‘Deli Şakir’ Kadar Olamıyoruz

İlkokul kitaplarını açıp okuyun.

Hayat bilgisi kitabını okuyun.

Sosyal Bilgiler kitabını açıp okuyun.

Bir yerlerde,?Türklerin Özellikleri? diye birkaç sayfalık bir liste görürsünüz.

Bu özelliklerin içinde yer lan bir özelliğimiz şöyledir.

?Türkler misafirperverdir.?

Yani bizler misafiri severiz.

Hatta şöyle bir sözümüzde vardır.

?Ev sahibi misafirin kölesidir.?

Daha önemlisi, evlerimizin en güzel odasının adı da ?misafir odasıdır?.

*

Gerçekten misafirleri seviyor muyuz?

Gerekli ilgiyi gösteriyor muyuz?

İkramlarımız ne kadar mükemmel?

Davranışlarımız ne kadar samimi?

Yoksa misafirin yüzüne gülüp, sırtını dönünce dilimizi mi çıkarıyoruz?

Misafir; ?Birinci gün başımızın tacı. İkinci gün soğandan acı.Üçüncü gün dayak harcı? olarak mı görünüyor gözümüze?

Şakası bile kötü.

Turistler de misafirimizdir.

Turistleri ticarette kandırırken, o meşhur özelliğimiz ne oluyor?

Bize güveniyorlar mı?

Emin değilim.

Dışarıdaki imajımızdan belli.

*

Biz kendi içimizde birbirimize samimi ve dürüst davranmıyoruz ki! Başkalarına doğru   davranalım.

Kendimizi iyi tartalım.

?İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım.?

Empati yapalım.

*

Bakın size yüzkarası bazı örnekler vereyim.

Bizler bundan otuz yıl önce bir köye düğüne gittiğimizde, o köyün gençleri bizleri döverlerdi. Ya da dövmek isterlerdi. Hakaret ederlerdi. Neden mi?

Köyün kızlarına bakıyoruz, Köylerinin kızlarını ?ham? yapacağız zannederlerdi.

Kavga çıkaranların çoğu da zor evlenmiştir hep. Köyünün kızını kıskanırken, zor evlenmiştir. Sevimsiz olaylar bunlar.

Bir arkadaş anlatmıştı.

?Başka bir köyden nişanlandım. Nişanlımın köyüne gittim. Köy gençleri beni yakaladılar. Bir sopa çektiler bana. Bayılmışım.?

Eeee sonra ne oldu?

?Beni dövenleri tek tek yakaladım. Bende çektim sopayı.?

İşte böyle.

Peki, o köyün kızı ile evlendi bu arkadaş.

Ne oldu?

*

O köye her gittiğinde, kendisini dövenlerle karşılaşmıyor mu?

O dayakçılar şimdi ne hissediyorlar?

Adam zampara değil. Nişanlanmış. Evlenmiş.

Böyle birisini dövmekle ne kazandınız?

Hiç.

Hani köyümüze gelen her yabancı misafirimizdi.

Nerde kaldı, Türklerin özellikleri?

*

Şimdiki zamanda, bütün köy gençleri birbirlerini tanıyorlar.

Davutköy gençleri, Taban Köyü gençlerini tanıyor.

Sazak Köyü gençleri, Torhasan Köyü gençlerini tanıyor.

Birbirine en uzaktaki köylerin gençleri bile birbirlerini tanıyor.

Neden?

Şimdi uygulanan ?taşımalı eğitim? sayesinde. Birçok köy bir okulda bir araya geliyor. Çocuklar arkadaş oluyorlar. Sosyal yönden gelişiyorlar.

Ne güzel.

Ancak bazı köyler arasında kavgalar bitmiyor.

Hala daha köyünü kıskanan, daha doğrusu köyünün kızlarının horozluğuna soyunan bazı gençler kavga çıkarmaya devam ediyorlar.

Bu horozlarında, kavga çıkarmaktan başka bir özellikleri yok.

Huzursuzluk oluyor. Başka bir şey yok. Elde kalan bir şey yok.

Sen, köyün kızlarını (kendince) korumaya çalışsan da, kız istediğine gider.

Bostan korkuluğu gibi kalırsın orta yerde.

*

Düğünlerde eskiden gençler düğün sahibine yardım ederlerdi. Düğün sahibi de gençlere, gelin çıkarken bir bahşiş verirdi. Bu bahşişi gelinin arkadaşları da alırdı.

Gelin arabası önüne geçen gelinin birinci derece akrabası en büyük bahşişi alırdı.

Şimdi tabiri caizse, ?kimse iş yapmadan damadı yolmaya? çalışıyor.

Hele yabancıysa, bir tüy bile bırakmıyorlar damatta.

Bulmuşlar ya, yabancı damadı, ?yol babam yol.?

Adam zaten zor düğün yapmış. Birde para için damadın yolunu kes.

Düğünün stresi ile her şey olur.

Bir düğünde bin lira paranızı boş yere vermek işinize gelir mi?

Birileri, gelinin kapısını tutmuş, sandığın üstüne oturmuş

Ver ikiyüz lira.

Birileri, avlu kapısını tutmuş.

Ver ikiyüz lira.

Birisi, arabanın önüne yatmış.

Ver elli lira.

Birisi, lastiği indiririm diyor.

Ver elli lira.

Bunlar, mahallenin çocukları.

Ve elli lira.

?

Damadın bankası var sanki. Yazık ya!

Bu para isteme ve gelin arabası önünü kesme yüzünden ?cinayet? bile işleniyor yurdumuzda. Uçmuşuz biz. Haberimiz yok.

Bu işler böyle olmamalı.

Türklerin, ?yardımlaşma özelliği de? gitmiş oluyor böylece.

*

Damat yabancı bir ilden, örneğin Konya?dan bir yerdense.

Damadın babası ya da akrabaları ?böyle bir gelenek? bizde yok derse.

Ne yaparız?

Saygı gösterir miyiz?

Göstermemiz gerekli der miyiz?

Belki parası yoktur diye, düşünür müyüz?

Düşünmeyiz.

Aklımız, o kadar basmaz.

Çekeriz, bir şişe köpek öldüren şarabı.

Kabadayılık yaparız.

Dağıtırız ortalığı. Kendimiz rezil oluruz. Düğünü de rezil ederiz. Kırarız insanları. Yaşadığımız yer lekelenir.

?Misafirperverlik özelliğimizi de? yere çalarız. Bir kaç saniyede yıkarız her şeyi.

O mahallenin ?büyükleri ileri gelenleri? de el atmazlar bu işlere.

Herkes, ?bana ne? deyip çekilir köşesine.

Mahallenin, ?muhtarı azası? yoktur.

Unutmadan, ?öğretmeni? zaten yok.

İmamı mı?

?Keşkek yerken? vardı!

*

Eskiden köylerde, gelen misafirlere konak evleri verilirdi.

Şimdi gelen misafirler açıkta kalabiliyor. İlgisizlikten, misafir sokakta telefon direği olabiliyor.

Önemsemiyoruz, ?bazı gelenek ve göreneklerimizi.?

Sonunda, üzücü olaylarla karşılaşabiliyoruz.

Bu olumsuz davranışlarda, bize olumsuz olarak dönüyor. Lekeleniyoruz. Bu lekeyi çıkaracak, bir şeyde bulamıyoruz.

?Yenice?ye gittikte, neredeyse bizi dövüyorlardı? denmesi hoşunuza gider mi?

Benim gitmez.

Bırakalım, bu ucuz kabadayılıkları artık.

Bakın, İç Anadolu ve de birçok ilimizde, ?Türk Gelenek ve Görenekleri? hiç bozulmadan yaşıyor.

Gidin, İç Anadolu?nun ya da Güneydoğu?nun her hangi bir yerine görün. Bir misafire nasıl davranıldığını gözleyin. Ya da bu bölgelerde yaşamış olanlara sorun.

Batman?a gidin. Sizi herkes ayakta karşılar.

Misafir olduğunuz aile, son ekmeğini size yedirebilir.

Gidin Yozgat?a, Yerköy?ye, Sorgun?a, Kırşehir?e? Konya?ya, Ereğli?ye.

Bir berbere girip traş olun. Traş paranızı, birisi öder. En güzel yere, sizi oturturlar. Siz oturmadan kimse oturmaz.

Gençler başınızda, emir eri gibi bekler.

Bizlerde Yenice?de, dövmeye çalışırız misafirleri.

Yalan mı?

?Yalan? demek isterdim. Ne yazık ki, bu doğru. Yalan yok.

*

Ramazan geliyor diye, şu sıralar düğünler çok fazla.

Her hafta, on düğün oluyor neredeyse.

Bir düğünde izledim bu durumları. Üzüldüm. Basit istekler yüzünden misafirleri kırıyoruz. Adımız çıkıyor doksana. İnmiyor seksene.

Adam gider memleketine.

Memleketin batısında başına gelenleri anlatır da anlatır.

Anlatmakta haklıdır da.

Doğru iş yapalım. Doğrularımızı anlatsınlar.

*

Düğünde herkes oynuyor.

Ben düşünüyorum. Oyun havasının ritmi bile, beni yerimden kıpırdatamıyor

İçim buruk, misafiri dinlemişim. Konuşamamışım. Bir tek ?haklısın? kelimesi çıkmış ağzımdan.

Üzgünüm.

Hepsi bu.

Bu düğünde, güldüğüm bir tek şey.

Deli Şakir.

Allah razı olsun, O?nun gibi delilerden.

Çıkardım Deli Şakir?i meydana.

Deli Şakir oynadı. Ben resmini çektim

Bizler ne zaman Deli Şakir gibi bakacağız hayata?

Her davranışımızın altında bir çıkar ilişkisi olmayacak?

Deli Şakir?de paranın önemini biliyor.

Şakir is-te-mi-yor.

Yine de beş lira verdim. Şakir?e.

Ancak, Deli Şakir para için kimseye hakaret etmiyor. Para için, insanları kırmıyor.

Para için, Şakir kafayı yemiyor. Ahlaksızlaşmıyor.

Şakir, ?yenmiş kafayla, yenmemiş kafalılardan? daha akıllı davranıyor.

Kusura bakmayın.

Yenice?nin içinde meydana gelen bu olay, bizlere hiç yakışmadı.

Vaz geçelim ucuz hesaplardan, basit çıkarlardan.

Özümüze dönelim.

Ben, ?misafire köle olmayı? fazilet sayarım.

Atalarımız ne demiş. ?Ne ekersen onu biçersin.?

Kısacası;

Kusura bakmayın.

?Deli Şakir kadar olamadık?

Filtreler:

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir