olarak toplanmış, depolanmış ve satılmıştır. İşte Çanakkaleli Musevilerin bölgeden toplayıp kente getirdikleri palamudun depolandığı mekanlar “MAHAL” mekanı gibi yapılardır. Dolayısıyla bu yüzden “Palamut Depoları” adını alırlar.

Bilindiği gibi, yakın zamana kadar (1960’lara kadar) Çanakkale’nin diğer uzak yerlerle ulaşımı deniz yoluyla sağlanmaktadır. Bölgeden toplanan palamut ve diğer ticari ürünler, bu tür depolardan alınıp deniz yoluyla diğer yerlere ulaştırılmaktadır. Bunun için öncelikle ürünler, Sarıçay’a girebilen küçük kayıklara (mavnalara) yüklenirler, bu su hamalı olan mavnalar ile Çanakkale Boğazı’nda bekleyen büyük gemilere taşınırlardı.

Görüldüğü gibi MAHAL’in yerel bağlamı; kent kimliği, tarihi ve kültürel açıdan çok önemlidir. Bir virgül atıp, yaşamın devamı için, bu konuları paylaşmak istedim.

Mimar İsmail Erten Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir