Taksiciler…

Tük filmlerinden birinde ?Nebahat Abla? vardı. Belgin Doruk taksi şoförü. Filmlerde hayat tozpembedir. Çok pembeli filmlerdi onlar.

Nebahat Abla,Kadillak marka otomobille taksicilik yapar.
Televizyonlarda izledik. “Çiçek Taksi” isimli dizide yaşanan olaylar mizahi bir anlatımla bizlere sunuldu.
Her şey dizilerde güzel bitiyor da. Gerçek hayat öyle mi?
Nedir bu taksicilik? Bir meslek mi? Ek bir iş mi?
Bir taksici evini geçindirebilir mi?
İstanbul’da taksi plakalarının, trilyonlara satıldığını düşünürsek, demek ki paralı bir iş.
Ya son zamanlarda yaşanan taksici cinayetleri?
Üç kuruş parası için bıçaklanan, kurşunlanan, boğulan şoförler.
Mal sahibi olmayan, yevmiye ile çalışan şoförler.
Aslında, zor iş bu taksicilik.
**
Taksicinin mesaisi yoktur.
Günlük kazanacağı para belli değildir.
Gideceği yerin ve yolun haritası hiç yoktur.
İğne ile kuyu kazar taksici.
Müşteri;
Çek kardeşim, dedi mi? Ardına bakmadan gideceksin. Müşterinin esiri olursun.
Tanımadığın bir adam arka koltukta. Tedirgin bir halde yol alırsın.
Gideceğin yerin ücreti belli olsa da, alacağın belli olmayabilir.
Yolda başına gelebilecekleri hiç tahmin edemezsin.
Ücreti çok bulan müşteriler. Arsızlar. Sarhoşlar.
Müziği beğenmeyen müşteriler. Şu kaseti çal/çalma diyenler.
Yavaş git diyenler. Hızlı git diyenler?
**
Taksici; iyi giyinmek zorundadır. Nazik ve sabırlı olacak. Otomobili de temiz olacak.
**
Artık günümüzde; kişisel otomobil sayısı çok fazlalaştı. Taksilere rağbet azaldı.
Birde otomobil kiralama şirketleri çıkınca işler daha da bozuldu. İnsanlar toplu taşımadan uzaklaşıp, işi iyice bireyselliğe döktüler. Artık büyük kentler soluk alamaz oldu.
Taksicilik, terzilik gibi tükenme yoluna girdi.
**
1970 li yıllarda Yenice?de üç-beş taksi vardı. Sokaklar bomboştu. İlk MURAT 124 taksiyi Sazak Köyünden Yusuf GÜNAY (Bülbül) getirdi. Nihat GÜRCAN (Cellat) 0 km bir 124 aldı. Yenice?nin içinde iki üç sene havasını attı. Yenice?de tozu dumana kattı. Bu taksiler özel otomobillerdi.
Şimdi, Yenice?nin cadde ve sokaklarında park edecek yer bulunmuyor. Çeşit çeşit otomobil.
**
Yenice?de, yolu olmayan köylere hizmet veren cipçiler vardı eskiden.
Cibci Berber Mehmet, Davutköylü Cibci Halil İbrahim, yıllarca yöre insanına hizmet vermişlerdir. Hasta taşımışlar. Doğuma gitmişler. İnsanları yetişmesi gereken yerlere yetiştirmişler.

Taşıma araçlarının çok olmadığı, gidilmesi zor, yolların olmadığı günlerde; Sofular’dan panayıra kamyon kasasında gelirdik. Mükerrem‘in (Mükerrem AKGÜN) kamyonunu, önce ben gördüm ben bineceğim, kavgaları yapardık. Bir araç geldi mi ardından koşardık. Etrafında dolanırdık. Hayranlıkla izlerdik.
Köy Hizmetlerinin kum ve çakıl taşı çeken damperli kamyonlara bindik mi, o gün en mutlu çocuk bizdik.
Taksinin, olmadığı günlerde, çocukları kamyona bindirip gezdiren, panayırlara kamyonla köylüleri taşıyan, arabasının delinen radyatörünü, acı biberle tamir eden Sofularlı Şeref Binzet‘i kimse unutamaz.
**
Süleyman KARABIYIK, Almanya’dan dönüşünde Ford Gıranada marka bir otomobil getirdi ve taksicilik yaptı. Vallahi birçok kaza yaptı. Başını parçaladı ölümden döndü. Yalnız hakkını yememek lazım. Govalak taksiciydi. (Bu taksiyi getirdiğinde üç daire parası vermişler. Satmamış.) Gıranada’nın, arka camında kafasını sallayan bir boğa, çok ilgimi çekmişti.
Mustafa EGE ile Necati ÖZBİR– Şavrole ile, Mehmet KAYA, Ahmet TÜTÜNCÜ, Cambaz İsmail (AKŞİT)– Murat 124, Mustafa KARŞI – Anadol, Hacı Ali Rıza – Reno ile yıllarca taksicilik yaptılar.
66-73 yılları arasında tuzla jip ve şavrole ile taksicilik yapan Mustafa EGE:
Bizim taksicilik yaptığımız yıllarda, bizlere orman İşletmesi telefonu ile ulaşırlardı. İnsanlar mecburiyetten taksi tutardı. Hasta olmadan, doğum olmadan, kimse keyfiyetten taksi çağırmazdı“, diyor. Birde;
“Başıma bir bela gelmeden bu işi bıraktım. Adam sizi istediği yere götürür. Para vermez. Dövmeye kalkar. Kaçarak zor kurtulursun.
Yenicenin en eski cipçileri; İbrahim TURGUT ve Sami UYAR‘dır. Bu kişiler 66 yıllarından önce bu işi yapmışlardır.
Yenice’de ilk taksi durağının adı,”Güven Taksi” idi. Şimdi ise “Garaj Taksi
**
Günümüzde otomobil teknolojisi alabildiğine ilerledi, ilerliyor. Otomobiller tam otomatik üretiliyor. Parası olana istediği fiyata otomobil var. Hem de çeşit çeşit, istenilen renkte.
Ancak; Yenice?de teknolojiye inat, hâlâ ayakta duran bir taksi var,
Çilekeş Hacı Murat,
Fenerbahçe Aşkı” arkasında ki “Çilekeş” yazısı ile ayakta duran ve yürüyen gerçek çilekeş bir taksi.(Çilekeş taksiyi değiştirdi, Ancak ben eski taksiyi yazmayı uygun buldum.)
Hacı Murat ve İsmail KARŞI.
Her gün durakta gördüğümüz, fark edemediğimiz ikili.
İkisi de yılların yorgunluğu ile müşteri bekliyorlar.
İnatla biz buradayız diye, karşımızda duruyorlar.
**
Taksicilik imajı bozuk bir meslek gibi görünür. Aslında öyle değildir. Araç bulunmayan bir yere gitmek isteyenden iki kat para isteyenler, taksi ile ahlak dışı işler yapanlar bu mesleğin imajını lekelemişlerdir.
İstisnalar kaideyi bozmazmış. Biri böyle yaptı diye, bütün taksici âlemini kötülemenin anlamı yok.
Siz bineceğiniz taksiyi, seçmesini bilirsiniz.

**
70’li yıllarda en iyi teypler ve plak çalarlar taksilerde bulunurdu. Ferdi TAYFUR‘un “Çeşme” şarkısı ile ünlü olduğu günlerde, gençler, bir takside Ferdi’nin şarkısını dinlerler. Taksiye doluşurlar. Taksiciye;
Sür, derler. Önce Ferdi’yi koy. Sür.
Taksici;
Nereye, der.
İstediğin yere, der gençler.
Önemli olan gidilecek yer değil. Ferdi’yi dinlemek. Ferdi çalar. Gençler Yenice-Çan arasında iki tur atarlar.
Birde dolmuşlarda plakçalarlar vardı. Yenice’de en çok çalınan plak; Necati ÇALIŞKAN‘ın cümbüşle çalıp söylediği “Hayatın Kanunu.” Bu şarkısı çok dinlenirdi. Ali SEVEN popüler bir şarkıcıydı.
İşte böyle günleri de var taksicilerin, dolmuşçuların…
**
Yenice’de birde, taksi şoförlerinin koltuğa oturma şekilleri vardı, 70 yıllarda. Sırtını kapıya dayayıp yan oturacaksın. Bir elin camdan dışarıda olacak veya dirseğini kapıya dayayacaksın. Ağzında uçlu cigara, egzozun düdük öttürecek.
Ne bileyim. Belki de bu pozisyonda taksiler, daha az benzin yakıyordu!
**
Eskiden taksilerde damalı bir kuşak bulunurdu. Bu kuşaktan taksiler anlaşılırdı. Bu gün artık; “sarı boyalı taksiler.
Taksicilik, bir geçim kaynağı değil artık günümüzde.
Bir alışkanlığın sürdürülmesi belki de, büyük kentlerin dışında.
Her taksicinin, iyi para kazandığını söylemek mümkün değil.
Ne olursa olsun. Taksiciler hayatımızın “vazgeçilmez” bir parçası.
Süslü taksiler hep hoşuma gider benim.
Düğünlerde eskiden öküz arabaları süslenirdi. Öküzlerin boynuzlarına süsler takılırdı.
Şimdi taksicilik yapıp ta, arabasını “Gelin Arabası” gibi süsleyenler de var.
Nuri HANAY, aracını süslemekten zevk alan bir taksici, Yenice’de.
Günümüzde “Garaj Taksi” durağında sizlere hizmet için bekleyen, iki elin parmakları kadar taksici kalmış.
Yine de inatla taksiciliğe devam edenler var.
Dün İsmail Işıktaş vardı. Şimdi oğlu “Ali Işıktaş” var. Ali, taksicilerin içinde örnek bir kişiliktir.
Yakup Aynalı’nın küçük oğlu Ali sürdürüyor şimdi taksiciliği, babasını yerine.
Şeker” renkli bir kişilik durakta. Yerine geçecek, “Küçük Şeker” şimdiden bekliyor sırasını.
Osman Ünal ve oğlu Yıldıray, hergün durakta.
Polis İbrahim” taksi durağının ağır abisi. Arkadaşım, komşum.
Enver Dayı” (Soyadı da dayı) ağır ağır sabırla sürdürmekte mesleğini.
Nevruzlu “Mehmet Ongün“, yıllarını verdi taksiciliğe. Hala durakta görev başında.
Birde, “Gürcüoğlu” katıldı kervana.
Unuttuğum taksici varsa, affetsin beni.

Bu arkadaşlar, esas işlerinin dışında bu işi ek bir iş gibi yapmaya çalışıyorlar. Kimisinin “strong>tek” işi taksicilik.
Kimisi emekli, kimisi çiftçi, kimisi? Aylak durmaktan iyidir, deyip insanlara hizmet etmeye çalışıyorlar.
Artık taksicilik, İbrahim Tatlıses’in türküsündeki gibi değil.
Amanın yandım taksi,
Şu bayanlar ne aksi,
Kapıyorlar yolları,
Geçemiyor bu taksi…
” gibi sözlerle yürümüyor.
**
Bir defa, iki defa bindiğimiz taksiler. Taksileri kullanan şoförler.
Kim bilir; kimleri hastaneye yetiştirdiler. Bir hayatın kurtulmasını sağladılar.
Kim bilir; hangi doğuma aracılık ettiler. Bir bebeğin dünyaya gelişine şahit oldular.
Kim bilir; hangi ayrılıkları, vuslata dönüştürdüler.
Kim bilir; hangi askeri anasına kavuşturdular.
Kim bilir; ?…
Belki de geçmişte, hepimizin unuttuğu bir “taksi hikâyesi” vardır.
Bir düşünün.
Var mı?

Filtreler:

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir