Dilenme Şekilleri

En kolay para kazanma yolarından birisi, “dilenmek”.

Yüzünüzü satabilirseniz, yüzsüzlüğünüzü pazarlayabilirseniz, iyi para toplamanız mümkün.

Utanmayacaksınız, çeneniz iyi çalışacak, iyi laf çıkaracaksınız, adamın damarına inanç kanalından gireceksiniz. En sonunda adamın cebini delip, parayı kendinize çekeceksiniz.

Emeksiz, sermayesiz iş.

Her gün karşıma birkaç dilenci çıkıyor.

Kendilerince, bağımsız dilenip paraları kendilerine mi cebellezi ediyorlar. Yoksa bir dilencilik şirketinin elemanları mı bu dilenenler bilmiyorum.

Kelli felli adamlar, bazılarının elinden tutup dilendiriyorlar. Kimisi tek başına gezinmekte insanların arasında. Kimisi bir köşe başında, uzattığı eline bir şeylerin düşmesini beklerken, ağızlarından çıkan birkaç beylik söz hiç değişmiyor.

“Allah beladan kazadan saklasın.”

“Allah çocuğunuzu size bağışlasın.”

Allah sevdiğinize kavuştursun.”

Allah ne muradınız varsa versin.

Allah! Allah! Allah!”

Allah’ın adını, kullan kullan dilen.

En kolay yöntem.

*

Dilenmenin şekilleri de günümüze göre değişmekte.

Çanakkale’de İskele Durağı’nın önündeki sokakta, küçük bir çay evinin önünde oturuyoruz.

Yaşı yirmiyi bulmamış bir bayan yaklaştı masamıza. Elindeki A4 kağıdına yazılmış. “Sağır ve dilsizdir. Allah için yardım ediniz.” Az bile yazmışlar. Bayan hareketlerini de kontrol edemiyor. Spastik bir durumu da var. Kısacası bakıma ve korumaya ihtiyacı olan birisi. Birileri bu kızın sırtından para kazanıyor.

Güzel giydirilmiş, saçları toplu, gözünde gözlüğü var. Elinde naylon bir saklama kabı. Her masaya yaklaşıyor. Elindeki kabı uzatıyor. Para atılmazsa, acayip bir çığlık atıyor. Ağzından hırıltılı sesler çıkıyor. Bir liradan az bir para atıldığında da tepki veriyor. Tek başına dolaşıyor kadın. Ya da biz tek başına görüyoruz. Belki bir takip edeni vardır.

Ben biliyorum ki, bu şekildeki insanlara devlet tarafından gerekli sosyal yardımlar yapılıyor. Yine de insanlar bir şekilde dilendiriliyor.

Genç kadına çay ocağının önünde en az yirmi lira verildi. Kızcağız paraları yere döktü. Bir genç paraları toplayıp yeniden kabın içine koydu.

Ben de bir lira verdim.  Verdim işte.

Bir arkadaş, “ben kime yardım yapacağımı bilirim” dedi. Belki de haklıydı. Ben de gerçekten böyle insanları görünce üzülüyorum.

Herhalde vicdanımızın değeri, bir lira ki, veriyoruz bir lirayı rahatlıyoruz.

Aslında, çözülen hiçbir şey yok.

*

Kepez Meydanı’nda, Anfi Tiyatro’nun yanındaki ağaçların altında oturuyorum.

Araştırma hastanesinin olduğu yönden bir bayan geldi. Eli ayağı düzgün, giyimi hoş. Alımı çalımı, iyi bir bayan. Elinde iskambil kağıtları gibi bir deste kağıtla, bir masaya yaklaştı, herkese birer kağıt dağıttı. Bana da getirip verdi. Bayana daha yakından baktım. Valla gel seni, evi arabası ve 2 bin lira geliri olan dayımın oğluna alayım desem “beğenmez.”

Kağıdı aldım, gözlüğümü takıp okudum. Aynen şöyle yazmakta.

 

SAYIN BÜYÜKLERİM

Sizleri rahatsız ettiğim için özür dilerim.

Babam akciğer ve kalp hastalığından vefat etti.

Biz beş kardeşiz hiçbir yerden gelirimiz olmadığından

siz büyüklerimizin yardımına muhtacız.

Allah kimseyi bizim durumumuza düşürmesin.

Yapmış olduğunuz yardımlardan dolayı teşekkür ederiz.

Sağlık ve mutluluklar dileriz.

(kartı iade ediniz)

 

 

Çok nazik hanımefendi, baştan özür diliyor. Babası akciğer ve kalp hastalığından ölmüş. Ulan benim sülalemde herkes akciğer yetmezliğinden gidiyor. Her gün binlerce insan kalp krizinden ölüyor. Bu mazeret mi? Beş kardeşlermiş, gelirleri yokmuş. Eliniz ayağınız tutmuyor mu? Çalışın, yatmayın kardeşim! Ulen manken gibisin, hayırlı birini bul evlen. Allah kimseyi onların durumuna düşürmesinmişmiş. Durumunuzda ne var, kör olmayasıca? Kör değilsiniz, sağır değilsiniz, eliniz kolunuz sağlam. Dilenmek için vızır vızır geziyorsunuz. Yuh!

Kadının bıraktığı bir kartı cebime koydum. Evin yolunu tuttum.

Manavın önüne geldim.

Bir şeyler alacağım.

Kiraz kaç lira?

Beş.

Armut kaça?

Beş.

Adam, her şeyi beşe bağlamış.

Karpuz düşmedi mi?

Kilosu bir lira.

Vazgeçtim bir şeyler almaktan.

*

Babam kronik akciğer hastası.

Anam felçli.

Mazeretim var. Asabi değilim ben.

Manken gibi kız, bir kartla dileniyor.

Bu durumda benim ne yapmam gerekiyor?

Kart dağıtan kıza para mı vereyim?

Kiraz almak için para mı biriktireyim?

Kısa zamanda bir “dilenme şekli de” ben bulmalıyım.

Bu böyle olmayacak.

Filtreler:

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir